⚘otuz yedi

8K 539 75
                                    

yayımlanma tarihi: 23 ağustos, 2021

🎞calvin harris * blame (slowed)

Thomas'ın yapacağı ilk şeyin, ertesi gün okuldayken kızlara asılmak olduğunu düşünmüştüm. Şu ana kadar beni kendinden soğutmak için denediği en büyük kozu buydu. Ama bu sefer farklı oldu. Yalnız takılmaya başladı. Ne arkadaş grubunun ona yaklaşmasına izin veriyor, ne de bir yabancıyla sohbet ediyordu.

Öğlenleri kendine bir masa ayırıyordu. Sandalyede hafifçe kayarak arkasına yaslanıyor, kollarını göğsünde birleştiriyor ve buzdan ifade takınıyor, oturmak isteyene öldürecekmiş gibi bakarak kaçırıyordu.

Yokmuşum gibi davranması kabus gibiydi. Bu kadar etkileneceğimi düşünmüyordum. Daha önce de yaşamıştı ve atlatılabilir büyüklükte gelmişti. Şimdi durup durup düşünüyordum... Kenara atılamayacak şeyler yaşamışken bir anda hiçe döndürmeyi nasıl başarıyordu? Kendimi değersiz hissetmemi sağlıyordu ve o an fark etmiştim ki aynısını ben de ona yapmıştım.

Biz bu döngüden kurtulamayacak mıydık? Yoksa direkt 'biz' denecek her şeyi atmamız mı gerekiyordu?

Ben savaşmayı bilmezdim. Kabullenirdim başkalarının kararlarını. Uyum sağlardım ve hayatta kalırdım; kendi hayatımı şekillendiremezdim. Thomas, bir yol çizmemi sağlamıştı ve nasıl yürüyeceğimi öğretmişti ama ben anladığımı sanarak yarı yolda durmuştum. Meğersem geri geri gidiyormuşum. Başladığım yere yakındım.

Veremediğim kararlardan nefret ediyordum. Bu kadar düşünmeye başlamış olmaktan nefret ediyordum.

"Ağzını yerden topluyorum, somurtmaktan yorulmadın mı?" Koridorda duraksayarak olduğum yerde sallanırken Gavin'in samimi tavrını hiç beklemiyordum. Ayaklarımda olan bakışlarımı kaldırdım; ilginç renkteki gözlerle ve bakışlarla karşılaştım. "Sana bir iyilik yapmaya geldim. Adeta tüm film boyunca iki kere gördüğün ama ikinci görüşünde başrolleri birleştiren karakter gibi çıkasım geldi karşına."

Kaşlarımı çattım. Bu okuldaki kimseye yakın olduğumu söyleyemezdim; en iyi -ve tek- arkadaşım Rosalinda'ydı ama Thomas ve Dennis'in arkadaşları sanki uzun süredir tanışıyormuş gibi samimi davranabiliyorlardı. Bu da kendimi kötü hissettiriyordu çünkü soğuk ve ciddi görünmek beni iyice yabancı hissettiriyordu.

"Thomas bu akşam Conan'da olacak." Öylece baktım. "Yani öyle tahmin ediyorum. Sanırım aranızda kötü bir şey oldu... Onunla konuşmaya çalışan kimseye kelimenin tam anlamıyla hırlamaktan başka tepki vermiyor. Bu yüzden belki sen konuşmak istersin. Tüm gün gitmek istiyor da cesaret edemiyor gibi geldin de."

Yüzümü aniden utanç kapladı. O kadar fark edilebilir davrandığımı düşünmemiştim. "B-ben..." Durdum ve kekelemeye bir son vermek istercesine derin bir nefes çektim. "Halledeceğim, teşekkürler."

Gavin'in dudaklarıyla çenesi kısa bir anlığına hem şaşkınlıkla hem de takdir edercesine şekillendi. "Ek bilgi: Bizimkilerden hiçbiri orada olmayacak."

Ek bilgisine karşılık gözlerimi kısmaktan kendimi alamadım ama başka bir tepki veremeden sanki prenses selamlıyormuş gibi kibarca eğildi ve oldukça rahat bir tavırla yoluna gitti.

Dennis o akşam Brant ile takılacağını söyledi. Thomas'tan ise hiç haber yoktu. Ev sessizdi. Hep sevdiğim o sessizlik bu sefer boğuyordu.

Yıkandıktan sonra aynanın karşısına geçtim ve "Ya şimdi ya da asla." diye mırıldandım. En azından bir adım atabilirdim. Giderdim dururdum yanında, konuşmak zorunda kalırdı. Beni atacak değildi ya? Yapar mıydı?

masum ve yasakWhere stories live. Discover now