⚘üç

13.9K 680 61
                                    

yayımlanma tarihi: 25 temmuz, 2019

İnsanları bekletmeyi ve ellerine koz vermeyi hiç sevmezdim. Bu yüzden kalkmam gereken vakitten yaklaşık iki buçuk  saat önce uyanmış, hazırlanmıştım. Salonda sakince oturup bekliyordum. Neyseki bir dünyayı doyuracak kadar sabrım vardı, yani henüz uyanmamış Thomas Boyle'u beklemek canımı sıkmıyordu.

Bir buçuk saat sonra Thomas hazırdı. Beni görüp görmediğini anlamamıştım ama evden çıkarken onu takip ediyordum ve arabayı açtığında da arka koltuğa binmiştim. Varlığımı yok sayması benim için güzel bir şeydi çünkü aynısını ben de ona yapmayı planlıyordum, böylece iyi anlaşabilirdik.

Araba hareket etmeye başladığında dikiz aynasından bana baktığını gördüm, hemen ardındansa alaylı sesini duydum. "Öne oturmaktan korkanlardan mısın?"

Cevap vermedim. Bu onu sinirlendirmiş olmalı ki hızla soludu. Niyetim onu sinirlendirmek olmadığından sakince açıkladım: "Seninle muhattap olmak istemiyorum, sen de benimle muhattap olmak istemiyorsun. O yüzden kendini konuşmaya zorlama."

Bir şey söylemedi ve önüne bakmaya devam etti. Aslında ona sorular sormak istiyordum. Hem okul hem de evdeki yaşantılar hakkında ama bunu Dennis'e saklayabilirdim. Zaten cevap vermeye daha hevesliydi. Ama biliyordum ki ikisi de benden rahatsızdı, düzenlerini bozmuştum.

Okul, fotoğraflardakinden çok daha güzel görünüyordu. Neyin nerede olduğunu sormak yerine kendim bulmayı tercih ettiğim için araba durduğu gibi fırladım ve hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Thomas Boyle'un sırtımda bakışlarını hissediyor, kararsız adımlarını duyabiliyordum. Yürümeyi kesti ama ben devam ettim, böylece aramızdaki mesafenin verdiği rahatlamayı tüm vücudumda hissetmiş oldum.

İlk görüşte arkadaş edinmek kolaydı ama devam ettiremiyordum çünkü onlar buna izin vermiyordu. Mesela ikinci dersimde edindiğim dört kişiden oluşan bir erkek grubuyla öğlen yemeği yemekteydim, buraya kadar her şey güzeldi. Ama anlamadığım şakalar yapıyorlar, kendi aralarında gülüyorlardı. Sanırım üstü kapalı bir sapıklık içeriyordu. Bu yüzden birden oradan kalktım.

"Hey, nereye?" dedi, ismi Lewis olan. Onlara iğreniyormuşum gibi baktım ve arkamı dönerek uzaklaştım. Bu, Lewis'i durdurmadı. "Sonra görüşürüz o zaman!"

Evet, California'nın da berbat olması için ilk madde başarıyla gerçekleşmişti. İlk günden birkaç sapık arkadaş edinmiştim. Sırada kızlar vardı, sahte arkadaşlık kurmak isteyen. Neredelerdi acaba? Bir an önce tanışsaydım da lanetimi ileri sarsaydım.

Boş plastik kupayı çöpe attığım gibi bir kızın "Bellanita!" dediğini duydum. Bir anlığına başka bir şey isteseydim olur muydu, diye düşündüm.

Sese doğru döndüğümde karşımda sarışın bir kız gördüm. Esmer teni, uzun boyu, pürüzsüz cildi, dolgun dudakları ve güldüğünde kendini fazlasıyla belli eden elmacık kemikleri, canlı canlı parlayan mavi gözleri vardı. Ağzım açık izleyebileceğim kadar güzel bir kızdı.

"Merhaba." Ona soğuk bakan ifademe rağmen dudaklarındaki gülümseme silinmedi ve elini uzattı. "Ben Veronica Wood."

Az önce ismimle seslenmiş olmasına rağmen "Bellanita Hill." diyerek elini sıktım.

"Thomas ve Dennis'in arkadaşıyım." dediğinde acaba ona ne Thomas'a ne de Dennis'e ilgim olduğunu söylesem mi diye düşündüm. Beni rakip görerek düşman olmasını istemezdim. Çünkü kız gerçekten çok güzeldi ve o ikilinin bunu kaçırmamış olduğuna hiç şaşırmamıştım. "Grubun devamıyla tanışmanı isterim. Çünkü aptal Thomas'ın bunu yapacağı yok ve Dennis de beni görevlendirdi sayılır. Sabah çok yorulmuş ve Koç Brown onu bıraktığı gibi eve kaçmış."

Cümlelerinden yakaladığım kelimeler Aptal Thomas'tı. Bu hem beni şaşırttı hem de heyecanlandırdı. Düşündüğüm gibi olmayan bir şeye mi denk gelmiştim?

Yabani olmamaya çalışarak konuştum: "Teşekkür ederim, tanışmak isterim."

"Süper." diyerek eliyle gelmemi işaret etti. Arkasından ilerlerken ben de etrafı izledim. Beni dışarı, bahçeye çıkarmıştı. Bir tane bile boş olmayan oturaklardan hangisine gideceğimizi düşündüğümde gördüğüm gibi anlamıştım. Thomas ve Dennis'in gık demiş burnundan düşmüş arkadaş grubunu tanımamak imkansız olurdu zaten.

Karşımda dört kişi vardı ve nedense hepsi bana sırıtarak bakıyordu.

"Çocuklar, onu korkutuyorsunuz." diye mırıldandı Veronica. Veronica'nın dibinde duran sarışın çocuk dışında hepsi sırıtmayı kesti.

Onlarla tek tek tanıştım. Bir eliyle elimi sıkarken diğeriyle yemek yiyor olan Carlos'tu; ortalama bir boya ve kiloya sahipti, şirin bir yüzü vardı. Veronica'nın ağabeyi olan, biraz karamsar olduğunu düşündüğüm kişi Brant Wood'tu; kız kardeşinin aksine kumraldı ama gözleri benziyordu. Elmas gibi gözlere sahip olan ise Gavin Drew'du. Bu okulda ismini bildiğim herkes gibi uzundu; Brant, Thomas veya Matthew gibi iri değildi ama spor yaptığını belli edecek kadar kaslıydı. Ama beni en şaşırtanı Veronica ve Matthew'du; ben Veronica'nın kardeşlerden biriyle takılıyor olduğunu düşünürken sevgilisi olduğunu öğrenmiştim.

Orada kendimi gergin hissetsem de Veronica orada oturmam için o kadar istekli görünüyordu ki kendimi onun yanında oturuyorken buldum. Veronica bana neden burayı tercih ettiğimi, ilk izlenimimin nasıl olduğunu sordu. Kısa cevaplar vermiştim ama bundan rahatsız olmamış veya bana bıkkın bakışlar atmamıştı.

Veronica "Tarzını beğendim." dedi. O ana kadar diğerleriyle konuşuyor olan Matthew Curtis de atladı ve imalı bir şekilde "Hepimiz beğendik." dedi. "Özellikle-"

Veronica'nın ona dirsek atmasıyla susarak ağzına hayali bir fermuar çekti. Sanırım bunun altında çok farklı bir şey yatıyordu ama onlara safça bakmaktan başka hiçbir şey yapamadım.

Veronica'nın ağabeyi "Şampiyon geliyor." diyerek yarım bir şekilde gülümsedi ve arkaya doğru baktı.

Hepimiz o yöne döndüğümüzde Thomas'ı gördüm. Gözlerim etrafı taradı ve aradığımı buldum; ona bakıp neredeyse baygınlık geçirecek olanlar vardı. Gözleriyle yiyenler, koşmamak için direnenler, belki de bir gece sonra bırakıldığı için ona nefretle bakanlar... Klasik ve kesinlikle abartılı. Burada en az onun kadar iyi olan bir grup vardı, hatta öğle yemeğinde oturduğum çocuklar bile oldukça yakışıklıydı.

Onun beni fark etmesiyle önüme döndüm, gitmeye yeltendim fakat Veronica beni durdurdu. Fısıldayarak konuştu: "Eminim sana kötü davranmıştır. Ama ondan kaçmana gerek yok. Bana da kötü davranıyor."

Bunun kaçmak değil de tahammül etmek istememek olduğunu söyleyecekken Thomas, Veronica'yı üzerime ittirerek yanına oturdu. Veronica o sırada bana 'bak, gördün mü' gibisinden bir bakış attı.

"Bugünkü yemekler berbat." diyen Thomas atik bir şekilde Carlos'un önünde depoladığı çikolatasından birini çaldı. Carlos itiraz edip Thomas'ın yüzüne bir tane daha çikolata fırlattı.

Matthew konuşurken sesini bir yükseltip bir alçalttı: "Bence güzeldi. Senin algıların bazı sebeplerden dolayı birbirine karışmış olsa gerek."

Thomas, "Siktir git." diyerek onun üzerine abandı ve ikisi birlikte yere düştüler.

Ayağa kalkıp onlara engel olma içgüdümü Veronica durdurdu. "Her sene en az yüz kere dövüşürler, merak etme."

Diğer üçlü tezahürat yapmaya, ortada bahisler dönmeye başladı.

Ben nereye düştüm böyle?

Yüzümdeki ifadeye karşılık olarak Veronica gülümsedi. "Alışırsın."

"Sebepsiz kavgalara mı?"

"Kavga değil ki." diyerek ikiliyi gösterdi. Yerde bir yandan hafif yumruklar uçuşurken bir yandan da kahkahalar paylaşılıyordu. Belki de bu yüzden etrafta bir kalabalık oluşmadı ve kimse ayırmaya çalışmadı. Şakalaşıyorlardı. Ayıca.

"Ayrıca sebepsiz olduğunu da nereden çıkardın?"

Gözlerimi Thomas ile Matthew'dan aldım ve anlamadığımı belirtircesine Veronica'ya baktım.

Sadece göz kırptı.

masum ve yasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin