⚘otuz dört

11.6K 601 172
                                    

yayımlanma tarihi: 24 mart, 2021

🎞ofenbach*be mine

Thomas'la çıkmak, yaşacağım en garip deneyim olacaktı. Buna emindim. Mesela hiç beklemediğim anda bana alan veriyordu ve yine birden bire tüm mesafeleri yoksayıyordu. Dengesiz miydi? Kesinlikle. Eğer onu tanımasam, dün dudaklarım hakkında yaptığı utandırıcı yorumdan sonra gece boyu etrafta görünmemesini kötüye yorardım. Ama o böyleydi işte. Bazen çok yakında, bazen özletecek kadar uzakta. Ve ben, Bellanita Hill, onu ciddi ciddi özlemeye başlıyordum. Saçmaydı. Aynı evdeydilk sonuçta.

İç çekerek sandviçi doldurmaya devam ettim. Fazladan iki tane daha yapmıştım ama Dennis hala görünürde yoktu. İçimi gıcıklayan bir his vardı, buna karşılık alt dudağımı kemirmeye başladım.

Önümdekilere ve düşüncelere dalmışken belimde bir el hissettim. Kollar beni yavaşça, merhaba der gibi sarmaladı ve geniş bir göğüs sırtıma yaslandı. Kalbim sanki bunu beklermiş gibi ilk tekledi, ardından da hızlandı. Thomas'ın yeni banyo yaptığını belli eden yoğun şampuan kokusu etrafımı sarmaladı. Sağ tarafıma, yanağımla saçlarımın birleştirdiği yere nazik bir öpücük kondurdu. "Günaydın, şef."

Buna alışabilirdim ama alışmalı mıydım?

Hafifçe gülümseyerek "Günaydın," diye cevapladım.

Başını omzumun üzerinden uzatarak yüzüme baktı. "Vay, gülümsemeli bir günaydın için bu kadar beklediğime inanamıyorum."

Ona dilimi çıkararak sandviçleri çantama koymak için hareketlenmeye yeltendim. Ters dönerek sırtımı tezgaha verdim ama o kendi kendine mırıldanarak kollarımdan tuttu. Başını eğdi, dudaklarımı hafifçe öptü. Durdu, yüzümü inceledi. Battı balık yan gider diyerek sandviçleri bıraktım ve zıplayarak tezgaha oturdum, kollarımla boynunu sararak ellerimi saçlarına geçirdim ve onu kendime çektim. Anında belimi kavrasa da şaşkınlığını hissetmiştim. Bir, belki de iki saniyeliğine beceriksiz öpüşmemi sergilememi bekledi. Ardından, sanki dili dudaklarımla konuşuyormuş gibi beni yönlendirdi. Bacaklarım, onu daha yakında istermiş gibi açıldı ve Thomas, vakit kaybetmeden yerleşti.

Thomas Boyle'un her öpücüğünde benden bir parça aldığına yemin edebilirdim. Ve onu geri verdiğinde, tamamen Thomas'ın istediği şekli almış oluyordu.

Nefessiz kalmama ramak kala Thomas geri çekildi, ben de derin bir nefes alıp alnımı göğsüne yasladım. Bu gerçekten oluyordu yahu. Thomas ve ben çıkıyorduk, artık kendime ondan uzak durmam için neden sıralamama gerek yoktu. Gerçi çok vardı ama kimin umurundaydı...

Çenesini başımın üstüne yasladı, sağ elimin parmakları kolunda yavaşça gezerken o da bel boşluğumu okşuyordu. O kadar iyi hissettiriyordu ki benim için ne kadar tehlikeli olduğunu fark edemedim.

"Geç kalmak istemediğini düşünerek gitmemizi öneriyorum." diye mırıldandı ama geri çekilmeye yeltenmedi. "Biliyorsun ki yeni cezalar yemek uğruna seninle saatlerce geç kalabilirim ama sen gözde öğrencisin."

Sonuna doğru gülüşle karışık alaylı bir sesi vardı. Cezadan kurtulmak için beyni patlayana kadar çalışmış olsa da hala iyi not alanlarla sorunu vardı. "Sence ben mi sana benzeyeceğim yoksa sen mi bana?"

"Ben ve A- üstü not?" Başını iki yana salladı, yine de sırıttı. "İyi olan kazansın."

Aşağı atlayarak sandviçlerden ikisini de ona verdim, diğerini çantama koydum. Çantamı omzuma taktım. Birlikte arabaya yürümeye başladık. "Günün önemli bir bölümünü ders çalışarak geçiriyorum, bundan vazgeçmem."

masum ve yasakWhere stories live. Discover now