⚘on dört

13.3K 719 206
                                    

yayımlanma tarihi: 27 mart, 2020

Thomas Boyle'un ve laf dinlemez vücudumun amacı beni utançtan öldürmekse müjde, yakında gerçekleşecekti.

Hala sırıtıyordu. Tam kırmızının yeni tonlarını yüzümde oluşturmaya başladığım sırada konuşacaktı ki elimle ağzını kapattım. "Tek kelime daha etme."

Nefeslerimi toparlamaya, utancımı gidermeye çalıştım ama nafileydi. Bu yüzden gözleri beni ilmik ilmik incelerken yumuşamış ama ağırlaşmış bedenimi ondan uzağa taşıdım.

Odadan çıkmaya yeltendiğimde dikkatimi çekmek için elini salladığını gördüm. İki yana açmış, ne yaptığımı soruyordu vücut diliyle. Sanırım ona tek kelime etmemesini söylerken beni gerçekten de ciddiye almıştı.

Lehimeydi. Çünkü bu, beni titreten sesi sayesinde ricasını bile bir emirmiş gibi yerine getiren bedenim azat edilmiş demekti.

"Mutfağa ineceğim ama sen-" Durdum ve işaret parmağımı tehdit edercesine salladım. "Gelmiyorsun."

Thomas'a bir daha bakmadım.

Kollarımı sızlayan göğüslerime sardım ve hızlı adımlarla aşağı indim. Thomas hala üzerimdeydi. Dudakları tenimde, nefesi her yerimde.

Ona verdiğim tepkinin, bu kendimi kaybedişimin abartılı olduğunu düşünüyordum. Belki de sorun daha önce hiç yaşamadığım şeylerin gerçekleşmesi ve benim ne yapacağımı bilmememdi.

Ben kimseyi öpmemiştim. Kimseyle bu kadar ilerisini düşünmemiştim bile! Tek gerçeğim sınavlarım, masa başında geçirdiğim saatlerdi. Kendim hakkında ilgilendiğim tek şey kıyafetlerimdi, o kadar. Ben bu denli ilgisizken bir erkeğin vücudumla ilgilenmesi volkanlara sebep olmuştu, hem de her biri aktifti. Kahrolası şeyler -en iyi ihtimalle- gün aşırı patlıyordu.

Mutfağa inip oturduğumda ellerim hala vücuduma sarılı bir halde, çaresizce inledim ve başımı masaya koydum. Yeniden harlanan ateşinin hayal kırıklığıyla çırpınan göğüs uçlarımı olabildiğince gizlemek için kendimi sıkıyordum. Bir yanım geri dönmek istiyordu. Diğer yanım... O da geri dönmek istiyordu. Of!

"Bellanita?" Anında başımı kaldırdım, yanaklarımın anında buz kestiğini hissettim Brant'i görmemle. Elinde, erimiş buz torbası tutuyordu. "Bir sorun mu var?"

Evet. Evet!

"Birine bir şey mi oldu?" diye sordum, elindekini çenemle işaret ederek.

"Rosalinda bileğini burktu. Odasında." Hareketlendiğinde beni durdurdu. "Biraz yalnız kalsa iyi olur."

Kaşlarım çatıldı. "Neden ki?"

Aşırı bir merakla sorduğumu ikimiz de aynı anda fark ettik; ben birkaç saniyeliğine gözlerimi kaçırdım, o ise iç çekerek karşıma oturdu. Eliyle kendi saçının sağ kısmını düzeltir gibi yaptı. "Saçının şurası bozulmuş."

Düzeltmek yerine omuzlarımın arasına başımı saklamak istedim. Thomas benimle dalga geçiyor sanıyordum ama Brant'in sesindeki değişik tonlamadan dolayı, az çok tahmin ettiği ortadaydı.

"Hey, utanmana gerek yok. Kız kardeşimle arkadaşımı bir kere öpüşürken basmıştım ve onlar bana sırıtıyordu. Yani bu konularda kimseyi yargılayamam."

Bu sefer kapıya kaçamak bir bakış attım ama masanın altına kafamı gizlemenin daha hızlı olabileceğini düşündüm.

Brant, tek elini masaya yaslayarak aşağı eğildi. Yüzüme baktı, şaşkındı. "Cidden bu kadar utanıyor musun?"

masum ve yasakWhere stories live. Discover now