⚘dört

14.2K 725 70
                                    

yayımlanma tarihi: 5 ağustos, 2019

🎞şehinşah*yaz yağmurum

İlk günüm, olması gerektiği gibi geçmemişti. Dennis spor sonrası erkenden gitmişti ve upuzun bir özür mesajı yollamıştı. Nihayetinde gerçekten de okulu araştırmak tamamen üzerime kalmıştı. Bunu yaparken bir yandan da birkaç yeni arkadaş edinmiştim. Öğle yemeğinde 'yeni kıza' okulu anlatacaklarını söyledikleri için birlikte oturduğum çocuklara arkadaş diyebileceğimi sanmıyordum. Boyle'ların arkadaş grubunu da ekleyemezim. Ama Veronica'yı, bir de beni ürkütse de Rosalinda'yı sayabilirdim.

İşte bugün, ikinci kez Thomas Boyle'un arabasında ve arka koltukta oturuyordum. Nedensizce gergin olan ortamdan dışarıyı izleyerek kurtulmaya çalışıyordum. Aramızdaki negatif elektrik berbattı, başımı cama sıkıştırasım geliyordu.

Yanaklarımı şişirdiğim sırada Thomas, soğuk bir sesle "Okulu gezdirmediğimi Dennis'e söyleme." dedi.

Thomas'ın nefes aldığımı gördüğü her vakit bana emir verme veya laf etme çabasını takdir etmem lazımdı. Daha iki gün bile olmamıştı ama bunu kendine huy edinmişti.

"Dilin yok mu senin?"

Sakince cevapladım: "Kapama düğmen yok mu senin?"

Kaşlarını kaldırdığında ilk defa nötr anlamda mimik değiştiren yüzünü incelememek için kendimi zor tuttum. Yakışıklı çocukların böyle bir sorunu vardı işte; bazen onları yavaş yavaş inceleme dürtüsü geliyordu. Utanç verici.

"İlk günün nasıl geçti?" Eh, şok olmamak imkansızdı. Ağzım açık bakmaktan başka seçeneğim yoktu. "Ne?"

Kendimi toparlamama, birden sağa dönmemizle batan güneşin yüzümü aydınlatması sebep oldu. Ya meraktan ya kibarlıktan ya da her neyse, Thomas'ın sorusu beni şaşırtmıştı.

Derin bir nefes aldım. "İyi."

Kayıtsız kaldı. "Seni Lewis ve diğerleriyle otururken gördüm. Dennis bunu duyarsa kalp krizi geçirir."

Arabanın içini saran kokusu birden daha yoğun geldi. Kokusu bile güzeldi ama kurtulmam gerekti; bu yüzden camı araladım. "Neden?"

Camı kapattı. "Dennis, senin bize emanet olduğunu düşünüyor ve bu bir nevi doğru. Sana bir şey olursa fırçayı biz yeriz. Lewis, John, Steve gibiler bir şey yapma potansiyeli olan tiplerden."

Bu konuda onunla aynı fikirdeydim. "Tamam."

Bana garip bir şeymişim gibi baktı. "Gerçekten mi?"

Cevap vermedim; bir süre bakıştık. Ne bekliyordu ki? Kavga çıkarmamı veya bana karışmamasını söyleyeceğimi mi?

Yolun geri kalanı sorunsuz geçti ve eve ulaştık. Dennis, okul forması olduğunu düşündüğüm üstle salonda uyuyakalmıştı. Spor çantası koltuğun yanındaydı. Büyük ihtimalle geldiğinden beri bu haldeydi, hatta geldiği anda yığılmış gibiydi.

Öğle yemeği kursağımda kaldığı için açtım, bu yüzden ilk hedefim mutfak oldu. Neyseki kardeşler midesine düşkündü, dolap sonuna kadar doluydu. Çoğu sağlıklı ve yeşil şeylerdi ama aradaki kaçamak tatlıları görebiliyordum. Kendime hızlıca bir tabak hazırladım ve masaya geçtim.

Bir süre sonra Thomas mutfağa girdi, dolabı arşınladı ve tabağımın üç katını hazırlayarak karşıma oturdu. Tek lokma almadı, lokmalarımı boğazıma dizmek istermiş gibi dik dik baktı. En sonunda pes ederek çatalı bıraktım ve arkama yaslandım.

"Bilmen gereken bazı şeyler var." Hızlı konuşuyordu, bölersem kaşığını kafama fırlatabilirdi. "Evde parti veriyoruz. Ayda en az üç kez. Gece başlayıp sabaha kadar sürüyor. Her türlü içki içiliyor. Ortalığı, ıhm... Arzu gölü falan götürüyor. Ve bundan vazgeçmeye niyetimiz yok. Parti olduğunda odanın kapısını kilitleyip orada kalabilirsin."

masum ve yasakWhere stories live. Discover now