⚘yirmi dört

11.4K 702 73
                                    

yayımlanma tarihi: 2 temmuz, 2020

🎞rihanna*disturbia (slowed)

Hayatımda hiçbir çaresizliğim beni heyecanlandırmamıştı. Şimdiyse olmaması gereken bir meraka kapılmıştım. Bir yandan da pişman hissediyordum. "Thomas, camdan odama geçebilme imkanım var mı sence?"

Thomas derin bir nefes aldı. Kendini sakinleştirme çabası takdir edilesiydi. "Zamanı geri alabilmek ne kadar mümkünse, o da o seviyede imkanlı."

Hareket ettiğimde kendini anında geri çekti ama zaten ben de küvetten çıkıp kapıya doğru ilerlemiştim. İçeri kısa bir bakış attığımda Dennis'in orada olduğunu gördüm. Kapıyı yavaşça kapattım, kilitledim. Sesimiz su sesinde kayboluyordu ama yine de temkinli, alçak sesle konuştum. "Pekala, sen ne yapmak istiyorsan yap. Ben kulaklarıma pamuk tıkayacağım ve arkamı döneceğim, tamam mı?"

"Nita, saçmalama. Sen beni hep bu duruma sokuyorsun ve ben de atlatıyorum." Suya uzandığını, soğuğa çevirdiğini gördüm. "Korkma, karşında kendimi tatmin etmeyeceğim." Yüzüme kısa bir balış atacaktı ki tek kaşını kaldırdı, sanki bir şey yakalamış gibi ilgiyle ekledi: "Tabii, istiyorsan başka."

Hayır. Neden sesli söyleyemiyorum? Çünkü yalanı sevmiyorum. Ah, olamaz...

"Nita?" İşte o ton ve kısaltış yine geldi, ben de yelkenlerimi suyla buluşturmamak için sıkıca asıldım ama fark ettim ki suya onlarla birlikte düşmüştüm. "Bir şey demeyecek misin?"

"Thomas..." Nefes veriş. "Ben..." Hızlı bir nefes veriş daha. "Bunu bana yapma."

"Kim olduğumu bana hatırlatmamış olsaydın belki yapmazdım."

Bir adım geri attım. Sesim adeta yalvarıyordu. "Lütfen."

Dişlerini gıcırdattı. Gözlerinde, yapacağına dair alevler vardı ama onları kapattı ve başını suyun altına sokarak ellerini duvara yasladı. Ensesinden akan soğuk suyla birlikte gerilen kasları oldukça belirginleşti ve vücudumu uyardı. Bu kadar etkileyici olması haksızlıktı. Ona bakmak bile akışına bırakmayı tetikliyordu.

Çok çok çok zavallıca. Gözlerimin dolmasıyla birlikte avuçlarımı bastırdım, arkamı döndüm. Sinirlerim alabora oluyordu.

Hayatımda hiç bu kadar kuralların dışına çıkmamıştım. Şimdiyse kuralları yok etmiş biriyle karşı karşıyaydım. Ne yapacağımı bilmiyordum, nasıl durdurulur ya da nasıl yaşanır çözemiyordum. Ne istediğim bile muammaydı. Tek gerçek, Thomas Boyle'un dokuşunu öyle ya da böyle tenimde arıyor olduğumdu.

"Bellanita?" Thomas'ın mesafeli sesini tam arkamda duydum. Gözlerimi hızla silerek ona döndüm. "Sen... O ne? Ağladın mı sen?"

Kafamı olumsuz anlamda salladım. Henüz ağlamamıştım sonuçta.

Çenemi tutarak başımı kaldırdı ve ondan kaçan gözlerime baktı. "Neler oluyor?"

Geriledim. Şortundan yere damlayan suları izledim. Tekrar sordu, cevap gelemeyince birkaç kez daha tekrarlayıp bana ilerledi; daha fazla yaklaşmasını istemediğimi belli edercesine ellerimi kaldırdım. "Korkuyorum. Oldu mu?" Sinirle ellerimi saçlarımın arasına geçirdim. "Hiçbir şeyin temennisi yok ve kendimi korumayı öğretecek kimse de yok!"

"Sana bunu kim yaptı?" Kollarımı tutarak ellerimin saçlarımı serbest bırakmasını sağladı ve bir daha onlarla kavga etmemesi için uzaklaştırdı. "Kim sana hayatta her şeyi garantiye alman gerektiğini söyledi?"

Ona kızgın gözlerle baktım fakat öfkem Thomas'a değildi. Küçüklüğümden beri bununla büyümüştüm ben. Garantiye alamayacağım hiçbir işe karışmamalıydım ama hiçbir zorluktan da kaçmamalıydım. Başaramadığım bir an olmamıştı çünkü başladığım her işin yapılışı kitaplarda yazıyordu.

masum ve yasakWhere stories live. Discover now