⚘yedi

14K 735 106
                                    

yayımlanma tarihi: 9 eylül, 2019

Sabaha güzel uyandım demek isterdim.

Ama gözlerimi açtığım anda zihnimdeki boşlukla birlikte hiç de bana ait olmayan, duvarlara asılmış posterleri gördüm. Dün, bana fazlasıyla yetecek kadar içtiğimi hatırlıyordum; belki de sarhoşken dövmek gibi bir şey yaptırmak yerine odama poster asmayı tercih etmiştim.

Doğruldum, sonrasında aldığım kokunun kime ait olduğunu biliyordum. Sabah sabah kalbimi güm güm yapan ilk şey bu oldu, ardından odanın tamamını gördüm. Film şeridi gibi geçti her şey, gözlerimin birkaç santim ötesinden.

Ayağa fırladım, ellerimle yüzümü kapayıp sessiz bir çığlık attım. Kalbimde yeşeren korku tüm bedenimi titrettiğinde parmaklarım gözlerimden dudaklarıma kaydı ve orada dondu.

Bir öpücüğün böyle olabileceği aklımdan bile geçmemişti.

Thomas Boyle ile öpüşmüştüm.

Ona ve kendime kızgındım. Fazlasıyla korkuyordum, kendi kabuğuma çekilmek istermiş gibi vücudumu kollarımla sararak saklamaya çalıştım. Ama buna ne içinde bulunduğum oda, ne de dudaklarımın üzerindeki belki belirsiz tat izin verdi.

Öpücüğü ikimizin de sarhoş olmasına verebilirdim, her ne kadar kötü hissetsem de. Ama bunu ne onun aklından ne de kendi aklımdan silebilirdim. Bu, yaşanmamalıydı. Ona nasıl bakacaktım? Yüzüne bakmak zorunda kaldığımda kıpkırmızı kesilmeden duramazdım.

Odadan hızlı adımlarla çıktım ve kendiminkine ilerlemeye başladım ama koridorun sonunda kollarının arasında boş bardaklarla buraya doğru ilerleyen Thomas'ı görünce u dönüşü yaptım ve merdivenlere yönelerek mutfağa gittim.

Büyük bir bardak kahveyle masaya çökmüş Dennis'i gördüm ve rahatlarmış gibi derin bir nefes aldım.

"Gün- Ah. Vay." Dennis gereğinden fazla açılmış gözlerle bana, özellikle de saçlarıma bakınca ellerimle tarama ihtiyacı duydum. Upuzun bir duş almalıydım ama odama giremediğim için mükemmel görüntüme katlanmak zorundaydı. "Al bunu, senin daha çok ihtiyacın var gibi."

Uzattığı kahveyi ona geri ittirerek kendime yapabileceğimi söyledim.

İtiraz etmekten son anda vazgeçip başını ovdu. "Dün seni dışarıda gördüm ama sonra ortadan kayboldun."

"Bunlar da son kalanlardı. Banyolara elimi hayatta sürmem, onu sen hallet."

Thomas'ın sesini duyduğumda ürktüm. Kahve olurken ne yapacağıma karar veremeyip ellerimi ilk belime, sonra da tezgaha koydum.

"Benim süreceğimi nereden-" Kahvenin olduğunu belirten ince uyarıcı ses Dennis'i böldü. Ben bardağı doldururken ekledi: "Fena halde akşamdan kalmayım. Uzun süredir içmediğim için şimdi başım ağrıyor. Sen ağzına tek damla bile sürmedin, o yüzden benden daha iyi durumdasın. Bana acımalısın."

Kahvenin yarısını koymuştum ki bir an elim ayağım boşaldı ve bardağın üzerine düşerek her yere saçıldı.

Ne demek Thomas hiç içmemişti? Beni öperken sarhoş değil miydi? Bilerek mi yapmıştı? Onu pataklamalıydım.

Sakin kalmaya çalışarak dağınıklığımı toplamaya başladığımda ikisinden de ses çıkmıyordu. Zaten bitirmem ve kaçmam kısa sürdü. Merdivenleri çıkarken arkamda birini hissetmemle boyumun el verdiğinde ikişer üçer atladım ve odama girmemle kapıyı kilitlemem bir oldu.

"Bellanita?" Kapalı kapının ardında sesini duydum. "Kapıyı... Kapıyı mı kitledin?"

Cevap vermeyip birkaç adım geri attığımda orada beklediğini hissettim, bir dakika sonra ise gitti. Rahatlayarak derin bir nefes aldım. Sinirden kıpkırmızı olduğumu hissedebiliyordum. Yüzüm yanıyordu, vücudum kasılmış ve ağrımaya başlamıştı.

masum ve yasakWhere stories live. Discover now