28- Altı yüz elli yedi

Start from the beginning
                                    

"Tamam," dedi Merthan, Feyza'nın arabasının bulunduğu yere doğru ilerleyip, arabanın kaportasına yaslandı. "Madem arkadaşlarınla buluşacaksın, buluş ama," ellerini arabanın her iki yanına yerleştirdi. "Önce bana gülümseyeceksin, sonra beni öpeceksin ve şu saçma hastanede doktor hemşire ilişkisini kestiğini söyleyeceksin."

Feyza onun ukala konuşmasına istemsiz bir şekilde gülümseyecekken dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı, hemen zırhını kuşandı; kollarını göğsünde bağladı, saçlarını geriye atarak "Peki yapmazsam?" diye sordu.

"Arabana binmene izin vermeyeceğim."

Bunun onu durdurmayacağını gösterircesine başını hastanenin hemen köşesindeki taksi durağına çevirdiğinde Merthan sırtını dikleştirerek "Seninle aramız kötü ayrılmak istemiyorum," dedi. Ona doğru yaklaştı, bir elinden tuttu.

"Bak, ben pek ilişki adamı değilim. Mantığımla hareket ederim, mantığıma ters gelen bir şeyi kolay kolay yapmam ama sana gelince duygularımdan başka bir şey düşünemiyorum. Normalde tahmin edemeyeceğin kadar sabırlı biriyimdir ama yine sana gelince anında öfkelenebiliyorum."

"Özür dilemek harici her şeyi yapıyorsun."

"Burada beni ne hallere soktuğundan bahsediyorum."

"Ya?" dedi Feyza kaşlarını havalandırarak. "Herkese karşı sabırlısın, bana gelince anında öfkeleniyorsun. Bundan ne anlamalıyım?"

"Sana zarar gelme ihtimalinin bile beni korkudan delirttiğini, öfkelendirdiğini anlamalısın."

Feyza onun özür dilememek için kendini bu kadar açıklamasına hayretle gülerek başını iki yana salladı. Kendini açıklıyordu, anlıyordu da onu ama öyle tuhaf açıklıyordu ki ters de anlayabilirdi.

"Güldün," dedi Merthan, dişlerinin açığa çıktığı geniş bir gülümsemeyle. Feyza hemen somurttu, fakat bunu ciddi bir ifadeyle yapmadı.

"Hayır, gülmedim."

Merthan onu hiç umursamadan "Sen gülünce," diyerek bir eliyle boynundan tuttu. Parmaklarının birazı çenesindeydi. Konuşmadan biraz bekledi, yüzünü ezberlercesine bakışlarını üzerinde tuttu. "Tüm yorgunluğum gidiyor."

"İyi, tamam," dedi Feyza, Merthan'ın elini tutup yüzünden uzaklaştırarak. "Seni affediyorum ama hastanede aldığımız karar hâlâ geçerli. Hastanedeyken bana sadece doktor olarak yaklaşacaksın."

Merthan Feyza'nın aralarına koyduğu uzaklığı tekrardan aştı. Aslında biraz zorlasa hastane için aldıkları kararı da kaldırabileceğini biliyordu ama zorlamadı. Siniri geçene kadar hastanede ona karşı sadece bir doktor olmayı kabul etti. "Pekâlâ, şimdilik aramızın düzelmesiyle yetineceğim." Gülümdü. "O zaman, yarın buluşuyoruz?"

"Yarın anatomi sınavıma çalışacağım."

"Ben çalıştırırım."

"Ezber yapmam gerekiyor ve ezberi başkası anlatınca yapamıyorum."

"Ben iyi bir öğretmenim."

"Ama ben kötü bir öğrenciyim."

"Kötü öğrenci diye bir şey yoktur, yalnızca iyi bir öğretmene rastlamayan öğrenci vardır."

Feyza kaşlarını öyle mi, dercesine havalandırıp gülümsedi. Merthan'ın kendine olan güvenine her ne kadar bazen sinirlerini bozsa da hayrandı. O en iyi olduğu konularda bile kendine bu kadar güvenmiyordu.

Asalak FenomenWhere stories live. Discover now