25- Sölenter Poyraz

En başından başla
                                    

Sesli bir nefes alarak kalkmak zorunda olduğu için morali bozuk bir şekilde "Gidiyorum ben," diyerek ayaklandı. "Sana kahvaltı gönderirim."

"Gönderme, eve gideceğim direkt."

Merthan biraz düşündükten sonra "Tamam," dedi. "İyisin değil mi?"

"İyiyim iyiyim," dedi Feyza, kocaman gülümseyerek. "Merak etme."

Başını salladı Merthan, odadan çıkmadan önce bir güzel öptü, öyle çıktı. Merthan'dan sonra Feyza hastane odasında çok durmadı. Eve gitti.

Ablası evdeydi ve bu ona çok tuhaf geliyordu. Artık canını yakan daha fazla şey vardı. Mesela dün. Zehirlenmiş, eve gitmemişti. Evde ablası vardı, eve gelmediğini biliyordu ve aramamıştı.

İtiraf etmesi gerekirse; bir arama, en azından bir mesaj beklemişti. Neredesin, gelecek misin? Ölse en son ailesinin haberi olacaktı. Kim bilir belki cenazesine gelmeyi bile reddederlerdi.

İçeriye doğru adımladı, üzerindekini çıkarttı, çantasını koltuğun üzerine koydu ve tüm bunları yaparken ses çıkardı. Amacı geldiğini belli etmekti.

Banyonun kapısının açılmasıyla birlikte Ceylan, banyodan dışarı çıktı. Sesleri duymuş olmalı ki çıkarken başı Feyza'nın olduğu taraftaydı. Dağınık olan saçlarını toplayarak kuru bir "Hoş geldin," dedi, Feyza'ya.

Feyza cevap vermek yerine hafiften başını salladı, odasına gitti. Bunun ablasının sinirini bozduğuna emindi ama elinde değildi. İçi öfke doluydu. Kızgındı, kırgındı. Ve bunu artık tek taraflı hissetmekten çok yorulmuştu.

**

"Merhaba sölenter arkadaşlarım! Ben sölenter Poyraz. Şimdi size nasıl ders çalıştığımı anlatacağım bir de göstereceğim daha iyi anlayabilmeniz için." Kameraya baktığında bıkkın bir nefes bıraktı Poyraz.

"Kafam gözükmüyor be! Durun eğilerek anlatacağım." Belini bükerek eğildi fakat bir süre sonra zor geldiği için doğruldu.

"Zaten önemli olan anlattıklarım değil mi, başımı görmeseniz de sorun olmaz. Babama demiştim ben ama bana kamera al diye! Almıyor arkadaşlar, beni çek diyorum çekmiyor. Elif'in babası hep onu oyun oynarken çekiyor." Sinirle kaşlarını çattı, sonra kameranın açık olduğunu hatırlayıp kaşlarını düzeltti.

"Neyse ilk başta ben ders çalışmaya başlamadan önce çantamı masaya koyuyorum. Koyayım." Çantasını koşarak yerden alıp masanın üzerine bıraktı ve hızlanan soluklarına aldırmayarak konuşmasına devam etti.

"Sonra ilk hangi derse çalışacaksam onun defterini çıkarıyorum. Im, Matematik defterimi çıkarayım hem ödevim var. Bir sayfa '2' yazacağız."

Ödevini önceden yapmış sadece son bir satırı çekeceği video için bırakmıştı.

"Var ya bizim öğretmen kaç gün bize çizgi çizdirdi. Artık parmaklarım bile acımıştı. Hem çizgi çizmek saçma değil mi? Bence saçma bunu babama sorduğumda saçma değil demişti sonra bir sürü şey saydı ama bence yine de saçma. Değil mi ama?"

Başı görünmediği için eğilerek tabletin kamerasına baktı.

"Biliyor musunuz benim babam kalp doktoru, ameliyat ediyor insanları kurtarıyor ama siz ona gitmeyin, Feyza kızabilir."

Ellerini teslim olmuşçasına havaya kaldırdı böylece Feyza kızarsa size uyarımı yaptım havası vermiş oldu.

"Defterim masada şimdi de kalemliğimi çıkarıyorum. Arkadaşlar burası önemli, ilk defter sonra kalemlik. İlk defteri çıkartmamızın amacı kalemliği çıkartana kadar hangi dersi yapacağımızı unutabiliriz. Şimdi ben iki yazacağım ama sizle de konuşacağım. Aynı anda iki şeyi yapabiliyorum hem Feyza da yapıyor. Yüzüne bir şey sürerken konuşuyor değil mi? Babam yapamıyor ama bir tane bir şey okuyunca bana sus diyor."

Asalak FenomenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin