-66-

1.2K 79 8
                                    

RESİMDEKİ RİLEY İYİ OKUMALAR :) OY VE YORUMLERI UNUTMAYIN :)

CHLOE'NİN AĞZINDAN

Gözlerimin içine bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Tam yeniden konuşacaktım ki kapı çaldı. Merdivenleri işaret ederek 'Hemen odana git bunu sonra konuşacağız.' dedi ve kapıya ilerlemeye başladı. Sinirden yüzümün bir domates gibi kızardığını hissedebiliyordum.
Ayağımı yere vura vura merdivenlere ilerledim ve odama çıkmaya başladım. Kara Kurt arkamdan havlayarak bağırıyordu. Geri indim ve onu kucağıma alıp odama yöneldim. Kucağımda rahat bir pozisyon aldığında gözlerini yumdu. Odamın kapısını arkamdan kapatıp kapattım ve yatağıma ilerledim. Onu yanıma bıraktım ve yatağa oturdum. Oturmamla telefonuma mesaj gelmesi bir oldu. Mesaja baktığımda Taylor 'Balkon kapısını aç.' yazmıştı. Yalnız kalmalıydım ama aynı zamanda da içimdekileri birine dökmeliydim. Derinbir nefes alıp balkon kapısına ilerledim. Perdeyi kenara çektim ve kapıyı açıp balkondan aşağıya baktım. Heryer karanlık ve sisliydi. Ve siyah porstu sayesinde kamufle olmuştu. Yeşil parlak bir çift göz görünce kenara çekildim. İçeri girip beklerken bir karartı balkona atladı ve bana yaklaşmaya başladı. Yatağa oturunca karartı arkama geçti ve dev bedenini yatırıp yafasını kucağıma koydu.

'Bir şey oldu değil mi?'

İyi tespit. Elimi kafasına koyunca kulaklarını geriye yatırmıştı ve biraz kıpıdanıo bana biraz daha sokuldu. Sıcaklığını sırtımda hissedebiliyordum.

Ona nasıl anlatabilirim ki? Sırtımı ona yaslayınca kafasını hafifçe kaldırdı vegözlerimin içine baktı. Sıcak nefesini yüzüme soluyordu, dişlerini hafifçe gösterdiğinde gözlerimi gözlerinden ayırıp siyah postuna çevirdim. Ormandan gelmesine rağmen siyah tüyleri pırıldıyordu. Pençeleri ise elim kadardı ve tırnakları uzundu. Derin bir nefes alıp tekrar gözlerine baktığımda konuşmaya başlamam gerektiğini düşündüm.

New York'a gittiğimizde kuzenlerim Colin ve Devin ile karşılaştım.Devin annem hakkında birşeyler bildiğini bana söy... Daha doğrusu söylemedi. Anladım. Yanlışlıkla ağzından kaçırdı diyelim ya da.Ama bana söylemeden gittiklerini öğrendim. Geri dönüşte Devin'in bana verdiği ceketi giymiştim. Elimi ceketin içine atınca bir kağıt geldi elime. Kağıdı açıp içindekilerini okuyunca bir an kalbimin durduğunu hissettim. İçinde Devin'in el yazısı vardı. Nerede olsa anlarım. Kargacık burgacıktır.' Kısa bir gülüşümün ardından devam ettim. 'Kağıtta annemin hala yaşadığı yazıyodu. Az önce babama bu konu hakkında konuşmak istediğimi söyledim ama tek kelime bile etmedi. Kapı çalınca da beni odama yolladı.

Arkamda yatan bedenini kaldırdı ve yataktan atlayıp kapıya ilerledi. Onun ne yapmaya çalıştığını izlerken kapıya yaklaştı ve çömelip insana dönüştü. Kafasını kapıya yaklaştırdı ve bir süre kapıyı dinledikten sonra yanıma yaklaştı ve oturdu. Ona bir üre baktıktan sonra ağzını araladı.

'Aşağıda Mike denen biri ve sanırım onun babası var.'

O bunu der demez 'Cidden mi?2 demiştim. Böyle diyince 'Niye?' dedi. Şimdi ona 'Mike beni hem seviyor hemde gırtlağıma yapışıp beni öldürmeye çalışıyor biliyor muydun?' diyemem ya.

'Hiç. Sordum sadece.'

Bir süre yere baktıktan sonra ayağa kalktı. Bende ayağa kalkınca 'Gitmem gereken bir yer var.'diyerek kurda dönüştü ve açık olan balkon kapısına yöneldi ve aşağı atladı. Yine yalnız kaldım. Bu böyle olmaz uyusam iyi olur. Yorganımı kaldırdım ve yatağımın içine girip uzandım. Kafama kadar yorganı çekip gözlerimi yumdum. Umarım uyuyabilirim...

*************************************

Gözlerimi Kara Kurt2un havlamasıyla açtım. Yine açımdiye bağırıyor... Acaba hayvanların dilinden anlamam kötü mü oldu? Yataktan isteksizce kalktım ve mamasını alıp tabağına doldurdum. Aşağıya inip mutfağa girdiğimde bir not ile karşılaştım.

'İşe gitmem gerekti acil bir konu var. Kendine kahvaltı hazırlarsın.'

Aman ne güzel. Ne işi bu ya? Sürekli gidiyor bir ne işte çalıştığını söylemedi bunca zamandır. Hep gizledi. Bunu sorulacaklar listesine eklesem iyi olur... Yumurta haşlayıp yedikten sonra bahçeye çıkmak için mutfak kapısına ilerledim. Tam bahçeye çıkacaktım ki içeriden gelen sesle arkamı döndüm.

'Baba sen misin?'

Cevap yok. Bir adım o yöne attığımda ayak sesleri duydum. Riley miydi acaba?

'Riley?'

Yine cevap yok... Tama bu ürkütücü gerçekten. Bıçak mı alsam acaba? Eğer bir tanıdıksa açıklama yaparım ama eğer tanıdık değilse kesinlikle bıçağa ihtiyacım olacak. Bıçağı alıp bekledim. Acaba burada beklemesem mi? Bahçeye ilerlediğimde birinin gölgesi mutfağın girişinde belirdi. Gelen ise... Mike? Kısa bir kahkaha atıp 'Sen miydin? Korkuttun beni. Niye ses verme- Dur ya sen nasıl girdin eve?' dedim. Omuz silkip 'Dün çıkmadan önce gizlice evin anahtarını almıştım.' diyerek ev anahtarını salladı. Tam bıçağı bırakacaktımki ona son bir bakış attım. Bakışları değişikti. Beni öldürmeye çalıştığı günkü gibiydi. Bıçağı yavaşça alırken bana ağır adımlarla yaklaşmaya başladı.

'Bırak o bıçağı Chloe.'

Başımı yavaşça sallayıp geri geri adım atmaya başladım.

'Bırak onu.'

Sesi çok öfkeli geliyordu. Kesinlikle o anki gibiydi. Tamam ne yapmalıyım. Şu anda tüm olaylar onun aleyhine. Bıçaklıyım, koşarak ağaca tırmanabilir ve yardım çağırabilirim. Tabi herşeyden önce onun beni yakalamaması da gerek... KAlp atışlarım giderek hızlanırken göz ucuyla arkama baktım. Mekan boş...

Derin nefes alışlarım hızlanırken koşmak için uygun bir pozisyon aldım. O adımı söyleyince koşmaya başladım. Bıçağın kulmunu daha sıkı tutuyorken biri konumdan sert bir şekilde tuttu. Bıçak olan elimi ona ssallayınca bir ses çıkartıp beni bırakmıştı. Arkama baktığımda Mike'ın yanağında kanayan bir çizgi vardı. Elini yanağına doundurup bir süre kana baktı. Kaşlarını çattığında kırmızımsı gözleri bana odaklanmıştı. Bu iyiye işaret değil değil mi? Bir adım geri attığımda bana koşmaya başlamıştı.

Uçurum... Hep buraya gelmek istemişimdir... Ama böyle bir anda değil! Rüzgar şiddetliygi ve gri bulutlar mavi gökyüzünü kapatmıştı. Uzunca bir süredir koşuyordum ve artık bacaklarım ve ciğerlerim ağrıyordu. Arkama baktığımda kimse yoktu. Sırtımı ağaca yaslayıp soluklanmaya çalışırken ileride dal kırılma sesi geldi. Bıçağı önüme tutup o yöne ilerledim. Bir kaç adım sonra durdum. Ne yapıyorum ben? Saçmalamaya başladım. Zaten korku filmlerinde de aynısı olmaz mı? Kız salak gibi sesin gelidiği yöne yaklaşır ve BAM! Kız ölür... Tam bir adım atmıştım ki üstüme bir şey atladı. Yere sırtımı çarpınca üstüme bir şey yığılmıştı. Bir süre üstümdeki ağırlığın kalkmasını bekledim ama kalkmayınca zorla altından kaydım. YErde yatanı tam seçemiyordum. Sırtını yere çevirdiğimde korkuyla geriye gititm. Ben... Ben ne yaptım?! Mike'ın karnında, mutfaktan aldığım bıçak vardı. Gözleri kocaman olmuştu ve ellerini bıçağın etrafına götürmüştü. Ne yapacaktım ben? Yanına çömelince bakışlarını zorlukla bana çevirdi. Dudaklarını kımıldatıp duruyordu ama fısıltıdan başka bir şey duymuyordum. Kulağımı ona yaklaştırdığımda dediklerini zorda olsa anladım.

'Üzgünüm.'

O böyle diyince yanağımdan birkaç damla akmıştı ama onu kurtarmam için gerekenler yanımda yoktu. Almak isteseme bile geri geldiğimde o çoktan ölmüş olurdu. Yardım çağırmak istesem oda olmazdı. Ormanlığa zaten ambulans da gelemezdi. Bakışlarımı ona çevirdiğimde gözleri kapalıydı ve hareket etmiyordu. Onu dürtüp 'Mike?' dedim zorlukla ama tepki yoktu.

'Mike!' ama yine tepki yoktu.

Hızla yanından uzaklaştığımda bedenim titriyordu. Onu öldürmüştüm...

Başım uçuruma döndüğünde ayağa kalktım ve yavaş adımlarla oraya ilerledim. Uçurumun ucuna geldiğimde aşağıya baktım. Aklıma okuduğum bir romandan parça gelmişti.

'Tek yapman gereken atlamak. Daha sonra her şey sona erecek.'

Kollarımı açıp gözlerimi aşağıya kenetledim. Ben kollarımı açtığımda rüzgar biraz daha şiddetlenmiş,deniz biraz daha hırçınlaşmıştı. Ve... kendimi bıraktım.

MADALYON 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin