-2-

17.5K 886 83
  • İtfaf edildi Ece Seçmen
                                    

Uzunca bir süre çiçek topladıktan sonra muhteşem, tek kelimeyle nefes kesici manzarası olan,her zaman gittiğim o uçurum kenarına gittim. Bunun için birkaç dikenli çalıyı, küçük bir dereyi ve kayalıkları geçmem ve dik bir yokuş olan kaygan topraklı yolu tırmanmam gerekmişti. Sonuç ise mükemmeldi.

Sonunda uçurumun ucuna yaklaşmaya başladığımda ufukta görünen güneş, durgun ve masmavi parlayan deniz bu acıları çekmeye değerdi. Her zaman ki kayaya yaklaşıp yavaşça üstüne yerleştikten sonra büyük bir huzurla manzarayı izlemeye başlamıştım. Gün batımı ve deniz manzarası tek kelimeyle harikaydı. Buraya her gelişimde sanki ilk kez buraya uğruyormuşum gibi yeniden hayranlık doluyordum.Güneş batarken gökyüzünde güzel kızılın tonlarında birçok leke bırakıyordu. Bir süre manzarayı izledikten sonra ayrılma zamanının geldiğini düşünerek hareketlenecektim ki biraz uzakta ki çalıların kıpırdadığını fark etmiştim. Şüpheyle bakışlarımı çalıya dikip gözlerimi kısarak yeniden kıpırdayacak mı diye beklemeye başladığımda alımda ki soru ise ''Ne zamandır o çalılar kıpırdıyordu?'' olmuştu. Belki de ben yanlış görmüştüm. Bu daha inandırıcıydı fakat ben bir kez daha hareketlenmiştim ki çalılar yeniden ve bu kez çok bariz bir şekilde hışırdadığında olduğum yerde donup kalmıştım.

Ya bu, o ailenin ormanda görmekten korktuğu şey ise?

Yüzümü buruşturup başımı sallayarak oturduğum yerden kalktım ve yavaş bir hareketle sepetime uzanıp sıkıca tutarak çalıların olduğu alana doğru adım attım. Sanki sepet beni koruyacakmış gibi kendime siper ederek yeniden ufak birkaç adım attım. Sanki birisi veya bir şey bana doğru fısıldıyordu.

Derin bir nefes alıp yutkundum ve o yöne doğru tereddütle "Kim var orada ?''dedim. Eğer oradaki bir insansa muhtemelen bana cevap verecekti. Eğer o şey bir insan değilse... O zaman muhtemelen beni görünce kaçardı. Yeniden çalıların ardında ki karartıyı görmek için gözlerimi kısarak ''Merhaba?'' diye seslendiğimde sesimde hiç güvenin olmadığını fark etmiştim ki çalılardan hırıltıya benzer sesler gelmeye başlayınca güven denen o basit şey yok oluyordu. Birkaç adım geriledim. Oradaki şey kesinlikle bir insan değildi. Bu sesi insan çıkartamaz.

Ben yavaşça gerilip hırıltının sahibine fark edilmemek için geri çekilmeye başlamıştım ki, o bundan cesaret alırmış gibi çalılar arasından yavaşça dışarı çıkmaya başlamıştı. Saniyeler içinde çalıdan hava hareketlerle kürkü tam anlamıyla siyah olan bu vahşi hayvan çıkınca korkudan donakalmıştım. Kulaklarını geriye yatırıp genizden gelen tehditkar bir hırlama gönderdikten hemen sonra dişlerini sanki bedenime saplayıp beni parçalamak istermiş gibi gösterip diliyle temizlemişti.

Gözleri hiçbir hayvanda görmediğim bir şekilde yeşil bir pırıltıyla bana bakıyor, ne tepki vereceğimi izliyor gibi görünüyordu. En sonunda onun yırtıcı bir yaratık olduğu kafamda canlanınca birkaç adım gerileyecek cesareti bulmuştum kendimde. Gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan yavaşça geri çekildiğimde nefes bile alamıyordum korkudan. Ne yapmam gerekliydi? arkamı dön kaçmaya kalksam daha ilk saniyede yakalanırdım. Üstüme bir kere sıçraması yeterliydi beni öldürmesi için.

Bakışlarımla etrafı tarayıp kaçabileceğim veya saklanabileceğim bir nokta ararken dudaklarımdan zorlukla ''Cici köpekçik.'' kelimeleri dökülmüştü. Benim bunu dememle bir an hırıltısı yükseldiğinde geriye doğru birkaç adım atarak ''Üzgünüm, üzgünüm. Kurt. Değil mi? Sen çok güzel ve korkunç bir kurtsun. Tanrım...'' diye çaresizce konuştuğumda kafamın içinde kaçmam içi deli gibi çırpınıyordum fakat korkudan tüm vücudum taş kesilmiş öylece bekliyordum.

Belki korkumu belli etmezsem bana saldırmaz veya parçalamazdı. Ve hatta belki de şansım varsa birkaç kırık ve yarayla kurtulabilirdim. Adımlarımı geriye doğru atarak kendimi savunmak adına bir sopa, tırmanmayı bilmediğim halde tırmanabileceğim bir ağaç veya yakınlarda bir insan aradım. Ne yazık ki şans benden yana değildi anlaşılan.

MADALYON 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin