-4-

13.7K 835 145
  • İtfaf edildi İpek Ezgi Topuz
                                    

Yürümeye devam ederek ''Bana insan halini gösterecek misin?'' dedim merakla. Eğer bir kurt adamsa mutlaka insana dönüşebiliyor olması gerekiyordu.
Durdu ve bana bakmadan "Sanmıyorum. Tam olarak sana güvenmiyorum." dedi tuhaf bir ses tonuyla.
Yüzümü asarak "Bende tam olarak sana güvenmiyorum ama saçlarımın neden beyaz olduğunu söyledim. Yani birbirimize güvensek nasıl olur?'' dedim. Pekala bu saçma bir cümle oldu. Herkes, birine güvenmek için önce o kisiyle zaman geçirmenin, sonra da onu yavaş yavaş tanımanın gerektiğini bilir. Bu kurt ise, beni boş bulduğu anda yemek isteyecek türdendi.
Kafasını dikleştirerek 'Bunun için sana fazlasıyla güvenmem gerekir." dedi. Ne yapmamı bekliyordu? Ona yemek avlamamı sonra da önüne mi koymamı istiyordu?
Evime geldiğimizde çalıların yakınında durdu ve ''Seninle buraya kadar gelebilirim.'' dedi. Durup bir süre ona baktıktan sonra sepetimi sıkıca tutarak başımı sallayıp onu onayladım.
Onunla ayrılmadan önce ''Neden bana karşılaştığımız anda saldırmadın?'' dedim aceleyle. O ise konuyu değiştirerek 'Akşamları dışarı çıkma. Sanırım ikimizde akşam haberlerinde yayımlanan bir 'son dakika gelişmesi ' olan, kurt sürüsü tarafından parçalanmış kız cesedini görmek istemeyiz." dedi.
Bu cümle içimden gülümsememe neden olsa da sonra ki parçalanmış kız cesedi gülümsememi mahvetmişti. Korkuyla ona bakarak "Hayır, sanmıyorum." diyerek arkamı döndüm.
'Soruma cevap vermedin.'' dedim tekrardan son anda hatırlayarak.
Bana arkasını dönerek yürümeye başladı ve ''Sana zarar veremem." dedi ve koşmaya başladı. Gözden kaybolmadan son anda sesini kafamın içinde duymuştum.
"Bu arada, o cebinde ki tırnak törpüsü bana hiçbir şey yapamaz.''

Ne yani? En başından beri biliyor muydu? Bir süre daha arkasından baktıktan sonra, evlerin arasından geçerek biraz uzakta ki eve doğru yürüdüm. Kapıya geldiğimde zile bastım ama ne kapıyı açan vardı ne içeriden gelen bir ses...
Bir süre daha zille uğraştıktan sonra kapının yanındaki gösterişli kahverengi büyük saksının arkasında bulunan delikten yedek anahtarı aldım ve kapıyı açtım.Benim bulunduğum yer hariç her yer karanlıktı. Kapıyı kapatıp ışığı açtım ve biraz etrafta dolaştıktan sonra mutfağa girdim. Dolapta bulunan gri kare not kağıdını buldum. Üzerinde babamın el yazısı vardı. Notta 'Acil işe gitmem gerekti,dolapta yemek var.' yazıyordu ama canım hiç yemek yemek istemiyordu. Odama çıkarak saatime baktım. Saat daha 19.47 idi. Kurdumun dediği gibi evde oturmalıydım. Kurdum mu? Ah şimdide ormanda özgürce yaşayan bir canlının yada bir kurt adamın sahibiymiş gibi hissediyorum. Hele onu daha tanımıyorken! Benim neyim var böyle?

Son bir saat boyunca kurdun insan halinin nasıl olduğunu düşünerek ve planlayarak geçirmiştim. Kurdu her düşündüğümde onun nasıl biri olduğunu düşünmeme neden oluyordu. Acaba insan hali nasıldı?Kaslı, yakışıklı, uzun,güçlü biri olabilirdi.Eğer ormanda yaşıyorsa bunların tam tersi olmasına imkan yoktu. Tabii yakışıklı olmama ihtimali de vardı. Belki kalın kollar, yapılı ve kalıplı bir vücut, uzun bacaklar ve çevik bir vücut onda olabilirdi.

Pijamalarımdan ilk elime geçeni giyip, kıyafetlerimi katlayıp dolaba koyup yatağa uzandım. Yatakta yorganımı biraz daha çekip tüm vücudumu yorganla kapatıp uzandım.
Tüm bu soruları düşünürken gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.
Tam uykuya dalacakken tok bir erkek sesi zihnime ''Uyudun mu?''sorusunu fısıldadı. Ses, yatakta uykuya dalacakken irkilmeme sebep olmuş olsa da  bir anda bu sesin sahibinin kurt olabileceği gelmişti.

Aceleyle yorganı teklemeleyip kenara attım ve kenarda duran terliklerimi giyip hızla pencereye koştum. Dışarıda ay tüm asaletiyle parlarken ağaçların bulunduğu her yer karanlıktı ve sisliydi. Kurdun siyah kürkü onun görünmesini engelliyordu.

Onu görmemi sağlayan tek şey yeşil, parlak gözleriydi. Penceremi açarak ''Burada ne işin var ?'dedim. Yere oturdu ve 'Taze etimin hâlâ hayatta olup olmadığını kontrol etmek için geldim." dedi alaycı bir şekilde.
''Evet uslu bir yemek olup kurdumun sözünü dinledim.'' dedim aynı alaycı ses tonuyla.
Kafasını indirerek evin giriş kapısına baktı ve "Aşağı gelsene.Korkma ısırmam.''
dediğinde her zamanki gibi dişlerini göstermişti. Sanırım bu onun gülümseme şekliydi.
Hızla ayağıma çorabımı giyip, üstüme belimi kapatan bir hırka giyip merdivenlerden koşarak indim. Bahçeye kurdun yanına çıktığımda biraz ileride duran sandalyeye oturdum. Kurt ile aramda hâlâ uzak bir mesafe vardı.
Birkaç dakikalık sinir bozucu bir sessizliğin ardından sonunda derin nefes alıp "Dışarıda olsaydım ne yapardın? Beni parçalar mıydın?'' diye sordum. Kafasını hafifçe sol tarafa eğerek dişlerini gösterdi ve alaycı bir sesle ''Bu hiç eğlenceli olmazdı. Ama bunu listeme ekleyeceğim.'' dedi. Kısa süre sonra zihnime ''Yanıma gelsene, uzakta durma. Korkmana gerek yok.'' dedi ve yine o diş gösterme hareketini yaptı. Tatsız bir şekilde gülerek "Senden korkmuyorum. Sadece tanımadığım kişilere yaklaşmam.'' dedim ve ona doğru birkaç adım attım. Hafifçe kıpırdandı ve 'Evet artık tam olarak tanışabiliriz. Adın ,soyadın , yaşın.'' dedi ve benden cevap bekledi. Bulunduğum yere oturarak ''Adım Chloe, soyadım GREEN, yaşım 17. Şimdi sen söyle." dedim. En sonunda onu tanıma şansım olacaktı. Gerçekten onun kim olduğunu merak ediyordum.
Karşıya bakarak ''Üzgünüm ama bunu sana söyleyemem. Yaşadığım yerin kuralları vardır. Ve bu tarz bilgileri insanlara veremeyiz. Çünkü bize göre insanlar, yemektir.''dedi. 'yemektir' kelimesini içinden üzülerek söylemişti. Ayağa kalkarak "Ama ben sana kendimi tanıttım! Biliyor musun şu anda en nefret ettiğim şeyi yapıyorsun 'haksızlık!'Şimdi hemen kendini tanıt!'' dedim. Sesim oldukça yüksekti ve sanırım kurdu sinirlendirmiş ve birde, etrafımızda ki  evlerde yaşayan birkaç indan pencereden bize bakıyordu. Birkaç homurdanma duyduktan sonra bir Adam amca "Sessiz ol Chloe. Burada televizyon izlemeye çalışıyorum." diye seslenince "Üzgünüm. Bir daha bağırmam." dedim. Bu dediğimle beraber tekrar kurt ile baş başa kalmıştık.

Kurt hırlayarak ayağa kalktı ve 'Bana ne yapacağımı söyleyemezsin. Asla haksızlık yapmadım ve yapmamda. Ve şimdi beni iyi dinle insan. Her ne kadar sana kendimi tanıtmak istesem de bunu yapamam. Kurallara göre insanlarla konuşamam, onlara bilgi veremem ve birlikte olamam. Aksi taktirde sonuçları ağır olur. '' dedi zihnime doğru yüksek sesle. Her cümlesinde keskin ve genizden gelen bir hırlama patlatıyor, dişlerini sertçe birbirine vurup diliyle yalıyordu. Kulakları geriye yatmıştı ve tüyleri bir anda kabarmıştı. Boynunu sanki bana saldıracakmış gibi hafif öne eğmişti.
Gözlerimi onun gözlerine kenetleyerek ''Ama şu anda bir insanla konuşuyorsun. Bilmem farkında mısın?'' dedim. Kurt bu soruma cevap olarak bana bakmayı seçmişti. Bunu yapış tarzı hiç hoşuma gitmemişti. Sanki benim insan olmadığımı anlatmaya çalışıyordu. Yere sadece birkaç saniye önce oturmasına rağmen tekrardan ayağa kalkarak hırladı, kamburunu çıkardı ve dişlerini göstererek "Eve gir.'' dedi.

Sinirle kollarımı göğsümde kavuşturup, "Bana ne yapacağımı söyleyemezsin.'' dediğimde zihnime öfke ve koruma arasında bağırarak '"Hemen git!" diye bağırdı ve pijamamın yakasından tutarak beni evimin kapısına doğru çekiştirmeye başladı. "Ne?'' dediğim anda ormanda bize bakan iki çift göz gördüm. İki tanesi kırmızı ve parlak diğer ikisi ise alev tonlarında değişiyordu.
Gerçek bir ateşe bakıyormuş gibi hissetmiştim.
O sırada kurt beni kapının önüne doğru itti ve zihnime "Hemen kapıyı aç!'' dedi. Ellerimi hırkamın ceplerine soktum ama hiçbir şey yoktu. Etrafıma bakındım ama anahtar görünmüyordu. Korku ve endişeyle ceplerimi kurcalıyordum ama anahtarı bulamıyorum. Acaba almamış mıydım?
Kurt zihnime daha yüksek bir şekilde bağırarak "Hemen şu lanet kapıyı aç!" dediğinde "Anahtarı bulamıyorum.'' dedim endişeyle. Sesimde bariz bir korku, endişe tonu vardı. Sanki sesim bir anda kısılmıştı.

O anda saksının arkasındaki anahtar aklıma geldi. Kurdun önünden geçerek saksının arkasına elimi attım. O anda yere şıngırdayarak bir şey düştü.Yere düşen şeye baktığımda yedek anahtarı gördüm ve büyük bir hızla anahtarı kapının deliğine yerleştirdim. Kapı 'klik' sesi çıkardı ve kapı açıldı. Kurt beni hızla içeri iterek eve girdi ve arkasından kapıyı kapadı.Büyük bir korkuyla "Onlar da neydi? Bana bakan kırmızı gözler kime aitti?!" desemde cevap vermemişti. Çok korkuyordum ve tüm bedenim bu korkuyla titriyordu. Kurt evin büyük bölümüne, salona doğru yürüdü ve camdan dışarı bakarak hırladı. Gözlerini ormana kilitlemiş bir halde zihnime "Sanırım yakalandım." dedi. Bunun ne demek olduğunu en başta anlayamamıştım ama şimdi her şey yerine oturuyordu. En baştan beri bana bunu söylüyordu. Bir insanla görülürse cezası ölümdü. Nefesim yavaş yavaş kesilmeye başlamıştı. Kurdun bulunduğu noktaya doğru yaklaştım ve cama doğru eğilerek dışarıdakilere baktım. Ama dışarıda kimse yoktu.
Kapıya doğru ağır adımlarla yürüdü ve bana doğru bakarak ''Sen burada kal .Arkamdan kapıyı ve pencereleri kilitle. Odana çık ve kapıyı kilitle. Ben ya da baban gelene kadar da sakın dışarı çıkma.'' dedi. Başımla onaylayarak kapıyı, o çıkar çıkmaz kilitledim ve pencereleri kapattım. Hızla mutfağa girerek bir bıçak aldım ve merdivenlerden çıkarak, odamın kapısını içeri girer girmez kilitledim.
Camdan dışarıyı izlerken kurt görüş alanıma girdi. Hırlayarak kamburunu çıkardı ve koşarak çalıların arasında gözden kayboldu. Cama yapışmış bir halde kurdun çıkmasını beklerken çığlıklar içerisinde acı dolu bir inleme duydum. Cam her ne kadar kapalı olsa da sesleri çok net duyuyordum.Tam o sırada bir karartı evin yanından geçti ve evin içine girdi. Ama bu nasıl olabilir... Mutfakta bulunan kapıyı kilitlemeyi unutmuştum derken aşağıdan sesler gelmeye başladı ve bir kırılma sesi duyuldu...

MADALYON 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin