ŞİAR 1.BÖLÜM

954 44 5
                                    

İki Yıl Sonra

ŞANLIURFA

Ezcan, ocakta pişirdiği bol köpüklü kahveyi yardımcının elinden almış taş avludan geçerek eşine götürüyordu. Bu her sabah yapılan küçük bir ritüelden başka bir şey değildi onun için ama yine de her seferinde bir heyecan duyuyordu yüreğinin derinliklerinde.

Onu sevgisiz geçecek hayırlı olmayacak bir gelecekten kurtarmış olan bu adama derinden bir saygı duyuyordu iki yıldır. Gelinliği üzerindeyken kaçırılmıştı iki yıl önce Ezcan. Baştan nasılda korkmuştu, istememiş çırpınıp durmuştu. Yüreğinde başka bir erkeğe ait sevda parmağında ise başka bir adama ait yüzük taşıyordu o zamanlar. Onunla tanıştığında adamı b.k çuvalına benzetişini bal gibi de halen daha hatırlıyordu ama iki yıldır bir gün dahi olsa onunla evlendiği için pişmanlık duymamıştı.

Kahveyi sehpaya bırakırken adam Ezcan'ı kolundan çekip yanına oturttu onun örgülü saçlarını okşadıktan hemen sonra da burnunu saçlarının arasına bastırıp kokladı.

"Seni hâlâ daha bekliyorum ne zaman vuslata ereceğiz Ezcaaan? Bekle dedin bekledim daha sevda düşürmediğini söyleme bana. Gözlerin bir süredir yangınlara gebe!"

Ezcan, başını eğip gözlerini adamın derin gözlerinden uzağa çevirdi. Böyle bir handikap vardı işte evliliğinde. Baştan o denli istememişti ki bu adamı zorla nikâh kıyıldığında onun önüne bir şart koşmuştu o anlık bir kurtulma isteği ile.

Senin olmam demişti başını dimdik tutarak. Sanmıştı ki böyle yaparsa adam onu rahat bırakır başka kadınlarla gününü gün eder ama ona sokulmaz. Aslında tam da sandığı gibi olmuştu ama değil başka bir kadının teninde soluklanmak adam ondan başkasına bakmamıştı bile. İki yıldır adı kadar emindi bundan. Her gece yatağa yatarken ona bakıyordu bir umutla, sabahları da hep aynı soruyla başlıyordu güne.

Daha ne kadar ondan kaçacaktı kendi de bilmiyordu ama Cihat Berçem'in beklemeye tahammülü kalmamıştı artık bunu görebiliyordu. Aslında bir süredir kaçtığı falan da yoktu Ezcan'ın sadece nasıl ifade edebileceğini bilmiyordu o kadar...

Halbuki baştan herşey ne kadar karmaşık ve ne kadar da açıktı. Amaçlar ve sınırlar belliydi. Cihat'ı bir kurtuluş olarak görmüştü aslında bir kurtuluştu da baştan şimdi ise dolambaçlı bir yola giriliyordu yeniden aslında hayatlarını böylesine karıştıran yine kendisiydi bunu biliyordu ama elinden dahası gelmiyordu.

İki yıl önce o karanlık gece de kaçırılırken damadın kendisini vuracağını hesaba katmamıştı kimse. Behram Şerzad, gelininin kendisinden gidişini izlemeye bırakılmadan önce Cihat'ın adamları tarafından zorla yere doğru bastırılırken Ezcan'ın gözlerine bakabilecek birkaç saniyeye sahip olmuştu işte o saniyelerde müstakbel eşinin gözlerinde her ne gördüyse Cihat'ın adamları onu bırakır bırakmaz silahını çekip şakağına dayamış ve silahını ateşlemişti.

Cihat ve Ezcan dolaylı yoldan da olsa Behram Şerzad'ın kanına bulamışlardı ellerini. Onun intiharı çok ses getirmişti. Ezcan'ın kaçırılması hem Şerzad'ları hem Mıhlı'ları birbirlerine düşürmüştü. Cihat'ın babası dahi bu evliliğe karşı çıkmıştı yine de Cihat Ezcan'ın elini bırakmayı reddetmişti.

Ezcan o vakitler yüreğini bir mengene gibi sıkıp duran aşkın da derdindeydi. Cihat'ı bir kurtuluş gibi görürken bir yandan da ondan da kaçmaya çalışmıştı kaç sefer.

İSTANBUL

Kadir, elinde Erzurum oltu taşı tespihi iki yıldır müdavimi olduğu pavyonda yine aynı kadını izliyordu kederli gözlerle. Kadına değildi kederi kendi kaderineydi. İsteyip de alamadığı sevdalısını orada Mardin topraklarında bırakalı iki yıl kalbini oraya gömeli bir asır olmuş gibiydi.

AŞKAR (BASILDI) ŞİAR (BAŞLIYOR)Kde žijí příběhy. Začni objevovat