Bölüm 29

8.8K 444 17
                                    

Üç Elif miktarı çek beni içine yar

Ve beni sana şeddele

Şeddele ki ayrılığımız iki cihanda da imkansız olsun

Biz ayrılırsak mana bozulsun

Sabah saat 09:05’ de konakta yavaştan hareketlenmeler başlamışken Çiğdem topallaya topallaya balkona çıkmayı başarabildi. Poposunun üzerine oturduğunda yüzünü buruştursa da soluna doğru kaykılık oturduğunda çok fazla acımadığını fark ederek o tarafa ağırlığını verdi. Ahalinin uyanmasını beklerken bir yandan da derin derin nefesler çekiyordu içine. Sabah güneşi içini ısıtırken bugün biraz kız kıza muhabbet etmenin iyi bir fikir olabileceğini düşünüyordu.

O düşünecelerinin deryasında alabora olurken konak halkı da yüzlerini yıkayıp günlük giysilerini giyinmiş bir şekilde birer ikişer ortaya çıkmaya başladı. Karşıdan Fırat’ın geldiğini görünce aklına bebek geldi ama onu durdurup sorması tuhaf kaçacağı için hiçbir şey söylemedi. Sonuçta evli barklı adamdı üstelik de Mardin’di burası. Kimin ne düşüneceği belli olmazdı. O iyi niyetiyle yaklaşırdı ama karşı taraf farklı algılardı. Türlü türlü insan vardı neticede kaldı ki onun başında yeterince dert ve bela da vardı. Sağ tarafta kalan odadan Şirvan’ın başını uzattığını görünce dudaklarında bir gülümseme oluştu. Nedense onu görünce içinde bir yer hem üzülüyor hem de kıpır kıpır oluyordu. Şirvan onu görmemişti henüz, sabahın bir vakti takım elbisesinin iç cebine elini atmış sigarasını çıkarıp içinden bir tane alıp dudaklarının arasına koyup yakmıştı. İçine derin bir nefes çekerken gözlerini kapadı, aldığı nefesi geri verirken o kadar dertli, azap çeker bir hali vardı ki. Yoksa sabahın bir vaktinde hangi akıllı sigara içerdi ki?

“Böyle sigara içersen seninle işimiz var!” Ona attığı lafla Şirvan topaç gibi ona döndü. Dudaklarına götürmekte olduğu sigarayı tutan eli havada asılı kalmıştı ama farkında dahi değildi. Onun ne söylediğini idrak ettiğinde ise uysal bir tavırla daha iki nefes çektiği sigarasını diğer elinin iki parmağıyla söndürdü. Bunu yaparken yüzünde milim acı ifadesi yer almamıştı. Çiğdem şaşkın bir şekilde bakıyordu ona, belli ki bu şaşkınlık ona baktığı süre boyunca hep geçerli kalacaktı çünkü bu defa da söndürdüğü sigarasını cebine atmıştı!

“Çöpe atmalıydın,”

“İçmeyecek olsam dediğini yapardım ama sonra yeniden yakarım!”

“Gelmeyecek misin?”

“Rahatsız olmayacaksan?”

“Olsam sorar mıydım sence?” derken başını yana yatırmış bir şekilde Şirvan’a bakıyordu. Şirvan onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken ona doğru yürümeye başlamıştı bile! Yanına gelip ona bakacak şekilde otururken gözü ayak bileğine gitti. Herhangi bir şişkinlik gözük müyordu dün üzerinde tuttukları buzdan sonra koydukları annesinin gizli karışımı işe mi yaramıştı acaba? Annesini zorlukla da olsa ikna ettiği an gelince aklına dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Alev’den sonra Çiğdem’i görmek kadının sinirlerini telelel yapmıştı haliyle. Alev’e eyvallah çeken kadın Çiğdem’i de görünce devrelerinde yangın çıkması kaçınılmazdı tamam da onun için ilaç hazırlamaya ikna ederken ki tavrı tam anlamıyla korkunçtu! İstanbullu deyip durmuş, kara kuru diye araya sıkıştırıp seve seve bu iri kara gözlü kızı mı sevdin? Buralarda bunun gibisi çoktu zaten diyerek konuşup durmuştu. Canını yemişti kısacası. O hazırladığı karışımın neticesi de iyilik sağlıktı işte ama emin olmak için Çiğdem’e, “Bileğin geçti mi?” diye sormadan edemedi.

AŞKAR (BASILDI) ŞİAR (BAŞLIYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin