Bölüm 46

8.5K 355 22
                                    

Kadir, avucundaki küçük ve narin elin sıcağında kavrulurken elinden elini çekmeye çalışan kızı durdurdu. Onun avucunu canını yakmayacak şekil de sıkarken onun gibi fısıldadı. “Acın da sızın da kanın da yaşın da benim emanetimdir bundan sonra. Olur ya bir gün başın derde girer, canını acıtırlar, yanağına yaş akıtırlar, kanını akıtmaya kalkarlar mesele her ne olursa olsun yanında yer alırım. Sorun ne kadar büyük, içinden ne kadar çıkılamaz olursa olsun yanındayım küçük. Bir abin gibi say istersen ya da bir dost gibi ama dediğimi unutma, adım Kadir Reis eski polis diye sordurdun mu herkes bilir, tanır beni!”

“Ohoo ben de istemediğin kadar abi var. Sen en iyisi mi dostum ol Kadir Reis!”

**

-Günümüz-

Alev, Şirvan ile Çiğdem meselesinin dallanıp budaklanmış halinden, evlendiğinden beri doğan sorunlardan o kadar çok sıkılmış bir haldeydi ki kendini konağın balkonuna atmıştı derin derin nefesler almak biraz huzurun sesini dinleyebilmek için. Ancak nereye giderse gitsin bumerang gibi sorunların merkezine çekiliyordu. Şimdi de uzaktan yabancı cisim gibi ama emin adımlarla Ezcan yaklaşıyordu. Suratı sirke satıyordu. Ellerini yumruk yapmıştı oldukça mutsuz ve hayatından sınmış bir imaj çiziyordu bu haliyle.

Yanına gelip oturan kızın asık suratından bir şey anlayamayacağını fark edince sormaya karar verdi. Boğazını temizledi usulca tam ağzını açıp neyi olduğunu soracaktı ki Ezcan ondan önce tuttu. “Abim bana iki seçenek sundu ya o domuz Cihat ile evlenecek mişim ya da Behram abiyle! İnanabiliyor musun Behram ABİ beni istemek istiyormuş! Dilhan da bunu duydu az önce bana Behram’ı seç deyip duruyor ona ne oluyorsa! İki seçeneğim var Alev abla. Ya Urfa’ya hiç sevmediğim sevilmeyeceğim bir adamın karısı olmak için gelin olarak gideceğim ya da burada kalıp beni seven ama benim onu abi olarak gördüğüm bir adamın eşi olacağım Şerzad’lara da gelin!”

“Üçüncü bir seçenek yok mu?”

“Ne demek istiyorsun?”

“İstanbul da diyorum sevgilin falan yok muydu?” Bakışlarında ki muzırlığı görmemek için kör olmak gerekirdi.

“Kapıda yığınla adam nöbet tutarken mi? Hayır, yoktu!” Derin bir of çekti. Nasıl olacaktı ki hem? Birine ufacık bir ilgisi olsa hemen tepesine binerlerdi. Hem zaten içinde gizli tuttuğu bir hoşlantısı vardı ama o da gidip onu küçük görmüş abisi olmak istemişti! Bahtı yoktu Ezcan’ın bahtı!

Onun kara kara düşündüğünü gören Alev yeniden denedi şansını. “Bana hiç de biri yokmuş gibi gelmedi, benden laf çıkmaz Ezcan hadi dökül!”

“Aslında biri olabilirdi ama kendisi abim olmayı önerdi!” Derin bir of çekti. Üzerinden bir yıl geçmişti geçmesine ama unutmamıştı o yağmurlu günü de mayıs güllerinin sardığı o sokağı da. Zaten bir daha da karşılaşmak nasip olmamıştı. O ne kadar o kırathanenin önünden geçerse geçsin karşısına çıkan isimler hep başkası olmuştu.

“Nasıl abin olmayı önerdi ben anlamadım?”

“Anlaşılmaz bir şey zaten! Anamız mı bir babamız mı kalkmış bana istersen beni abin bil diyor! Ben de abim çok sen dostum ol demiştim ne abi oldu ne dost öyle kaldı işte.”

AŞKAR (BASILDI) ŞİAR (BAŞLIYOR)Where stories live. Discover now