Bölüm 17

11K 485 4
                                    

Medya: Berrak

Bir sızı düşer içime hesapsız

Ve deşer

Bilenmemiş kör bir bıçak gibi,

Ah be gönül, bu gecelere

Bu gündüzlere,

Düşlerde gezdiğim şu günlere bir Zeki Müren iyi gider.

Kabul et iyi gider,

Sevda akar nağmelerden çığlık çığlık

Aşk aşka susar sazının tellerinde ve inler

Ve ölüm peyda olur susmuş dilde,

İntiharlar gebe kalır bileklerin ucunda,

Asılır akan kanlar bembeyaz tenlerin iki kesiğinde

Ta belkemiğimizden bir acı vurur bizi,

Kalpte suskun kalır o sızı, yerli yerinde durur

Ah sevdam bu şarkılar bizi ölüme götürür

Sevdalanmalar ayrılığa gebe bırakır,

Ayrılıksa paşa paşa oturur gönül yatağımızda,

Kavuşmalar başka bahara,

Vuslatlar mahşere kalır…

Araf Zaloğlu, 18 yaşında girdiği cezaevinin kapısından 35 yaşında çıkmanın tarifi mümkün olmayan çilesini yaşıyordu kendi içselinde.

Sıkıntılı bir şekilde elindeki bavula çevirdi boş bakışlarını ardından da kapısında nöbet tutan jandarma erinin bulunduğu cezaevine. Gençliğinin öldüğü yapıya baktı uzun uzun. Ardından da nereye gideceğini bilemeyen insan tavrıyla sağa sola bakındı. O kadar bitik hissediyordu ki… Kelimelere dökemiyordu hissettiklerini, hissetmediklerini.

Mardin’e ayak basamayacağının farkındaydı ama gidip elini sürmek istiyordu Sedef’inin toprağına, taşına. Uzaktan sevdiği, bir defacık olsun elini tutamadığı kanayan sevdasının toprağına elini sürmek istiyordu ama cesareti yoktu. Eli kanlıydı. Onun masum toprağına elini süremezdi, kirletemezdi. Sedef, tertemizdi! Onun mezarına leke çalamazdı!

On yedi yıldır anılarında yaşayan kıza ait tek bir fotoğraf dahi yoktu. Her şey beynindeydi. Her şey zihninin labirentine hapisti!

Mardinli bir kız sevmişti. Bir düğünde rast geldiği Mardinli bir kızı delice sevmişti. Onun yüzünden o Mardinli kız toprağa girmişti. Hâlâ yaşamasının tek bir sebebi vardı yoksa o acıyla çoktan kendini de bitirmişti de Zaloğlu’nun bir planı vardı. Mardinli o kızın ağabeyinin karşısına çıkacak ve bedeli ödeyecekti. Yıllardır kendisini suçlayıp durduğu, beyninin içinde kendi kendini tutukladığı mahkûm ettiği vurduğu o diyeti ödeyecekti çünkü Mıhlı aşiretine bir can borcu vardı. Sedef’in canına karşılık kendi canını ortaya koyacaktı. On yedi yıl öncesinin diyetiydi bu. Polisler gelip onu almasaydı çoktan ödenmiş olan bedel için Mardin’e ayak basmasına gerek yoktu. Peşindeki şu it nasılsa onun yerini uçuracaktı. Evine gidecek, bekleyecekti Zaloğlu.

AŞKAR (BASILDI) ŞİAR (BAŞLIYOR)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن