|26.Bölüm|

1.1K 121 54
                                    


Sabahın ilk ışıkları odaya usulca süzülürken yavaşça gerindi karamel saçlı. Ciğerlerine dolan tanıdık kokuyu aldığındaysa dün geceye dair anılar birer birer aklına düşmeye başlamıştı.

Gözlerini açmaya korktuğundan "Tanrım" diye mırıldandı kafasını Jungkook'un boynundan çekmeye cesaret edemeden. Eğer başını gömdüğü o cennet bahçesinden çekerse zeytin karası gözlerle karşı karşıya kalmaktan korkuyordu. Henüz elini yüzünü bile yıkamamış oluğu için "Ya şiş gözlerimi ve kurumuş dudaklarımı görüp çirkin olduğumu düşünürse?" diye düşündü kendi kendine.

Fakat bir an evvel yataktan kalkması gerektiğinin de farkındaydı karamel saçlı. Çocukça telaşlara ayıracak vakti yoktu. Cesaretini toplayıp kafasını kaldırdığında Jungkook'un hala uyuduğunu görünce derin bir nefes almıştı.

Gözleri karşısındaki adamın pürüzsüz esmer teninde, narin pembe dudaklarında dolaşırken "Ne kadar da güzel uyuyor öyle." diye düşündü kendi kendine. Fakat dün gece olanlardan sonra kendini yeterince rezil ettiğini düşündüğünden bir de onu izlerken yakalanma riskini göze almak istememiş, kendini şimdiden garip olacağı belli olan günün geri kalanına hazırlamak için beline dolanan ince uzun parmaklardan sıyrılıp banyoya ilerlemişti.

Yüzünü soğuk suyla defalarca yıkamasına rağmen yanaklarının utançtan kızarmasını önleyemeyeceğini fark ettiğinde mutfaktan gelen seslere doğru ilerlemiş, kahvaltıyı hazırlayan arkadaşlarının huzur dolu manzarasını seyre dalmıştı karemel saçlı. İçinden bir his ölü taklidi yapmak için odasına gitmesi gerektiğini söylerken Hoseok neşeli sesiyle "Günaydın Jimin, Jungkook'u da uyandır da kahvaltı edelim." diye şakıdığında usulca başını sallamış ve çoktan heyecanına yenik düştüğünden midesinde uçuşan kelebekler eşliğinde odasına yönelmişti. 

Kapıyı usulca araladığında kendi odasına girerken bir yabancının odasına gizlice giriyormuş gibi hissetmesine sebep olan beden hala huzur içinde uyuyordu. "Pekala Jimin, bunu yapabilirsin. Sadece doğal davran." diye mırıldandı kendisinin bile zar zor işittiği bir ses tonuyla. 

Yatağın kenarına yavaşça oturduğunda elini kolunu nereye koyacağını bilemez bir halde "Jungkook" diye mırıldanmıştı karamel saçlı fakat Jungkook'un zeytin karası gözlerini aralamasını sağlayamamış olduğundan bıkkınca solumuştu. Elini yavaşça omzuna yerleştirip kendisiyle karşılaştırıldığında oldukça iri kalan bedeni hafifçe sarsarken "Jungkook, sabah oldu." diye mırıldanmıştı bir kez daha.

Jungkook ise duyduğu tanıdık sesle güneş ışığına adapte olmaya çalışan gözlerini yavaşça araladığı an Jimin'in utançtan elma gibi kızaran yanaklarıyla karşı karşıya kaldığından masumca gülümsemiş, yatakta hafifçe doğrulup "Günaydın Jimin." diye karşılık vermişti. "Anlaşılan dün gece burada uyuya kalmışım, umarım rahat uyumuşsundur." diyip alacağı cevabı beklerken parmaklarını saçlarının arasında dolaştırıp utangaç bir şekilde gülümsemişti. 

Jimin de aynı şekilde gülümserken "Benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim." diyip usulca yataktan kalkmış "Çocuklar bizi kahvaltıya bekliyor." dedikten sonra kapıya yönelmişti. Odadan çıkmadan hemen önce ise açık bıraktığı banyo kapısını gösterip gülümseyerek "Lavabo şurada, seni bekliyor olacağız." dedikten sonra kapıdan çıkmış, hala nefes alabiliyor olduğu için kendini tebrik etmişti. 

Jungkook ise çoktan ev arkadaşlarının yaratıcı küfürlerle dolu mesajlarına yaşadığına dair bir cevap vermiş, kahvaltıya inmek için hazırlanmaya koyulmuştu. Jimin'e masal anlattığını hatırlıyordu ama ne zaman sızıp kaldığına dair bir fikri yoktu. Aynadaki dağılmış görüntüsüne baktıktan sonra "Ah bu gerçekten utanç verici oldu." diye mırıldanmış, ardından elini yüzünü yıkadıktan sonra utancını gizlemeye çalışarak mutfağa inen merdivenleri adımlamaya başlamıştı.

Baby SharkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin