|17.Bölüm|

2K 210 28
                                    

Medyaya eklediğim şarkı benim için çok özel ve güzel, o yüzden bölümü okurken dinlerseniz çok mutlu olurum. İyi okumalar.

Sabah uyanır uyanmaz ilk yaptığı iş telefonunu kontrol etmek olmuştu Jimin'in. Jungkook'tan sevimli bir günaydın mesajı almayacağının farkındaydı ama bu kadar hüzünlü bir mesaj da beklemiyordu.

Mesajı her okuyuşunda kafası daha da karışıyordu karamel saçlının. Sahiden böyle mi hissettirmişti zavallı Jungkook'a bunca zaman? Onun aklını karıştırmak ya da kalbini kırmak gibi bir niyeti yoktu oysa ki. "Şakalaşıyoruz sanıyordum..." diye mırıldanmıştı karamel saçlı. Birkaç kez yazıp sildikten sonra sonunda kelimelerini toparlayabilmişti ve Jungkook'a bir mesaj yazabilmişti genç adam.

pjm:
Jungkook, o saçma kıyafetlerle dakikalarca arkandan koştum ve sen arkana bakmadan kaçtın. Kim kimden uzaklaştı sence?
10:15
Mesajınız iletilemedi

pjm:
Ne?
10:15
Mesajınız iletilemedi

Jimin havaya savurduğu bir kaç küfürün ardından hızla telefonu kulağına götürüp Jungkook'un sesini duymayı ümit etmişti fakat Jungkook ona ulaşmaması için elinden geleni ardına koymamış, her yerden erişimini engellemişti karamel saçlının.

"Lanet olsun!" diye kükredi karamel saçlı telesekreterin alay ediyormuşcasına tekrarlayıp durduğu mesajı bir kez daha duyunca.

Tam o sırada Jin kapıya dayanıp bir klasik haline gelen sabah paylamasını yapmaya hazıırlanıyordu ki Jimin'in halini görüp vazgeçmişti. Merakla "Neyin var?" diye sordu yatmaktan ağrıyan geniş omuzlarını ovarken "Pek iyi görünmüyorsun da..."

Karamel saçlı ise hyungunun öğlene kadar uyuma hayalleri kurduğu tek izin gününde çok ses çıkarttığını fark ettiğinden utanarak özür dilemişti hafifçe eğilerek. "Birine sinirlendim de..." diye açıklamıştı ardından sesi git gide solarken. Jin ise gülümseyerek "İstersen kahvaltı yaparken konuşabiliriz." dediğinde uykulu ve huysuz olmasını beklediği hyungunun ona karşı bu derece anlayışlı olmasına şaşırmıştı Jimin. "Teşekkürler hyung ama belki sonra." dedi bordo kazağını aceleyle üstüne geçirirken "Görmem gereken biri var."

Evden koşar adımlarla çıkarken de defalarca tekrarlayıp durmuştu karamel saçlı aynı cümleyi tıpkı rolüne çalışan aktörler gibi.
"Görmem gereken biri var."

Uzunca bir yürüyüşten sonra Jimin sonunda Seoul Özel Şehir Yetimhanesi'nin kapısının önündeki banklara oturmuş, nefesini eski düzenine sokmaya çalışıyordu. Ellerini siper ettiği gözleri dün son anda kaçırdığı Jungkook'u ararken görüş alanına haki yeşil gömleği ve siyah pantolonuyla durup onu izleyen güvenlik görevlisi girmişti. "Ne için gelmiştiniz?" diye sordu adam gülümseyerek "Ah birini görmem gerekiyor da..." diye gevelemişti Jimin de aynı şekilde gülümsemeye çalışırken "Stajyer Jungkook burada mı acaba?" 

Güvenlik görevlisi tek çizgi haline getirdiği dudaklarına ev sahipliği eden başını sağa sola sallarken, Jimin ise derin bir of çekip az önce kalktığı banka geri oturmuştu.
"O halde ben de gelene kadar burada onu bekleyeceğim." diye mırıldanmıştı adamın ardından yalnızca kendisinin duyabileceği bir tonda.

Saatler geçmiş, Jimin oturduğu banktan bir kez olsun kalkmamıştı. Güneşli olmasına rağmen soğuk rüzgarlar esen bu kış gününde zavallı gencin haline acıyan güvenlik görevlisi elinde iki bardakla tekrar göründüğünde Jimin gülümseyerek ayağa kalkmış ve içten bir teşekkür etmişti karşısındaki orta yaşlı adama.

Güvenlik görevlisinin bu inceliği karşısında gülümseyerek "Oturmaz mısınız efendim?" diye sormuştu karamel saçlı. Orta yaşlı yorgun adam ise sabahtan beri bunaldığı o küçücük kulübeden sonunda çıkabildiği için mutluydu, saatin ilerlemesinden dolayı pek gelen giden de olmadığından bu ince teklifi reddetmek istememişti.

Baby SharkWhere stories live. Discover now