|21.Bölüm|

1.9K 152 56
                                    

Dün akşamın inişli çıkışlı dakikalarını düşündükçe hepten çıkmaza sürüklendiğini hissediyordu zeytin gözlü. Odasının pek iştah açıcı bir manzarası olmasa da caddeden gelip geçenleri izlemenin kafasını dağıttığına inandığından sigarasını kaptığı gibi balkona geçmiş olsa da bunun da pek bir faydası olmamıştı genç adama.

Dün akşam Jimin'in kalbini istemeden de olsa kırmış, telafi etmek için yürekten cümleler kurarken kahve bahanesiyle nazikçe reddedilmişti. Garip bir şekilde olanları düşündükçe daha da utanç verici hale geliyordu her şey. Karamel saçlının vermeye çalıştığı mesajları doğru anladığından bile emin olamıyordu zavallı Jungkook. Sanki trafikte yeşil ışığın yanıp yanmadığını kontrol etmek için başını kaldırdığında az önce yeşil olan ışığın bir anda kırmızıya dönüştüğünü görüyordu. "Keşke zihnini okuyabilseydim." diye düşündü kendi kendine o zaman her şeyin çok daha kolay olacağını düşündüğünden.

Yaralandığında onu revire kadar sırtında taşıdığını düşündükçe bile kendini tokatlamak istiyordu zavallı. "Ne bu? Bir drama mı?" diye söylendi kendi kendine. "Onu kendi haline bırakıp sendeleyerek yürümesini izlemeliydim." diye mırıldandı ağır ağır yanan sigarasından derin bir nefes çektikten sonra.

Dün geceden beri tek yaptığı uyanık kaldığı her an nerede yanlış yaptığını sorgulamaktı zavallının. Yeni bir sigara yakarken tekrar yükseldi içindeki ses. "Seni kabul ettiğini söylemedi."

"Doğru" diye mırıldandı genç adam sigarasından ciğerlerini yakan derince bir nefes çektikten sonra. "Beni kabul ettiğini asla söylemedi ve ben bir sakız gibi yapıştım ona."

Bıkkınca nefesini verdikten sonra sigarasına takıldı gözleri. Canı sıkkın olduğunda biraz olsun öfkesini yatıştırdığından "dert korkuluğu" adını verdiği sigaralarını her fırsatta dudaklarıyla buluşturduğunu bilseler arkadaşlarının ona neler diyeceğini düşündü bir kaç saniye.

Onlara henüz Jimin'den ve kalbiyle olan zorundan bahsetmediğinden oldukça yalnız hissediyordu Jungkook. Birileriyle konuşmaya, akıl almaya ihtiyacı olduğunu düşündüğü sırada her sabah kahvesini aldığı kafeden çıkan genç kızların kahkahaları böldü düşüncelerini, sonra gözleri bir kaç saniyeliğine kafeye takılı kaldı öylece.

Kafeye giden kaldırımı yürürken o kadar da yalnız olmayabileceğini düşündü zeytin gözlü. Farkında olmadan onu ne zaman ihtiyacı olsa dinleyeceğini bildiği bir arkadaş edinmişti ne de olsa. Dükkana girer girmez tezgahın arkasından kendisini neşeyle selamlayan uzun boylu, yapılı çocuğa karşılık verdi gülümseyince hepten kısılan zeytin gözleriyle "Günaydın Chul, nasılsın?"

Çocuk gülümseyerek "İyiyim, ya sen?" diye sordu siparişleri götürmesi için garsonlardan birine gelmesini işaret etmek amacıyla tezgahtaki kırmızı zile basarken. "Ah ben de iyiyim" diye mırıldandı Jungkook sesi git gide aksini söyleyen bir tonda çıkmaya başlarken.

Chul yanaklarındaki çukurlar yavaş yavaş yok olurken kıstığı gözlerini Jungkook'un yüzünde bir kaç saniyelik bir gezintiye çıkartmış ardından "Her şey yolunda mı?" diye sormuştu endişeyle "Keyifsizsin gibi."

Çok geçmeden, gözlerini bir şey hatırlayınca hep yaptığı gibi kocaman açmış "O çocukla mı alakalı yoksa?" diye sormuştu sabırsızlıkla.

Jungkook umutsuzca başını aşağı yukarı salladığında Chul çoktan iki fincan çıkartmış "O zaman senin için her zamankinden, benim için de bir sütlü kahve." diye mırıldanmıştı kendi kendine fakat Jungkook gülümseyerek "Bu sefer americano lütfen." diye uyarmıştı karşısındaki çocuğu.

Chul kahveler ile masada zeytin gözlünün karşısındaki yerini aldığında "Hiç americano içtiğini hatırlamıyorum." diyip gülümsemişti kahvesinden bir yudum almadan önce. Jungkook ise dün geceyi hatırlayıp gülümseyerek "Jimin benim için caramel macchiato içmeyi denemişti." diyip bir yudum aldıktan sonra suratını buruşturmuştu.

Baby SharkUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum