Anlaşılmamanın verdiği hüzün tüm bedenimi ele geçirirken hissettiğim tek duygu kırgınlıktı. Ona defalarca kez derdimi anlatmama rağmen o yalnızca sözünden çıktığım için bir sorunum olduğunu düşünüyor ve kendine göre çözümler üretiyordu kafasında.
Bunun beni ne kadar üzeceğini düşünemiyordu. Benimle her konuşmaya çalıştığında söze 'çok değiştin' demekle başlıyordu. Bir kez olsun nasıl olduğumu, neler yaşadığımı merak etmemişti ve asıl buna içerliyordum konuyu her açışında.
Ona anlatamıyordum.
Ancak yanımda olmasına en çok ihtiyaç duyduğum insanın bir türlü bana güvenmemesi ve hala beni kontrolü altında tutmaya çalışması yaralıyordu zaten kırıklıklarla dolu kalbimi.

''Ela!''

Bulut'un sesiyle birlikte arkamı dönerken nefes nefese kalmış haliyle omzumdan destek aldı ve bir süre soluklandı. ''Sana yetişmek için baya bir hızlanmam gerekti. Seslendim ama duymadın beni, bir sorun mu var?'' Omuz silkerek yürümeye devam ettim.
''Önemsiz bir konu. Teyzemle tartıştım.''
Bulut yorum yapmayı kendi haddine görmemiş olacak ki hiçbir şey söylemedi. Bunun yerine bambaşka bir konu açtı.

''Gece eve biraz geç gittim ve bil bakalım kim koltukta sızıp kalmıştı?''

Tek kaşım havalanırken ''Furkan döndü mü?'' diye sordum hemen. Onu görmek istiyordum. Olanlardan sonra o kadar yıpranmıştı ki şu anki hali, ona olan kızgınlığımı unutturmuştu bana. Belki de Furkan'ı çok sevdiğimden bu kadar kolay affedebilmiştim onu. Ya da Gülce'ye böyle bir kötülüğü gerçekten de yapmamış oluşundan dolayı yumuşamıştı sinirim. Zaten ekipte Furkan'a hala kızgın olan bir tek Gülce ve Mine kalmıştı. Diğerleri de Furkan'ın yaptıklarını onaylamıyorlardı ancak yine de hafifletici sebeplerinin olduğunu bilmek, biraz olsun silmişti kızgınlıklarını.

Tıpkı benimkini de sildiği gibi.

''Evet. Zil zurna sarhoş olduğu çok belliydi. Öyle ki tuvaletin yerini bulamayıp sehpanın ortasına kusmuş. Herhalde klozet falan zannetti. Sonra bir yerlere tutunmaya çalışırken perdeyi indirmiş. En sonunda da kendisi yerde, kafası koltukta sızıp kalmış. Zoraki taşıdım yatağına. Durumu içler acısı.'' Ardından ''Haketti, orası ayrı.'' diye ekledi.
''Nasıl düzelecek bilmiyorum.'' dediğimde kafasını salladı Bulut 'ben de bilmiyorum' dercesine.

#

Mavi Göz'e teyzemle yaşadığım tartışmadan bahsetmek istememiştim. Bu nedenle de 'neyin var?' sorularını geçiştirip duruyordum. Cevap vermek yerine omzumu silkiyor, önümdeki kâğıda bir şeyler karalayarak vakit geçirmeye çalışıyordum. ''Bugünlük burada bitirelim. Diğer ders biraz da Türkçe konularına bakarız çocuklar.''
Yeşim Hoca'nın sınıftan çıkmasıyla Bulut da yerinden kalktı ve artık Yiğit'le yalnızdık. Birazdan beni sıkıştırmaya başlayacağını biliyordum. Bu nedenle o sormadan birkaç kelimeyle onu tatmin etmek için ona doğru döndüm.

''Bak, biliyorum merak ediyorsun. Ama inan bu geçici bir moral bozukluğu. Ortada büyük bir olay ya da tartışma yok. Sorma artık lütfen. Teyzemle aramda geçen her zamanki şeylerden biri işte...''

''Bu kez daha da üzgün gibisin Çilli. Beni kandırmıyorsun değil mi büyük bir şey yok diyerek?'' Kafamı iki yana sallayarak onu rahatlatmak istedim. Bakışları bana inanmadığını belli etse de daha fazla konuyu uzatmasını istemiyordum. Bu nedenle ''Furkan dönmüş. Konuşabildiniz mi?'' diye sordum. Derin bir nefes aldıktan sonra arkasına yaslandı ve sırada iyice yayıldı.

''Hayvan gibi içmiş. Ben eve gittiğimde sızmıştı. Sabah çıkarken de hala uyuyordu. Konuşamadık.''

''Bulut bahsetti. N'olacak bu durum? Nasıl çözeceğiz, nasıl bir araya getireceğiz onları bilmiyorum.''

SIR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now