BÖLÜM:77: Sabır

17.7K 693 45
                                    

Yol boyundaki sessizliği bozan, İstanbul'dan çıktıklarını henüz idrak eden Zeynep olmuştu:

-Nereye gidiyoruz?

Ali'den ses yoktu. Daha da hızlandı. Zeynep biraz bekledi belki cevap verir diye ama Ali'nin hiç böyle bir niyeti yoktu. Ona olan kızgınlığı içinde kocaman olmuştu Ali'nin. Aklına tüm yaşadıkları tek tek geliyor ve hepsini kendi içerisinde kurmuş olduğu mahkemede yargılıyordu.
Başından beri normal başlamayan bu ilişkinin gidişatı da ve en nihayetinde sonu da normal bitmiyordu. Ali en başlarda işlerin bu raddeye gelecek olacağını sezmiş olsada kalbinin sesine yenik düşüp Zeynep'e ve onun temiz kalbine inanarak aksinin olması için elinden geleni yaptığını düşünüyordu. Ama olmamıştı. Ve bu olmayışın kızgınlığı kırgınlığa dönüşüyor Zeynep ile arasına giriyordu.
Bir kere bile olsa kafasını sağa çevirip bakmaktan çok korkuyordu.  Çünkü her böyle yaptığında içinde bir şeyler eriyor  Zeynepe karsi olan gardı azalıyordu.

Zeynep nereye gidiyor olduklarını hala bilmiyor ancak yol boyunca sık sık uyuyup uyanıyordu. Gözünü her açtığında tabelaları arıyordu gözleri ancak bir ya da iki kere rastlayabilmisti onlara.
Ali ile bu şekilde bir yere gidiyor olmak zulümdu. Sık sık yüzüne bakmak için gözlerini kaldırdığında onun bu betonu andıran net ifadesiyle karşılaşıyor ve suçluluk duygusuyla kaplanıyordu yüreği. İletişimsizlik getirmemiş miydi onları bu hale zaten? Birbirlerini tam anlamadan dinlemeden verdikleri   yaptıkları eylemler söyleyemeye çekindikleri sözler... Hepsi yavaşça birikip adeta yokuş aşağı bir kar tanesinin yuvarlanarak oluşturduğu dev kar topları gibi önü alınamaz ve kontrol edilemez bir  hal almıştı. Şimdi bu dev kar topunu durdurabilecek hiçbir şey yoktu. Önüne çıkan her güzel şeyi de felakete sürüklüyor, bilinmezliğin ve kontrol altına alınamamazlığın verdiği inanılmaz bir korku kaplıyordu Zeynep'in içini.

Nihayet arabanın motor sesinin kesilmesiyle Zeynep durduklarını idrak etti. Gözünü açtığında kendini Beyaz Evin otoparkında bulmuştu.Gorduklerinden emin olmak için gözlerini iyice açmıştı. Soluna baktığında ise Ali'nin çoktan arabadan inmiş olduğunu gördü. Ön kaputun sol tarafina yaslanmış sigara içiyordu.
Gün yeni aydınlandığı için ev sakinlerinin henüz uyuduklarini biliyordu Ali. Gönül rahatlığı ile sigarasını içiyordu. Bir yandan da burada niçin geldiğini sorguluyordu. Zeynep'i burada daha kontrol altında tutacağını düşünüyordu. Peki ama evdekilere ne diyecekti? Ayrıldıklarını söyleyecek miydi? Bilmiyordu hiçbir şey bilmiyordu. Biraz sonra sigarası bittiğinde arabaya tekrar oturdu. Zeynep'in uyanmış olduğunu da farkedip direk lafa başladı. Gözleri direk ileriye bakar vaziyette :
- Bir süre daha. En azından çocuk doğuncaya kadar.
- Ne çocuk doguncaya kadar.
- Evliymişiz gibi davranmaya devam edelim.Cocuk doğduğunda uygun bir dille anlatırız ailelere.
Zeynep o eve yani Necip Beyin olduğu o eve geri dönemezdi. O yüzden mecbur başını sallayarak kabul etti.
Biraz sonra Ali hızla arabadan inip Zeynep'in kapısını da açtı. İnmesini istedi. Kapının önüne hızlı adımlarla gidip kapıyı çaldı. Ev halkı yeni yeni toparlaniyordu. Kapıyı biraz sonra açıp karşısında onları gören Ayşe sevinç çığlıkları atti:
- Amaaan kuzularım gelmiş ya benim. Gelin gelin içeri. Aayy nasıl özlemiştik biz de sizi bir bilseniz.
Sıkı sıkı ikisine de sarıldıktan sonra orta odadaki kanepeye geçirdi onları. Biraz sonra Aziz Bey ve esi de onları gördüğüne ne kadar sevindiklerini dile getirip hasret giderdiler. Kahvaltı sofrasında maaile olmanın mutluluğunu hissedemeyen Zeynep ve Ali bu seramoninin hemen bitmesini umdular. Aziz Bey sorgusuna başlamıştı bile. Niye geleceğinizi söylemediniz bir şey mi oldu niye üzgün gibisiniz... ve daha bir sürü şey. Ali içlerinden cevaplamak istediklerini net ve soğuk dille yanitladiktan sonra:
- Çok yorgunum ben Müsadenizle dinlenecegim. Dedi.
Aziz Bey Zeynep'edönerek :
- Hadi kızım sen de dinlen bakalım. Akşam devam ederiz sohbetimize kaldığımız yerden.
Başını sallayıp usul usul Ali'nin arkasından odaya çıktı. Ali gömleğini çoktan çıkarmış ve yapılı vücuduyla heykel gibi ortada dikiliyordu. Zeynep gözlerini ondan almaya çalışsa da çok zorlanıyordu. Ali duşa girdi ve Zeynep bu sırada pencerenin önünde duran önceden üzerinde uyuduğu kanepeye oturup dışarıyı seyretmeye başladı. Su sesinin kesilmesiyle kanepeye yavaşça uzandı. Ali banyodan çıktığında kanepede yatmakta olan Zeynep'e :
- Orada uyuyamazsın.
- Hayır hayır ben rahatım. Burada uyuyacağım.
Alaylı bir tavırla:
- Seni düşünen kim. Karnında benim çocuğum var unuttun heralde yatağa geç.
Zeynep zaten yeterince sinirli olan Aliye daha fazla bir şey söyleyip çıldırtmak istemedi ve yatağın bir köşesine kıvrıldı. Ali üzerini giyinip biraz daha odanın içinde volta atmaya devam etti. Bu sırada Zeynep çoktan uykuya dalmıştı. Ali onun yüzüne her bakacak gibi olduğunda gözlerini sımsıkı kapatıyordu. Em nihayetinde bütün yorgunluk ve uykusuzluk onun bedenini de sarmıştı. Yatağın diğer ucuna o da kıvrıldı ve derin bir uykuya daldı.
********
"Allahım ne güzel bir sıcaklık bu böyle. Onun kollarında uyuyor olmak. Nefes alışına şahit oluyor olmak. Meğer ne büyük bir nimetmiş. "Gözlerini yavaş yavaş açarken Zeynep bunları düşünüyordu.Kafasini yavaş yavaş kaldırıp Alinin o güzel yüzüne baktı. Nasıl da özlemişti ona bu kadar yakından bakmayı. Derin bir iç çekerek gözlerini kapattı tekrardan ve uyumaya devam etti.

Ali az sonra minik minik hareket eden bir şeyin var olduğu hissiyle yavaş yavaş gözlerini açtı. Pazularını yastıkmışçasina kullanan yüzünü gövdesine gömmüş uyumakta olanın Zeynep olduğunu farkedince rahatladı. Sanki tüm o yaşananlar olmamışçasına bir sabaha uyanmıştı Ali. Dişlerini sıkıyordu hırsla. Yavaşça kolunu Zeynep'in başının altından alıp sırtını döndü ona. İçi ona doğru çekiliyor olsa da tavrını korumak zorunda olduğunu hatırlattı kendine.
Tam o sırada Zeynep öğürerek yataktan fırladı ve kendini banyoya zor attı.  Ali sıçradı ve ayağa kalktı. Peşinden gitti. Zeynep bir yandan dağılmış saçlarını aralamaya çalışıyor bir yandan da kendine mukayet olmayı ancak mümkün değildi bu. Ali onun bu caresizligine daha fazla kayıtsız kalamayarak yanına gidip saçlarını geriye doğru eliyle attı ve tutmaya devam etti. Zeynep heyecandan sendelemisti düşecek gibi oldu ama Ali ani bir hareketle onu belinden tutup kendine çekti. Zeynep normale dönmeye başlamıştı. Kendisinin Alinin kollarında olduğunu farkettiğinde ise gözlerini kaldırıp Ali'ye baktı.  İlk defa göz göze gelmişlerdi. Ali uzun uzun baktı çatık kaşlarının altından o bal rengi gözlere sonra da usul bir sesle:
- İyi misin?
Zeynep bir hamlede onun kollarından kurtulup:
- İyiyim iyiyim bir şeyim yok. Oluyor bu sabahları. Önemli değil.  Müsade eder misin duşa gireceğim.
Ali hızlıca çıktı oradan. Derin bir nefes alıp vererek elini alnına dayadı. Ve yavaş yavaş sakinleşti. Koltuğa oturup başını arkaya doğru sarkıtmıştı. Gözleri kapalı suyun sesini dinliyordu. " Hala incecik beli, hala çok zayıf. " diyordu içindeki ses. Gözünün önüne hayali geliyordu Zeynep'in. İstemez miydi simdi onun her heyecanına ortak oluyor olmak. Ama bunu mümkün kılmayan da Zeynepti. Kızgınlığı dinmiyordu içinde ona karşı. Biraz sonra su sesi kesildi. Ama uzun bir müddet başka tıkırtı da duymadı Ali. Tekrar endişelenmişti. Tam içeri girmek istediği sırada kapı usulca açıldı ve Zeynep çıplak bir omzunu,başını ve saçlarını sarkitarak usul bir sesle :
-Ali şey. Plansız girdim ya duşa bornozumu almamışım. Bana onu verebilir misin?
-Nereden bulacağım bornozu sana? Diyip kendi dolabından bir banyo havlusunu uzattı ona. Zeynep biraz sonra göğsünün üzerinden tutturduğu dizlerinin en az 20 cm üzerinde olan bu havluya sarılmış vaziyette çıktı duştan. Ali istemsizce başını ona çevirdi ve gözlerini alamadı bir müddet. Tekrar göz göze gelir gibi oldukları sırada Ali, aniden kafasını diğer yana çevirip dişlerini sıkarak kendi kendine söylendi:
- Allahım sen sabır ver bana. Nasıl geçecek bu dokuz ay böyle.


HUYSUZ ADAM #wattysWhere stories live. Discover now