Bölüm 73: İnatçı Keçi

22.5K 883 40
                                    

Ali,Zeynep'in duruşma salonu önündeki tebriğine bir türlü anlam verememişti. Arabasına binip Pelin'i bulabileceğini düşündüğü mekanlara gitmek üzere yola çıkarken gerçekten üzgündü. Bundan sonrası için hayata karşı hiçbir planı yoktu. Ne yapacağını asla bilmiyordu. Zeynep hayatına girdiği bu kısacık zamanda hayatı olup çıkıplvermişti. Sahi ne olacaktı şimdi? Ali Zeynep'in kendisini sevdiğine emindi. Ona kendisi ile arasına mesafe koyduran sebebi bulup ortadan kaldıracaktı. Sonrasında mı? Artık sonrası ile ilgili çok bir planı da kalmamıştı zaten. Biraz sonra her zaman takıldıkları cafenin önüne gelmiş içeri girmişti bile. Arkası dönük oturan sarışın kızın Pelin olup olmadığını anlaması Ece nin yüzünü görene kadar sürdü. Masaya yaklaştığı sırada Ece kalkmış gidiyordu. Ali gözüyle sus işareti yapıp telefon ile konuşan Pelin'i dinledi. Konuştuğu kişinin Ömer olduğunu anlaması çok bir vaktini almamıştı. Sonuna kadar sabırla dinledi ve telefonu kapattığı sırada:
- Senin karaktersiz olduğunu biliyordum Pelin, ama bu kadar aşağılık olacağını tahmin etmiyordum  dedi. Pelin afallamıştı ani bir hareketle yerinden kalkıp Aliye döndü bir şey demesine fırsat kalmadan:
- Sakın bir şey söylemeye kalkma! Beni kötü bir şey yapmaya zorlama Pelin. Bundan sonra seni ne Zeynep'in ne de benim  1 metre dahi yakınında görürsem ne olacağını tahmin ediyorsundur.
Ali hızlı adımlarla mekandan çıkmıştı. Pelin belki de hayatının şokunu yaşamıştı aylardır yaptığı bütün planlar yerle bir olmuştu. Hırsla birleştiği kollarına uzun tırnaklarını geçirdi.
***
Zeynep ne kadar yürüdüğünü bilmiyordu. Ama bu yürüyüş ona iyi gelmişti. Her yarım saatte bir olan bulantısı burada hiç olmamıştı. Ya da artık alışıyordu bünyesi bebeğe. Derin derin nefes aldı bakabildiği kadar çok uzaklara baktı.  Artık Alisiz olduğunu kendine hatırlattı. Şimdi ne yapıyordur kim bilir dedi kendi kendine.Biraz sonra telefonu çaldı. Arayan Sıdıka Hanımdı:
- Zeynep neredesin canım ?
- Sahildeyim. Bir problem mi var ?
- A yok Hayır. Hadi gel de birlikte yemek yiyelim diyecektim.
- Teşekkür ederim Sıdıka Hanım.  Ama artık kendi başımın çaresine bakmalıyım.
- O nasıl söz Zeynep. Alınırım vallahi hadi gel bak akşam yemeğine mutlaka bekliyorum.
- Sıdıka Hanım gerçekten...
- Zeyneep kızıyorum ama itiraz istemiyorum çok geç kalma.
Zeynep kabul etmek zorunda kalmıştı. Zaten onun hayatını alt üst eden de hep bu birilerini kıramamaktan olmamış mıydı. Yavaş yavaş toparlandı ve Sıdıka Hanımın evine doğru son kez yola çıktı.
Birlikte yemek yediler Zeynep müsade istedi ve kalktı. Adnan Bey ısrar etse de kendi gitmek istedi. Usul usul biraz uzakta olab evine yürüyordu ki biri kolundan tutup çekti. Şaşkınlıkla bagiracakti ki karanlıktan gelen diğer el de ağzına kapandı. Zeynep'in kalbi kuş gibi atıyordu. Ama korkusu geçmişti biraz sonra gözlerini kaldırdığında ışıl ışıl Ali'nin gözleri ile karşılaştı:
- Şşşyttt Sakın Bağırma!
Şimdi bırakmıştı ağzını kapamayı ve Zeynep nefes nefese konuşmaya başladı:
- Sennn sen ne yaptığını zannediyorsun ?
Ali hala tutmakta olduğu kolu hızlı bir hamleyle bırakıp Zeynep'in elini kavradi ve yine yüzünde her zaman varolan o sertlikle yürümeye başladı. Zeynep yürümemek için diretiyordu:
- Bırak beni Ali Bırak ne yaptığını sanıyorsun. Beni böyle bir yere goturemezsin buna hakkın yok.
Ali hızlı bir hamleyle Zeynep'e döndü ve burun buruna geldiler çatık kaslarının altından sanki azarlar gibi :
- Ne demek senin hakkın değil!
-Sen artık benimle evli değilsin.
Ali sinirlenmişti ve Zeynep'i  daha da kendine çekerek :
- Sen benimsin bu evli olsak da evli olmasak da değişmeyecek! Bunu sana en başında da söylemiştim. Şimdi diretmede yürü. Seni her türlü götüreceğimi biliyorsun.
Zeynep'in içini hafif bir korku sarmıştı. Tıpkı ilk zamanlarda korktuğu gibi korkmuştu Ali'den. Bir şey daha söylemeye çekindi. Ali kaldığı yerden devam etti ve arabaya doğru yürüdü. Önce Zeynep'i otutturdu. Sonrada kendi koltuğuna geçti. O sırada Zeynep :
- Nereye götürüyorsun?
Ali duymamış gibi yaptı ve ciddiyetle arabayı çalıştırdı. Zeynep şuanda  ona hiç bir şeyin kar etmeyeceğini adı gibi biliyordu. Başını diğer yöne çevirip camdan dışarıyı izlemeye koyuldu.  O sırada uyuyakalmıştı. Ali ise Zeynep'in hareketlerinin yavaşladığını hissettiği anda başını ona çevirip uzun uzun baktı ve fısıltıyla :
- İnatçı keçi. İnatçı keçim benim!
****
Ali cafeden çıkar çıkmaz Zeynep'i Sıdıka Hanımın yanında bulacağını düşünerek soluğu Sungur Hotelin önünde aldı. Sıdıka Hanım onu görmezden gelse de ne yapıp edip onu kendisine yardım etmeye ikna etti.
-Ne istiyorsun Ali? Gelmez diyorum Zeynep bugün. Artık buraya da gelmez sayende .
- Lütfen bir sefer daha deneyin. Gelmeyeceğim derse ısrar etmeyeceğim daha fazla ama siz elinizden geleni yapın.
Zeynep'i arattırıp onu Sıdıka Hanımın evine yemeğe gelmeye ikna ettirmişti. Yemeğin yendiği sıralarda onları izliyordu.  Zeynep ayağa kalkıp kapıya ilerlediği sırada Adnan Beyin ısrarla ben bırakayım diye çokça tekrarlaması asabını bozmuştu. Ama sabretti. Zeynep biraz yürüdükten sonra onu kendine çektiğinde ise Yüreğinin senin dışarıdan duyulmasindan korkmuştu.
*****
Biraz daha yolculuktan sonra nihayet Ali arabayı durdurmuştu. Burası daha önce geldikleri dağ evlerinin olduğu yerdi. Zeynep el freninin sesiyle başını kaldırdığında alaycı bir gülümsemeyle Ali'ye dönüp :
- Neden buraya getirdin beni?
- Soru sorma artık arabadan in.
- İnmiyorum asla inmeyeceğim.
- Sen bilirsin deyip arabadan indi kapısını açıp hop diye kucağına alıverdi. Zeynep bağırsa da  çağırsa da nafileydi. Zeynep :
- İndir beni diyorum bak indir beni!
Ali alaycı bir tavırla :
- İndirmeyeceğim. Hem sen alışkınsındır seni kucağıma almama. 
Zeynep çırpınmaya devam etti ama nafileydi. Biraz sonra Ali zaten aralık olan kapıyı ayağı ile açıp içeri girdi ve Zeynep'i kucağından indirip anahtar ile odayı kilitledi. Zeynep anahtarı almaya yeltendi ancak Ali boyunun avantajını kullanarak anahtarı Zeynep'ten bayağı bir uzaklaştırmıştı. Zeynep anahtarı almaya çalıştığı sırada kendisine kitlenmiş bakan Aliyi çok sonra fark etmişti. Dibine dibine giriyordu Ali. Nihayet fark ettiğinde Ali Zeynep'in dudaklarına doğru bir hamle yapmış ama Zeynep daha önce davranarak arkasını dönmüştü. Dönerken de ukalaca:
- Pekala bu seferde böyle olsun. Beni sonsuza kadar burada tutamayacaksın zaten. Elbet bir şekilde gideceğim. 
- Ben istemezsem asla gidemezsin. Gerekirse sonsuza kadar burada kalırız.
-.....
Hırsla koltuğa oturduğu sırada Ali devam etti:
- Ben şikayet etmem zaten. Dedi. 
Zeynep başka yöne bakıyordu. Gece iyice inmişti ve ayaz çıkmıştı. Zeynep'in çok üşüdüğünü bilen Ali hemen şömineyi yaktı. Zeynep lavaboya gitmek üzere kalkmıştı. İçinden İçindekine temkinde bulunuyordu:
-Lütfen lütfen şimdi değil. Lütfen.
Tekrar geri geldiğinde şöminenin başında Aliyi ateşe karşı bakakalmış otururken gördü. Turuncu alevler yüzünde yansıma yapıyordu. Beton gibi beyaz yüzü yeterince turuncu görünüyordu şuan. Sanki zayıflamıştı. Aman ona neydi ki artık. Tekrar koltuğuna oturdu. Bir müddet böyle durdular. Ali onunla birlikte sessiz kalmayı bile sevdiğini zihninde yeniledi. Kaçırmıştı resmen onu ve buraya kadar getirmişti. Şimdi nasıl başlayacaktı cümleye bilemiyordu bir türlü.

HUYSUZ ADAM #wattysWo Geschichten leben. Entdecke jetzt