Bölüm 49 : "Artık Vakti Gelmedi mi?"

44.9K 1.2K 10
                                    

Ertesi sabah Zeynep günün erken saatlerinde uyanmış kahvaltı masasını hazırlamıştı.Ali yine her zamanki gibi uyuyordu. Haftasonu olması hasebiyle bugün işe gitmesi gerekirdi.Ali de iyi görünüyordu artık.Burada ona ihtiyaç da kalmamıştı.Zeynep üzerini de giyindikten sonra usulca Ali'nin odasına girip Ali'yi uyandırdı. Ali kaşlarını çatarak kalktı.
Zeynep ise ona bakakalmıştı. Alinin en alışık olduğu bakışlarıydı bunlar. Yabancı gelmemişti ama eski korkutuculugu geçmişti. Ya alışmıştı Zeynep ya da artık Ali de bu bakışların altındaki kalbin merhametinden emindi artık. Hangisiydi tam karar veremedi.
Ali hala bakıyordu öylece Zeynep oldu bu sessizliği bozan:
- Kahvaltı hazır.
- Kahvaltı hazır tamam da sen niye hazırlandın onu anlamadım.
- Artık iyileştin hem benim de işe gitmem gerekiyor. Sıdıka Hanımın bana ihtiyacı oluyordur.
- Zeynep bu konuyu hallettik sanıyordum.
- Ali bu konunun hallolacak bir kısmı yok. Ben çalışmaya devam edeceğim.
- Kahvaltıyı biraz daha geç yapmak istiyorum. Diyip gözlerini kapadı. Zeynep ise:
- Peki sen bilirsin. Ben oraya hazır bırakacağım ilaçlarını. Sen kahvaltıdan hemen sonra bir tane içersin.
-Ben nasıl kullanıldığını bilmiyorum ilaçların.
Zeynep'e ısrarcı çocuklar gibi görünmüştü o da yatağın kenarına oturarak jest ve mimiklerini de kullanarak tarif etmeye başladı.
-Bak şimdi masanın üzerindeki kutuyu alıp bir tableti çıkarıyorsun sonra onun içerisinden de hapını alıyorsun veee. .
Ali tam bu sırada Zeynep'in havadaki elini avcunun içine aldı ve Zeynep'e:
- Zeynep! Ben sensiz neyi nasıl yapacağımı bilmek de istemiyorum.
Sert bir mizaçla bunları söyleyen Ali'ye bakakaldı. Ali'nin ona her dokunuşunda yüreği ağzına geliyordu sanki. Derin bir nefes aldıktan sonra:
- İşim beş gibi biter. Sen de dinlenmene bak. Diyip kalktı ayağa.
- Şu inadın var ya şu inadın.
- Sorumluluk diyelim.
- Beşi bir dakika geçerse geleceğimi hatırlatmama gerek yok sanırım.
Zeynep gözlerini devirip kapıya doğru ilerledi.
Hotele geldiğinde Sıdıka Hanım çok şaşırmıştı.Zeynep'e:
- Aaa Zeynep bugün de gelmezsin sanıyordum.
- Merhaba Sıdıka Hanım. Kusura bakmayın nolur size karşı çok mahcubum.
- Problem değil. (Derin derin Zeynepe bakarak) Çok bir mutlu göründün gözüme?
- Her zamanki halim aslında ama..
- Yok yok gözlerinin içi gülüyor.
Utanmıştı Zeynep Sıdıka Hanımı geçiştirip mutfağa işinin başına geçti. Bugün kuş gibi bütün işlerini hallediyordu. Kendisi de farkındaydı moralinin yüksek olduğunun. Bütün işlerini hallettiği sırada yanına Sıdıka Hanım gelerek:
- He Zeynep sana bir kağıt geldi önceki gün. Unutturma bana da vereyim sana onu.
- Ne kağıdı Sıdıka Hanım.
- Valla bilmiyorum ki kızım buralarda kaybolur ayak altı diye yukarı çıkarmıştım. Odaya gidince getiririm.
- Peki. Deyip işine döndü Zeynep. Biraz sonra garsonlardan biri Zeynep'i seslenip :
- Zeyneep! İçeride senin arkadaşların olduğunu söyleyen birileri var. Seni görmek istiyorlar bir baksana.
Zeynep üzerindeki önlüğü çıkarıp. Masalara doğru ilerledi. Onun kendilerine doğru geldiğini farkeden Aslı ayağa kalktı. Sarıldıkları sırada Ömer ile de göz göze geldi. Selamlaştılar.Sonra Aslı:
- Eee Zeynep nasılsın merak ettik seni kaç gündür haber alamayınca dedik kesin iştedir bu bari müşterisi olalım.
- Çok iyi yapmışsınız. Gördüğünüz gibi çalışıyorum. Bir kaç gündür de sağlık problemlerinden dolayı gelemedim. Ama pazartesi de okulda olurum gibi duruyor şuanda.
- Çok geçmiş olsun. Şimdi nasıl?
- Çok çok iyi.
Nolduğunu anlamayan Ömer :
- Kızlar kimden bahsediyorsunuz kim bu hasta olan.
Zeynep:
- Ali hasta oldu Ömer onunla ilgileniyorum.
Aslı:
- Ee tabi ilgileneceksin neticede kocan.
Ömer :
- Kağıt üzerinde. Bence böyle bir mesuluyeti yok Zeynep'in.
Aslı masaya kollarını koyarak:
- Evliliğin kağıt üzerindesi olmaz Ömer.
Bu konuyu kapatan da Zeynep oldu:
- Eee siz naptiniz bakalım anlatın.
- Biz de napalım Ömer Beyle kaldık bir başımıza. Dersler bildiğin sıkıcılıkta devam ediyor. Zeynep biz aslında bugün seni kaçırmaya geldik.
- Hayırdır.
- Hani şu çok merak ettiğimiz bir sempozyum vardı ya ona davetiye almış Ömer hepimiz için.
- Aaa ne güzel düşünmüşsünüz ama bilemedim ki şimdi.
- Aa mızıkçılık yapmak yook. Hem bak Ali de iyileşmiş akşam 8 gibi buluşalım. Hem bak kokteyl tarzı bir davet. Ona göre hazırlan.
- Akşam haberlesiriz olur mu ?
- Söz ver Zeynep yoksa bekleriz mesai bitimine kadar.
- İyi peki çok büyük bir aksilik çıkmazsa geleceğim.
- Oh tamam süper. O zaman bize müsade sen de islerini çabucak bitir ve hazırlanmaya bak.
- Peki madem. Akşam görüşürüz. Kendinize iyi bakın.
- Sendee Kolay gelsin sana da.
Zeynep arkadaşlarını yolladıktan sonra saate baktı. 4 e gelmişti neredeyse. Tekrar işinin başına koyuldu.
Aradan baya bir zaman geçmiş. Zeynep de mutfakta son rötuşlarını yapmıştı. Hemen odasına çıkıp küçük bir çanta hazırladı. Ve sonra da oradan hızlıca çıktı.
Biraz sonra Ali'nin evine gelmişti. Kapıyı çaldı. Daha sonra da anahtarını çantasında aramaya koyuldu. Tam bu sırada Ali kapıyı açtı. Gözleri ışıl ışıldı her zamanki gibi. Eliyle içeriyi göstererek:
- Hoşgeldiniz Zeynep Hanım dedi. Zeynep ise tok bir sesle:
- Merhaba. Dedi ve elini Ali'nin alnına koydu. Ali'nin çok hoşuna gidiyordu Zeynep'in ona dokunması gözlerini kapamıştı Ali. O sırada Zeynep:
-Hımm. Ateşin yok artık.
-Yok mu?
Zeynep başını salladı. İçeriye girdikten biraz sonra mutfağın temiz olduğu dikkatinden kaçmadı. Ali böyle şeylerden anlar mıydı? Ali'ye dönerek :
- A a sen mutfak toplamaktan anlar mıydın?
Ali biraz panikle:
- Aa anliyor muymuşum?
- Öyle görünüyor. Hem nasıl oldun biraz dah iyi misin?
- Evet fena sayılmam ama acıktım.
- Peki sana bir şeyler hazırlayacağım şimdi.
Zeynep mutfağa doğru ilerledi. Ali'nin sevdiği et sote ve pilav yaptı. Salatası da hazırdı. Biraz sonra masayı hazırlamıştı. Aliye seslendi.
Ali şu halinden o kadar mutluydu ki. Zeynep ona gerçekten babasının da ona dediği gibi iyi gelmişti. Onun o evin içerisinde olması Ali'ye çok iyi hissettiriyordu.Tam bu sırada Zeynep kendisine seslendi. Ali hemen ayağa fırlayıp Zeynep'in yanına gitti.
Birlikte yemeklerini yediler. Yemeğin bitmesine yakın Zeynep Ali'ye ilaçlarını verdi. İlaçlarını da içen Ali masada oturmaya ve masayı toplayan Zeynep'i incelemeye devam etti. Çok güzeldi Zeynep. Bembeyaz teni, açık renk saçları, bal rengi gözleriyle kimsenin kolay kolay hayır diyebileceği biri değildi. İnce beli ve belirgin köprücük kemikleri adeta Ali'yi davet ediyordu. Böyle Zeynep'i incelerken Zeynep söze girdi:
- Ali sen de iyi olduğuna göre ben bu akşam bir sempozyuma katılacağım. Sen de biraz daha istirahat etmeye devam etmelisin. Sen uyumadan gelmiş olurum diye tahmin ediyorum.
- Tahmin ediyorsun?
- Evet.
- Gitmen mi gerekiyor illa?
- Arkadaşlarım çok önceden almış davetiyeleri. Şimdi gitmezsem çok ayıp olur.
-İyi peki sen bilirsin. Zaten bana sormuyorsun.
Zeynep hazırlanmak üzere üst kata odaya çıkmıştı. Alinin ise Zeynep'i hiç gönderesi yoktu. Hemen sıcak su torbalarını doldurup alnına yüzüne koymaya başladı. Salonda zaten açıkta olan yatağına da girip sıcak su torbaları ile kendini güzelce ısıttı.
Zeynep bu sırada kırmızı renk derin V yaka vücudunu nazikçe saran ve beline oturan elbisesini giyindi. Az ama çok şık makyajını da yaptı. Siyah renk stilettolarini ve Siyah renk kaşe montunu da hazırladı. Açık kumral dalgalı saçlarını da açık bıraktı. Hemen hemen hazır sayılırdı. Parfümünü de sıktı. Portföyünün içerisine bir seyler koymak istediği sırada kol çantasını aşağıda salonda bıraktığını hatırladı. Aşağıya indi.
Salonun kapısından içeri giren Zeynep'i gören Ali neye uğradığını şaşırmıştı. Bir an gözleri faltaşı gibi açıldı ve odanın içerisinde çantasını arayan Zeynep'i gözüyle takip etmeye devam etti ve derinden ve usulca :
- Ne arıyorsun Zeynep?
- Çantamı nereye koydum bulamıyorum. Bunu söylerken Aliye hiç bakmamıştı ama Ali üst üste bir kaç kere öksürünce Ali'ye :
- Ali sen iyi misin?
- İyiyim iyiyim öhhö öhhhöö.
Bunun üzerine bir seksen uzanmış Alinin yanına oturarak tekrar elini Ali'nin alnına koydu ve:
- Aman Allahım! Ali sen resmen yanıyorsun.
- Öyle mi ?
- Evet ama bu nasıl daha demin turp gibiydin.
- Ne biliyim Zeynep hastalık bu işte birden kendimi halsiz hissettim.
- E ama sen bu haldeyken ben nasıl gidicem ki?
-Sen bana takılma ya. Ben bakarım başımın çaresine. Sen eğlenmene bak.
Hala elini Alinin yüzünde gezdiren Zeynep:
- Ya olur mu öyle şey. Sen bu haldeyken. Ne yapalım el mecbur iptal edeceğim. Demekki gündüz ilaçlarını adam akıllı içmedin. Yoksa mümkünü yok bu kadar ateşlenemezsin. İlk hasta olduğun gece bile bu kadar ateşin yoktu çünkü.
-Bilmiyorum ki.
- Neyse sen şimdi hemen kalk yine ılık bir duş al. Ben de Aslıları arayıp gidemeyeceğimi haber vereyim. Dediği sırada Ali'nin üzerini açmak için yeltendi. Ali panikle örtüyü üzerine daha da örttü. Zeynep :
- Ali üzerini açman gerekiyor böyle örtüye bürünmemelisin.
- Zeynep bırakır mısın? Ben üşüyorum. Sen git arkadaşını ara ben de kalkarım.
- Olmaz ki Ali böyle bak yanıyorsun zaten.
- Tamam ben kalkacağım sen işine bak.
Zeynep telefonunu eline alıp mutfağa doğru ilerledi. Aslı'yı arayıp durumu anlattı. Aslı çok üzüldüğünü Zeynep'in de orada olması gerektiğini söyledi. Biraz sonra Ali yerinden kalktı su torbalarını da yanına alıp hızlıca odasına çıktı ve ılık bir duş aldı sonra da odasında kendi yatağının içerisine tekrar girdi. Zeynep ise stilettolarini çıkarıp mutfakta güzel bir ıhlamur yaptı ve ateş düşürücü ile birlikte Ali'nin yanına çıktı. Yatağın içinde kendisini bekleyen Ali'nin yanına gitti ve ateşini kontrol etti tekrar. Daha demin ki gibi bir ateşi yoktu Ali'nin.
- Duş iyi gelmiş sanırım Ali ateşin düşmüş gibi.
-Olabilir.
-Hadi bakalım bu ıhlamuru da iç. Sonra biraz daha düşmezse ateşin şu ilaçtan içireyim sana.
- Zeynep kolumu kaldırmaya halim yok. Oturmam için bana yardım eder misin?
Zeynep başını sallayıp ayağa kalktı. Saçlarını bir yanına toplayıp açık kalan sağ tarafından doğru Ali yi omuzlarından tuttu ve yavaş yavaş otutturdu. Bu sırada açıkta kalan omzuna Alinin yüzü değdi. Zeynep ürpermişti. Ali'nin ise Zeynep'in kokusundan başı dönmüştü. Bu pozisyon bozulduğunda tekrar Zeynep ile göz göze geldiler. Ali'nin gözlerindeki koyuluk bir girdap gibi Zeynep'i içine çekiyordu. Ali artık daha fazla dayanamayacağının farkındaydı. Zeynep'e doğru yavaş yavaş yakınlaştı. Zeynep uzaklaşmak istedi. " Zeynep" dedi ve Zeynep'in gözbebeklerine bakabileceği en yakın noktadan baktı ve:
- Zeynep sence de artık vakti gelmedi mi?
Zeynep nefes alamıyordu. Ama Ali'nin ne demek istediğini de tam anlamış sayılmazdı. Çok kısık bir sesle gözlerini Ali'nin yüzünde gezdirerek:
- Neyin?
Ali elini Zeynep'in yüzünde gezdirmeye başladı. Zeynepin yanakları pespembe olmuştu. Ali Zeynep'in kulağına hafifçe eğilip:
-Biz olmanın. Diyerek yavaşça tekrar yüzüne doğru gelirken elmacık kemiğinin üzerine minik bir öpücük kondurdu. Zeynep ani bir hareketle Ali'ye dönüp daha kontrollü bir sesle :
- Bu doğru olmaz Ali. Unuttuysan hatırlatayım. Biz boşanmak üzereyiz. Ve bu evlilik sadece bir oyun.
Ali de toparlanmıştı Zeynep bunları söylerken. Hatta biraz da hayal kırıklığına uğramıştı. Zeynep'e dönerek:
- Zeynep ben senin benden nefret ettiğini bilmiyordum.
- Senden nefret etmiyorum ki.
- E o zaman ne bu benden uzaklaşma çabaların. Hiç mi bir şey hissetmiyorsun bana karşı?
Zeynep bu soruya cevap vermek istedi aslında ama kendine hakim olarak:
-Ali bu senden hoşlanıp hoşlanmama mevzusu değil. Biz bir oyun oynadık. Benim oradan kurtulmam için sen de bana yardım ettin. Eğer şu saatten sonra aksi bir hareket yaparsam senin en başta söylediğinin doğru olduğunu tasdiklemiş olurum. Ama o dediğin şey asla doğru değildi.
Ali iyice kaşlarını çattı. Aklına bu evlilik oyununu en baştan beri Zeynep'in planladığı fikri tekrar zihninde canlandı. Daha net bir sesle:
- Sen bunu zaten arkadaşına itiraf etmiştin Zeynep.
-Neyi ?
-Bu evlilik oyununu en baştan beri planladığını Zehra ' ya anlattığında sizi duydum.
Zeynep beyninden vurulmuşa döndü. Ali'ye dönerek:
- Ve bu yüzden bana iğrenç biriymişim gibi davrandın. Tiksinerek baktın. Öyle mi?
- Bunların benim için bir önemi kalmadı Zeynep. Konuyu kapatalım.
- Ne demek bir önemi kalmadı Ali.
Sonra Ali'nin gözlerinin içine bakarak:
- Aklında bu kadar soru işareti varken nasıl biz olmayı planlıyorsun?
- Ben o sorularının cevabını merak etmiyorum. Neyse neydi. Geçti ve gitti. Ben şuanki duygularımla ilgileniyorum.
Zeynep başını iki yana sallayarak:
- Öyle bir şey yok Ali. Sen yarın bir gün bana kızdığın ilk fırsatta tekrar yüzüme bunları vuracaksın. Ve ben şuanda Ali gerçeği bilmiyor ondan böyle yapıyorun arkasına sığınıyorum. O zaman böyle bir şansımız da olmayacak.
- Bilmediğim ne peki ?
- Bilmediğim o kadar çok şey var ki. Ama neyse şimdi biraz dinlen. Hem ıhlamurunu da soğutma daha fazla. Diyip ıhlamuru Ali'ye uzattı.
Ali'nin kafası iyice karışmıştı. Madem bilmediği şeyler vardı Zeynep bunları niçin açıklamıyordu. Zeynep'e kavuşmasını engel olanın Ömer olduğunu düşünüyordu. Ama şimdi daha iyi anlıyordu ki Zeynep'e kavuşamamasının sebebi yine Zeynep'in kendisiydi. Kendine kendine "bu gerçeği sen anlatmasan bile ben bir şekilde öğreneceğim Zeynep Hanım. Bakalım o zaman bahanen ne olacak."dedi.
Ali eline aldığı ıhlamurunu içerken yanında oturan Zeynep'i izlemeye devam etti. Ona neden kızamıyordu. Şimdiye kadar kendisine ters gelen her şeyi darma duman edebilen Ali, Zeynep'e gelince hiçbir şey yapamıyor,onun ağzından çıkan her şeye inanmak istiyordu.
Bu sırada Zeynep kalkmaya yeltendi Ali ise elini tutup onu durdurdu. Zeynep kendisine ışıl ışıl bakan Ali'ye direnmedi tekrar yanına oturdu. Ona gittikçe alışıyor olması onu hem çok heyecanlandırıyor hem de hüzünlendiriyordu. Ali'ye bakmak istedi. Gerçekten güzel yaratılmış bir varlıktı Ali. Ama onda hep bir keşfedemediği bir yan da vardı. Bunlarla birlikte Ali ıhlamurunu bitirmişti. Zeynep boş bardağı da alıp aşağıya indi. Üzerini değiştirip rahatlamaya ihtiyacı vardı. Hemen odasına çıkıp üzerini değiştirip kendi odasında derin bir uykuya daldı.

HUYSUZ ADAM #wattysWhere stories live. Discover now