Bölüm 43: " Şaşırmak mı İstiyorsun?"

41.1K 1.3K 93
                                    

-Ne yapıyorsun Ali? Sen ne yaptığını zannediyorsun?
Ali kapıyı açtı ve eve girdiler bu sırada. Ali hiç bir şey demiyordu ama Zeynep'in sürekli yüksek tonda konuşması sinirini bozuyordu. Arkasını dönüp Zeynep'e tekrar tekrar baktı. Zeynep konuşmayı kesmişti. Sonra tekrar cesaretini toplayarak :
- Beni neden buraya getirdin?
- Burada kalacaksın artık.
-Anlayamadım. Kim demiş bunu?
- Zeynep ! Ben öyle istiyorum uzatma.
- Ali! Neden her şey senin istediğin gibi olmak zorunda. Bu benim hayatım değil mi ? Sen kimsin de bana bu kadar karışıyorsun ki? Hem anlaşmamıza göre burada hiç bir işim yok benim. Ben gidiyorum. Deyip kapıya yöneldi. Ali ise hızlıca kapıyı örtüp:
- Zeynep gitme işi bitti. Burada benimle kalacaksın. İşte o kadar.
-Nedenmiş?
- Çünkü ben se.. Çünkü ben öyle istiyorum.
-Ben burada kalmak istemiyorum Ali. Anlıyor musun?
- Anlamıyorum. Hem ben senin derdini biliyorum.
- Allah Allah neymiş benim derdim.
- O adam dimi ? O okuldaki. Onunla mı evlenmek istiyorsun şimdi de he ?
- Ali sen sen ne diyorsun böyle ?
- Tabi tabi kesin böyle bir şey değildir senin aklındaki. Ben uyduruyorumdur dimi?
-Ben senin geçinilmesi zor huysuz bir adam olduğunu biliyordum ama bu kadar düşünme yetisini kaybetmiş biri olduğunu asla tahmin bile etmiyordum. Yazık. Gerçekten sana çok yazık.
Ali afallamıştı. Zeynep ise gözünden akan yaşları silerek tekrar toparlanıp parmağını sallayarak Ali'ye:
- Ben şimdi gidiyorum. Bundan sonra bir daha asla ama asla benim karşıma çıkma.Sakın!!
Kapıyı çarptı ve gitti Zeynep. Ali ise yine kalakalmıştı. Ve bu sefer peşinden gidip onu geri getiremezdi. Zeynep daha fazla onu dinlemezdi çünkü. Abartmış olabilirdi evet ama neden o zaman Zeynep onunla kalmıyordu ki? Sonra kendine dönüp sesli sesli: Oğlum Ali niye seninle kalsın ki. Asıl bunu sorgula. Dedi.

Hotele biçare dönen Zeynep kendisini tedirgin bir şekilde bekleyen Sıdıka Hanıma sarılarak biraz daha ağladıktan sonra hemen yattı ve uyudu. Ertesi gün okula gitmek için hazırlandı.Bitkin görünüyordu. Ama yapacak bir şey de yoktu bitkindi çünkü. Çantasını eline alıp yavaşça otelden çıktı. Okula geldiğinde direk dersliğe çıktı biraz sonra sınıfa Ömer girdi. Zeynep'in yüzüne bile bakmadan direk yerine oturdu. Zeynep'in de ona diyecek bir şeyi yoktu. O yüzden hiçbir şey demeye çalışmadı. Bütün gün dersini dinledi. Tam sınıftan çıkacağı sırada Ömer :
- Zeynep bana söyleyecek bir şeyin yok mu sence de ?
Zeynep mahsun mahsun ona dönerek :
- Benim artık bir şey diyecek gücüm yok Ömer. Kusura bakma o yüzden.
-Bu da ne demek şimdi. Diyerek Zeynep'e doğru yürüdü. Biraz daha yakından sapsarı suratını gördüğünde panikle :
-Zeynep sen hasta mısın? Ne bu halin?
- Hayır değilim.
- Hadi gel biraz hava alalım. Seni güzel bir yere götüreyim.
- Yok hiç gerek yok.
-E hadi ama itiraz yok. Biraz sonra okulun dışında sahile yakın bir yerde bir yere geldiler. Burada salıncaklar vardı bir sürü. İkisi bir salıncağa yavaşça oturdular ve usul usul sallanmaya başladılar. Ömer bu sırada yanında oturan Zeynep'e baktı biraz ve usulca:
- Zeynep anlatmayacak mısın?
- Nereden başlayayım ki?
-En başından?
- Peki. Bu yaz... Diyerek başından geçen tüm her şeyi yarı ağlar şekilde Ömer'e anlattı. Ömer ise duydukları ile adeta dehşete kapılıyordu. Önce üvey babasına sonra da Ali'ye iyiden iyiye bilenmişti. En son Zeynep'e dönerek :
- Sen şimdi bu adamla kağıt üzerinde bir evlilikle mi bağlısın ona.
Başını salladı Zeynep.
-Peki o zaman derhal avukata gidip bir boşanma davası açıyoruz.
- Açıldı dava yakında duruşma var.
- Ne kadar yakında?
- Bilmiyorum. Tebligat gelecek en kısa zamanda.
- Ahh Zeynep neden en baştan söylemiyorsun ki bunları bana.
- Nasıl söyleyebilirdim ki Ömer.
-Neyseki kurtulacaksın ondan da .
-O aslında kötü biri değil. Çok merhametli iyi biri. Yani en azından Ayşe abla öyle olduğunu söylemişti. Hem beni de oradan o kurtardı.
- Zeynep sen bu adamdan kurtulmak istediğine emin misin ?
Sustu Zeynep. Ömer bir an durup Zeynepe dönerek :
- Zeynep yoksa ...
-. ...
- Yoksa ondan hoşlandın mı?
Zeynep yine susmuştu. Ömer ise hayal kırıklığına uğramıştı ama Zeynep'i de anlıyordu. Sonuçta Ali Zeynep'in ilk gördüğü erkekti. Keşke dedi içinden keşke onu oradan ben çekip alsaydım. Ama Zeynep'e hiçbir şey demedi.Sonra da :
- Hadi gel bir şeyler yiyelim. Bak çok solgun görünüyorsun. Biraz renk gelsin yüzüne.
- Ömer sen bana kızmadın mı?
- Ne için ?
- Evli olduğumu gizlediğim için.
-Gerçek bir evlilik olmuş olsaydı kızardım. Ama öyle olmadığına göre kızacak bir durum yok. Ama bundan sonra benden bir şey saklarsan işte o zaman çok kızarım. Ne olursa bana anlatacaksın tamam mı?
- Çok çok iyi bir arkadaşsın Ömer çok teşekkür ederim.
Birlikte yemek yedikten sonra Ömer onu Hotele bıraktı. Gece yarısına kadar çalıştı Zeynep. Ve sonra da yatağına uzandı.
Tüm bunlar olurken Ali de okula gitti. Bir kaç gündür Zeynepsiz okul gelmesi Pelin'in dikkatini çekmişti. Ali'ye yaklaşarak :
- Ne o Ali Bey. Eşinizle kavga mi ettiniz? Küs müsünüz yoksa?
Ali hiçbir şey demeden kafeteryaya doğru ilerledi. Biraz sonra fakültenin kapısından çıkıp giden Zeynep ve Ömeri gördüğünde yine çileden çıkacak gibi oldu. Biraz sorna kafetaryaya Pelin de geldi ve Ali'nin arkadaş grubunun içine oturup:
- Arkadaşlar içinizden Alinin düğününe giden oldu mu ?
Herkes birbirine baktı ve içlerinden biri:
- Ne düğünü?
- Basbaya düğün işte Ali Beyler evlilermiş kendileri o kezban kızla.
- Peliin ağzını topla.
-Oğlum ne diyor Pelin evlendin mi lan harbiden?
- Oğlum sen harbi arızasın he. Niye demiyorsun madem evlendin. Bir Aziz amcayı arardık. Ne bileyim hayırlı olsuna gelirdik.
Ali sert bir sesle:
- Tamam beyler kapatın mevzuyu.
- Nasıl kapatalım lan evlenmişsin oğlum. Çocuğun olunca mı haber verecektin?
- Bir anda gelişti ayarlanmış bir şey değildi.
-Vay anasını yaaa eee ne zaman geliyoruz kutlamaya size ?
- Ayarlarız kardeşim.
Pelin daha fazla burada durmak istemeyerek kalktı ve gitti.O herkes gibi bir anda kabul edemiyordu bu evlilik işini. Onun kafasında hala oturmayan bir şeyler vardı.
Akşam olduğunda Ali tekrar eve geldi. Zeynep'in fakülteden o çocukla çıkışı gözünün önünden gitmiyordu. Neden kötü hissettiğini sorguladı kendi içinde. Neden onu yanında istiyordu ki. Ya da bunu nasıl yapacaktı? Zeynep'i bu eve geri nasıl getirecekti? Onunla her şeyi en baştan konuşmak istiyordu Ali. O yüzden tekrar yerinden fırladı ve tekrar hotel in yolunu tuttu.
İçeri tekrar girdiğinde Sıdıka Hanım Ali'ye kaşlarını çatarak:
- Ali Bey eğer tekrar sıkıntı çıkaracaksanız hemen şimdi burayı terkedin.
- Demek beni tanıyorsunuz.
- Zeynep benim kızım gibidir. Onu daha fazla incitmenize izin vermeyeceğim zorluk çıkarmadan gider misiniz?
Ali usul bir sesle :
- Bakın Zeynep ile konuşmam lazım. Lütfen onu buraya çağırır mısınız?
- Zeynep burada değil zaten dışarıda.
- Bu saatte?
-Ali Bey dediğim gibi Zeynep burada değil. Geldiğinde sizin onu görmek istediğinizi bildiririm.
- Gerek yok onu burada bekleyeceğim.
- Siz bilirsiniz.
Ali lobide oturup beklemeye başladı. Ancak içi içini yiyiyordu. Bu saatte nerede olabilirdi ki? O İstanbul'u bilmezdi ki ?
Bunları düşünürken ara sıra Sıdıka Hanımın suratına bakıyordu. Ona sert şekilde bakan Sıdıka Hanım ise içinden "Ay tam laz damarı var bu çocukta da Vallahi gitmiyor." dedi.
Aradan bir kaç saat geçtiğinde artık Sıdıka Hanım dayanamayarak Ali'nin yanına gitti ve :
- Ali Bey bu saatte Zeynep'le konuşmanız bir şey ifade etmez hadi siz şimdi gidin. Yarın öğlen gibi gelin. Zeynep burada restaurantta çalışıyor. Ben onu sizin yanınıza yollayacağım.
Ali Sıdıka Hanımın bu sözleri karşısında yerinden doğruldu ve Sıdıka Hanıma:
- Yarın 1 gibi burada olurum. Diyerek kapıdan çıkıp gitti. Sıdıka Hanım ise şimdi Zeynep'e bunu söyleyip söylememesi arasında kalmıştı. Söylerse Zeynep asla yarın burada durmaz giderdi. Söylemese daha iyi olacaktı.
Ertesi gün Zeynep erkenden işinin başına koyuldu. Sabahtan mutfakta çalıştı. Öğleye doğru ise Sıdıka Hanım geldi. Onunla selamlaştıktan sonra tekrar işinin başına koyulacağı sırada Sıdıka Hanım :
- Zeynep bugün öğleden sonra servis kısmı ile ilgilenebilir misin? Elemanlardan gelmeyen var da.
-Tabiki Sıdıka Hanım. Dedi.
Zeynep odasına gidip üzerini değiştirip servis bölümüne geçti.
Saat bir olduğu sıralarda restaurant kısmına Ali giriş yaptı. Zeynep onu görmemişti.Bir masaya geçti ve menüyü beklemeye koyuldu.Zeynep menüyü ona götürdüğü sırada göz göze geldiler. Zeynep arkasını dönüp gideceği sırada Ali:
- Zeynep biraz konuşalım mı? Dedi. Zeynep ise :
- Benim konuşacak bir şeyim yok. Size menü getirmesi için arkadaş yollayacağım. Dedi. Ali ayağa kalktı ve Zeynep'in önüne geçerek usul bir sesle :
- Benim seninle konuşmak istediğim şeyler var ama. Dedi. Zeynep onu hiç bu kadar insani görmemişti. Ama yumuşamamalıydı da. Tam arkasını döndü gidiyordu ki restaurantın kapısından içeri giren Ömer'i farketti hemen arkasını dönüp Ömer'e doğru yürüyen Ali'ye:
- Ali dur lütfen!
Ali onu dinlemiyordu Zeynep onu gövdesinden iterek :
- Ali rica ederim dur.
Aliye kar etmiyordu. Daha hızlı hareketlerle Zeynepten kurtularak Ömerin üzerine yürüdü ve " Senin burada ne işin var lan " diyip Ömer'e kafa attı. O dakikalar içerisinde Zeynep ise koşarak yere düşen Ömeri sakinleştirmeye çalıştı ancak mümkün değildi. Zeynep ikisinin arasına girip Aliye :
- Ali şimdi eve git ben birazdan geleceğim ve konuşacağız tamam mı?
Ali usulca titreyerek konuşan Zeynepe baktı ve Zeynep fısıldar gibi Aliye "lütfen" diyince Ali hiçbir şey demeden gitti.
Hemen Ömeri bir masaya otutturan Zeynep ise pansuman malzemelerini alarak Ömerin açılan kaşına pansuman yapmaya başladı. Bir yandan da:
- Ömer Ali adına Özür dilerim gerçekten. Ben onun neden böyle davrandığını anlamıyorum. Çok değişik biri o .
Ömer sakin bir sesle:
- Ben anlıyorum Zeynep sen boşver dedi ve Zeynep'i durdurarak:
- Gerçekten yanına gitmeyeceksin değil mi ?
-Gideceğim Ömer derdi neymiş öğreneceğim.
- Boşversene Zeynep.
-Olmaz gideceğim.
Ömer bozulmuştu. Ama Zeynep'e de belli etmek istemiyordu. Biraz sonra pansuman işi bitti. Zeyneple birer çay içtikten sonra Ömeri yolladı Zeynep ve odasına gidip çantasını aldı ve Sıdıka Hanımdan tekrar tekrar Özür dileyerek oradan çıktı.
Biraz sonra eve vardığında kapıyı çaldı. Ancak açan olmadı. Ali gitti heralde diye düşündü ama ona eve geleceğini söylemişti. Kendisinde bulunan anahtarla içeri girdi. Salona girdiğinde Ali'yi uyur vaziyette buldu. Uzanmıştı. Nasıl bu kadar rahat olur bu adam diye geçirdi içinden. Biraz ayakta cam kenarında dikildi. Sonra Ali'nin "başım ahh başım " diye inlediğini duydu. Mutfaktan bir bardak su ve çantasından bir ağrı kesici çıkararak uyanmak üzere olan Ali'ye uzattı. Ali Zeynep'in gelmiş olduğunu görünce sevindi aslında ama belli etmeden ilacı alıp içti ve sonra:
- Ooo gelebilmişsin. Pansuman yapman uzun sürdü heralde.
- Alii durduk yere neden kafa atıyorsun sen Ömer'e. Senin derdin ne ? Ne konuşmak istiyorsan konuşalım sonra ise geri döneceğim zaten mahçup oldum kadına senin yüzünden.
- Zeynep ! Ben durduk yere bir şey yapmam. Hem senin orada durmanı gerektiren bir durumun yok.
Zeynep ayağa kalktı.
-Ali beni gerçekten bunun için mi ayağına kadar çağırdın. Sana ınanamiyorum.
- Zeynep o Ömer midir nedir onu bir daha görmek istemiyorum.
-Neden Ali Bey? Bana çevremde insan gibi davranan tek insan olduğu için mi ?
- Ooo bayağı içselleştirmissin sen o zuppeyi baksana.
- Ali doğru konuş. Gerçekten beni şaşırtmış olmanı o kadar çok isterdim ki. Deyip kapıya yöneldi. Tam bu sırada "Şaşırmak mı istiyorsun Zeynep Hanım" diyerek Zeynep'in arkasından fırladı ve kapıyı açmış giden Zeynepi belinden tutup kendine çevirerek hızlıca dudaklarını dudaklarına bastırdı.

HUYSUZ ADAM #wattysWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu