Bölüm-12

44.4K 1.3K 32
                                    

Zeynep, sabahın erken saatlerinde gözlerini açtı ancak hareket etmekte zorlanıyordu. Çünkü dün gece narin bedeni üvey babasının haksız hüsümetine uğramıştı.Ama yine de mutluydu. Çünkü kendi evindeydi. Yavaşça doğruldu ve duvarda asılı duran minik aynasından bembeyaz yüzüne baktı. Gözlerinin altındaki mor halkalar yorgunluktandı ancak sağ elmacık kemiğinin üzerindeki ezik üvey babasının eseriydi. Dudağı da patlamıştı hem. Kötü hissetti kendini ancak yapacak bir şeyi yoktu. Bir an önce evden çıkıp Ali'yi bulmalıydı. Hoş nerede bulacağını da bilmiyordu ama en azından deneyecekti.

Biraz sonra annesi kapıyı tıklattı. "Zeynep, Necip çıktı hadi sende çık artık kızım."Bu sözler ona dünyadaki en güzel şarkının nakarat kısmı gibi gelmişti. Akşamdan kapının önüne yığdığı eşyaları kenara çekip kilidi açıp çıktı. Annesine kocaman sarıldı. Hatice Hanım'ın ruhu kızının kollarında huzur buluyordu ama kırgınlığı da henüz geçmiş değildi.O İstanbul'a gidince ne yapacaktı Hatice Hanım, bunu düşündü sonrada toparlanıp kahvaltılarını yaptılar.Hatice Hanım :

-Zeynep, Zehra'da seni çok merak ediyordu. Bir git görün Ona da. 

Zeynep başını salladı.Kahvaltı sofrasını toplayıp hemen kendini dışarı attı. Kapının önünde Zehra kilim silkeliyordu. Zeynep'i kapının önünde görünce sevinçle çığlık attı ve Zeynep'e sıkı sıkıya sarıldı. "Ahh Zeynep, nerelerdeydin sen kuzum nasıl merak ettim seni, çabuk ne olduğunu anlatıyorsun?"

Zeynep neyi ne kadar anlatması gerektiği konusunda kararsızdı. Çünkü Zehra agresif bir kızdı. Bir anda sinirlenir Zeynep'in aksine bütün kasabayı birbirine katabilirdi.Zeynep:

-Bunları şimdi konuşmasak Zehra, senin yardımına ihtiyacım var şuan.

-Allahım ya Rabbim ne demek konuşmayalım.

-Zehra , lütfen!

-İyi peki ama beni atlatamazsın, şimdi seni dinliyorum nedir konu?

-Benim bugün acil Ali'yle konuşmam lazım bana yardım eder misin?

-Ali?

-Küçük Bey işte, Ali adı.

-Allahım ya. Kızım ben daha da meraklanıyorum şuan. Sizin aranızda ne geçti ayrıca ben nerden bulayım senin Alini?

-Zehra, Mehmet'e söylesen onu bulup çağırsa sakin bir yere gerçekten onunla konuşmam gerekiyor.Ben şimdi ararsam biliyorsun olanları işler daha çok karışır.

-Allahım deli edeceksin sen beni.Uf..  tamam ben şimdi Mehmetle konuşurum O da nasıl bulacaksa o suratsızı.

-Çok sağol canım. Senden haber bekliyorum ben tamam mı? Şimdi eve gireyim annem merak ediyor.

-Tamam canım.

Zehra, Mehmet'i aramıştı.Mehmet onunla bir kere sohbet ettiğini söylemiş ancak bir arkadaşlarına sorması gerektiğini de eklemişti. Aradan 1 saat geçti geçmedi Mehmet Zehra'yı aradı:

-Zehram, buldum küçük beyi, o bizim buluştuğumuz mesire alanı var ya oraya gelecek söyle Zeynep'e gitsin çabucak.Bu adamın sağı solu belli olmaz.

-Tamam canım çok sağol.

-Zehraa

-Efendim Mehmet.

-Biz de buluşsak mı?

-Saçmalama zaten ortalık karışık, bir gören olur valla rezil oluruz. Hadi beni lafa tutma da Zeynep'e haber vereyim. deyip kapattı telefonu Zehra. Koşarak Zeyneplerin evine gitti. Zeynep'e Ali'nin onu mesire alanında bekleyeceğini haber verdi. Zeynep hemen çıktı evden ve mesire alanına vardı.

Gelmişti ancak kimsecikler yoktu.Kendi kendine : "Allahım ya iki dakika bekleyememiş huysuz." diye söyleniyordu. Arkasını dönüp tam gidecekti ki Ali ve çatık kaşlarıyla karşılaştı.Ali hemen sert bir sesle:

-Beni bir de ayağına mı çağırıyorsun? Dün gece ne güzel hallettin mevzuyu, düğün günü alındı sayende.

-Ali ben de seninle bu konu hakkında konuşmak istemiştim. 

-Bu konuda konuşulacak bir şey yok.Ben bu gece gidiyorum.Senin bir işi halledeceğin yok. Sana güvenen de kabahat.

-Ama ..

-Ne ama burada kalıp senin oyununa gelip seninle evleneyim mi yani.

-Hala oyun mu diyorsun? Dur bir dinle beni. Bak. Benim İstanbul'a gitmem lazım. Gidebilmek için de senin yardımına ihtiyacım var.

Ali afallamıştı. Anlam verememişti. Sonra bununda oyunun bir parçası olduğunu düşünerek devam etti.

-Yani?

-Yanisi şu ki... Bu nikah olsun bu ayın sonunda İstanbul'a gittiğimizde de hemen boşanırız olmaz mı?

Küplere binmişti Ali:

-Sen kendini çok akıllı sanıyorsun herhalde. Ben bu numaraları yer miyim. Asla bu oyuna gelmeyeceğim. 

-Gerçekten insanlıktan nasibini almamışsın sen. Seninle konuşmaya çalışan da kabahat. Neyse ben kendi şartlarımla giderim. deyip arkasına döndü gidiyordu.Ali kendisine  bu kadar hakaret eden kızın sinirle kolundan tutup çevirdi yakınlaştığı için bir anda yüzündeki ezikleri ve dudağındaki yarayı gördü. Sinirle kükreyecekti ama vazgeçip :

-Senin suratına noldu?

Zeynep de böyle bir soru beklemiyordu afallamıştı kendini toplayıp buradan uzaklaşması gerektiğini düşündü ve "Seni ilgilendirmez bırak kolumu gideceğim işim var benim."diyiverdi.

Ali ise aldığı cevap karşısında hala tuttuğunu farkettiği kolu bıraktı. Bu kızın amacı ne gerçekten merak ediyordu. Zeynep kolunu sıyırıp Ali ye son kez:

-Bana yardım edecek misin etmeyecek misin ? dedi. Ali ise çatık bir kaşla:

-Asla ... Asla seninle evlenmeyeceğim. 

Zeynep'in İstanbul'a gidebilmek için var olan son umududa yerle bir olmuştu. Hiçbir şey söylemeden evin yolunu tuttu. Eğer bu gece  Ali yola çıkacaksa o bu gece gidemezdi. Çünkü millet birlikte kaçtıklarını düşünecekti. O yüzden Zeynep bu gece ve önündeki bir kaç gün kaçamayacağını anladı. Çok tedirgindi. Üvey babasının onu inciteceğinden değil , evden kaçmayı denediği gece başına gelenlerin tekrarlanmasından çok korkuyordu. Ne yapacaktı zavallı Zeynep, hiçbir fikri yoktu. Bu bilinmezliklerle, daha da bilinmeze doğru umutsuzca yürüdü .

HUYSUZ ADAM #wattysTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon