HUYSUZ ADAM #wattys

Bölüm 46 : " Ihlamur"

Ali akşama doğru daha da fenalaşmıştı. Sıdıka Hanımın yardımcısı ile birlikte Zeynep Aliyi hastaneye götürdü. Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra Ali'ye serum takıldı. Bir kaç saat sonra hastanede işleri bitmişti. Tekrar arabaya geldiklerinde Ali biraz daha iyiydi. En azından ateşi normaldi. Tekrar hotelin önüne döndüler. Ali'nin yine suratı asıktı. Hiç sesini çıkarmadan arabasına ilerlemek istedi. Zeynep önüne geçerek:
- Nereye gidiyorsun Ali?
- Evime.
- Ama daha tam iyileşmedin.
- İyileşirim. Teşekkür ederim ilgilendiğin için. Sen benimle daha fazla zaman kaybetme Hadi Eyvallah.
Dedi ve şöfor koltuğuna geçti. Zeynep de hemen arabanın diğer tarafına dolandı. Bu sırada Ali :
- Sen nereye?
- Senin evine.
- Zeynep benimle gelmek zorunda değilsin.
- Ben gelmek istiyorum.
Arabaya bindiler. Ali her zamankinin aksine sakin sakin kullanıyordu arabayı. Buradan bile belliydi iyi olmadığı. Her zamankinden biraz daha uzun bir sürede eve vardılar. Kapıyı Ali açtı Zeynep de hemen arkasından içeri girdi ve :
- Hadi bakalım sen şimdi duşa giriyorsun. Ben de çorba yapacağım. İlaçları kullanmaya başlamalıyız.
Zeynep'in bu yoğun ilgisi Alinin hoşuna gitmeye başlamıştı. Sözünü ikiletmedi. Gitti duşunu aldı. Yatağına uzandı. Çok geçmeden Zeynep tepsiyle geldi. Çok güzel kokuyordu çorba. Zeynep yatağın kenarına oturdu. Önce elini Alinin alnına koyarak ateşini tayin etmek istedi :
- Çok ateşin yok gibi. Hadi şimdi bu çorbayı da iç sonra ilaçlarını vereyim.
Ali çorbayı zorla da olsa içti. Çok lezzetli gelmişti ona. Daha sonra Zeynep ilaçlarını da eline verdi. Onları da içti. Zeynep odadan çıkarken:
- İstersen biraz uyu ben yine ara ara gelirim yanına böyle. Dedi.
Ali hiçbir şey demedi. Bu hastalık işi sanki iyi olmuş gibiydi. Zeynep yanından ayrılmıyordu. İlaçların da etkisiyle Ali biraz sonra uykuya daldı.
Zeynep de daha henüz hiç kalmadığı bu evdeki dağınıklıkları toparladı. Çorba haricinde iki yemek ve salatayı da yaptı. Ali hala uyuyordu. Ara ara onu da kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. Biraz sonra salona geçip televizyonu açtı. Bir film açıp izlemeye başladı. Biraz sonra yanına Ali gelip oturdu. Zeynep :
- Ali sen neden yatağından çıktın ki?
- Sıkıldım Zeynep.
Ali yanında böyle sakin sakin oturan Zeynep'e bakıyordu. Burnuna güzel yemek kokuları geliyordu. Zeynep'in olduğu her yer yuvaya dönüşüyordu onun için. Zeynep gözlerini kendinden ayırmayan Aliye hiç bakmıyordu. Ama aklı ondaydı. Dönüp bir ateşine baksa iyi hissedecekti aslında. Ama bir anda hızla kalktı. Ali de ne olduğunu şaşırdı. İçeriden nevresim yastık battaniye getirdi ve Aliyi koltuktan kaldırıp onları serdi ve gözüyle Aliye yatmasını emretti. Ali ise:
- Zeynep çocuk muyum ben. Ne güzel oturuyordum niye yatıyorum ki?
- Önlem olarak Ali hadi yat bakalım.
Ali el mecbur yatmıştı. Zeynep de diğer koltuğa geçti. Bu Alinin hoşuna gitmedi hemen bir yolunu bulup Zeynep'i yanına çağırmalıydı. Yattığı yerden doğrulup ofladı. Zeynep hemen başına geldi.
-Noldu Ali iyi hissetmiyor musun yoksa?
- Başım çok ağrıyor.
Zeynep yanına oturdu. Eliyle ateşine baktı. Ateşi yoktu. Sonra Aliye :
- İlaçlarının ağrı kesici etkisi de var aslında ama. Ne yapsak ki nasıl geçer acaba.
Ali koltuğa başını yasladığı yerde kafasını Zeynepe döndürdü. Zeynep hemen dibindeydi. Dudaklarına indi gözü istemsizce. Onların tadını biliyordu artık. Zeynepin kıpırdandığını görünce bu düşüncelerden uzaklaşıp ona :
- Sen benim başıma masaj mı yapsan acaba ? Dedi.
Zeynep ise panikledi.
- E şey öyle geçeceğini sanmıyorum.
- Ama geçen sefer iyi gelmişti. Bir denesek mi?
- İyi peki madem. Deyip ayağa kalkıp koltuğun arkasına dolandı ve ellerini Alinin şakaklarına koydu ve ovmaya başladı. Ali ise Zeynep'in ellerinin yumuşaklığıyla gözlerini kapattı. O ellere dokunmak istiyordu yine geçen sefer ki gibi o yüzden ellerini avcunun içine alıp " Aslında şurası çok ağrıyor diye elinin konumunu değiştirdi ama ellerini çekmedi Zeynep'in elinin üzerinden.
Zeynepin yüreği pır pır atıyordu. Alinin sıcak avuçları içerisindeki ellerini hiç çekesi gelmemişti. Bir şey demedi o yüzden Ali'ye masaj yapmaya devam etti. Aradan biraz zaman geçtiğinde Zeynep yoruldugunu söyleyip tekrar eski yerini aldı. Şimdi gerginliği biraz daha azdı. Bu sırada Zeynep'in telefonu çaldı. Arayan Aslı'ydı. Telefonu açtığı sırada Ali de keskin bakışlarını Zeynep'e dikmişti. Zeynep:
- Efendim Aslı
-Zeynep nerdesin kızım sen çok merak ettik seni. Dünden beri hiç telefonuna da bakmıyorsun. Nerdesin Nasılsın?
- İyiyim Aslı.( Alinin yanından mutfağa geçerek) Alinin yanındayım.
- Neee nasıl yaanii
-Ali hasta da biraz. Onu yalnız bırakamadım. Biraz beni idare ediverin olur mu?
- Ay tabiki ederim hadi size geçmiş olsun Ali enişteme de selam söyle benden.
- Aslııı.
- Tamam tamam hadi dikkat et kendine.
Aslı telefonu kapattığında yanında konuşmanın bitmesini bekleyen Ömer o Ali enişte lafına acayip uyuz olmuştu. Zeynep'in kendini ona karşı sorumlu hissediyor olması Ömeri kızdırıyordu.
Zeynep ise tekrar oturma odasına geldiğinde Ali'nin suratı her zamanki soğuk halini takınmıştı. Ali:
- Arkadaşların seni merka etmişlerdir. İstersen sen git onların yanına.
- Hayır sadece na yaptığımı soruyorlar.
-. ..
- Ben şimdi sana bir ıhlamur kaynatayım. Çok iyi gelecek.
- Gerek yok ben ıhlamur sevmem.
- Ama içmen gerekir.
-İçmeyeceğim.
Zeynep onu duymamış gibi yapıp mutfağa geçti. Ihlamuru yaptı ve iki bardağa koyup tekrar salona geri geldi ve zaten koltukta oturan Alinin yanına oturarak:
- Hadi şimdi ıhlamurlarımızı içelim. Dedi.
Ali yanına dönüp Zeynep'i izlemeye koyuldu. Zeynep fincanını eline alıp üfleyerek soğutmaya çalıştı. Bu sırada Ali de onun koyu pembe dolgun dudaklarından gözlerini alamıyordu. Zeynep bir yudum aldı ve Ali'ye dönerek :
- E hadi sen de içsene soğutmadan.
- İçmeyeceğim demiştim.
- Ama içmen gerekiyor. Hadi lütfen.
- O zaman bir şartım var.
- Nedir o ?
Zeynep'in elindeki fincanı göstererek:
- Ben onu içeceğim.
Zeynep'in yanakları kıpkırmızı olmuştu. Kekeleyerek:
- E e ama bunu ben içtim.
Ali kulağına yakınlaşarak :
- O yüzden onu ben içmek istiyorum ya.