⚘iki

16.7K 748 64
                                    

yayımlanma tarihi: 29 mayıs, 2019

🎞lauren jauregui*expectations

Benim hikayem buğulu soğuk kış gecesinde ya da günü kasıp kavuran sıcak bir sabahta başlamadı. Oldukça sıradan bir günün, oldukça boş bir saatindeydi.

Güzel bir hayatım yoktu. Güzel bir yüzüm de yoktu. Korku filminden fırlamış gibi göründüğümden pek arkadaşım da olmamıştı. Aslında, hiç yoktu. Uzun, siyah saçlara ve beyaz bir tene sahiptim. Gözlerim ise yüzüme kıyasla büyük, bulanık bir mavi-yeşil karışımıydı. Bu özellikler güzelce bir araya gelmek yerine spagetti gibi birbirine karışmıştı.

Tek isteğim Philadelphia'dan kurtulmaktı. Bunun için senelerimi verdim. West üniversitesini tam burslu kazandığımda başardığımı düşündüm. Ama babam, başka bir şehre izin vermek için tek bir şart koşmuştu. Eğer gideceksem beni güzelce gözetleyebileceği bir yerde kalmam gerekiyordu. Kabul ettim. Ama Kaliforniya'ya geldiğim gibi babamın aklını kaçırdığını düşündüm.

Ortağının, en fazla birkaç kez gördüğü oğullarının yanında kalmam verdiği en saçma karardı. Dennis Boyle ile Thomas Boyle'u ilk gördüğümde bunun farkına iyice vardım.

İyi çocuklar ve kötü çocukları ayırt edebilirdim. Ve ikisi de kötü taraftaydı.

Philadelphia'da, seniyatağaatacağım tarzı çocuklardan olabildiğince uzak durmuştum. Çünkü sizi kandırarak sizinle bir gece geçirir, sonra ya şantaj yaparlar ya da kalbinizi kırarlardı.

Derin bir nefes alarak başımı ovdum, üzerimdeki montu çıkardım ve yatağın üzerine koydum. Kollarımı göğsümün üstünde birleştirerek odayı gezindim. Oldukça sadeydi, muhtemelen bu ev yapıldığından beri birkaç kez dışında kullanılmamıştı. Odanın kirli işlere bulaşmamış olmasını umuyordum.

Babama mesaj atarak geldiğimi, Boyle'ların iyi çocuklara benzediklerini ve iyi anlaşacağımı söyledim. Bana sevindiğini söyledi ama eğer beni biraz tanısaydı kimse hakkında erken karar vermeyeceğimi bilirdi.

Yatağa oturarak bir bacağımı altıma kıstırdım, diğerini ise zemine koyarak iki yana salladım. Camdan, ağaç manzarasına kısa bir bakış attıktan sonra gözlerim içeriyi arşınlamaya devam etti.

Odada bir boy aynası vardı. Onlardan nefret ederdim. Hiçbir şeyi gizlemezlerdi. Ne olmak istediğim kişiyi, ne de olduğumu.

Gözlerim kendimi incelediğinde yutkundum. Buradaki havanın şu sıralar soğuk olduğunu bildiğimden neredeyse hiç var olmayan kısalıktaki siyah, beyaz pileli eteğimin altına uzun çorap giymiştim. Üstümde ise uçlarını eteğin içine soktuğum kazağım vardı. Böyle giyinmeyi seviyordum. Bu da çoğu kişinin aklında soru işaretleri oluşturuyordu. Böylesine saf bir yüz ya da bakışlar, nasıl oluyor da öyle giyinebiliyor veya davranabiliyordu?

Sadece yüzümü değil de tüm bedenimi gördüğünüzde "Bu gece kimin evine gidiyorsun?" diye sorma ihtimaliniz yüksekti. Ama işin ilginç yanı, hayatım boyunca sevgilim bile olmamıştı. Teklif eden çoktu ama kabul etmemiştim demeyeceğim çünkü kimse sevgili olmayı tercih etmemişti. Randevuya çıkmak isteyenler, kendi evlerinde ya da herhangi bir odada randevu istiyorlardı.

Omuzlarımı indirerek ofladım. Kaliforniya'nın Philadelphia'dan farklı olacağını umut ederek ayağa kalktım ve odadan çıkarak aşağı indim. Bir yandan da etrafa bakınıyor, inceliyordum. Burasının iki kişi için oldukça büyük olduğuna karar vermiştim. Hatta dışarısı bile bir orduyu ağırlayacak kadardı.

Mutfaktan gelen konuşmaları fark ettiğimde yönümü orada çevirdim. Ellerimi arkamda birleştirerek sol baş parmağımın kenarını çiselemeye başladım.

masum ve yasakDonde viven las historias. Descúbrelo ahora