54 え20

435 27 32
                                    

Beni şu an yazmaya iten güzel yorumlarınıza ithafen @herthing @mylovelyjoon
...







Jiyong sinirle dizindeki tabletten okuduğu haberi dördüncü kez okurken çalan telefonunu kimin aradığına bakmadan açtı, muhtemelen menajeriydi, Hana'nın arayacak hali yoktu ya? Kim bilir kiminle şarap yudumlayıp sahte pozlar veriyordu?

-Evet?

-Ahh... Jiyong, açmazsın sanıyordum.

Jiyong duyduğu sesle telefonu kulağından çekti nefesini bıkkınlıkla verirken telefonu kapatmak üzereydi ki Nahyun'un sesi ile durdu

-Bekle bu Hana ile ilgili? Bir şeyler sormam lazım lütfen çok önemli...

-Ne? Eğer saçmalarsan yemin ederim bu kez görmezden gelmem.

-Öncesi için üzgünü-

-Hana ile ilgili demiştin?

-Ihım, evet... Daha önce Hana'nın sana bahsettiği ama hiç tanıştırmadığı biri oldu mu?

-Sana ne? Kapatıyorum.

-Hana hasta olabilir!

-Ne?! Bunlarda yeni numaraların mı?

-Jiyong ne diyorsun sen?

-Diyorum ki doktorculuk oynamaya daha ne kadar süre devam edeceksin?

-Jiyong fazla ağır konuşuyorsun.

-Daha ağırlarını hakediyorsun! Bir de seni Hana'ya benzetmiştim, ne kadar aptalım... Sen onun kesip attığı tırnak olamazsın! Duydun mu? Bir daha beni arama!

-Jiyong ben ciddiyim! Hana şizofreni olabilir!

-Ne saçmalıyorsun sen? Bence sorunları olan sensin. Senin ciddi sorunların var.

-Hyunwoo ile hiç tanıştın mı?

-Sen Hyunwoo'yu nerden biliyorsun?

-Senden önce Jiwon ile konuştum. Onun tek diyebildiği isim buydu.

-Ne yani? Ne? O Hyunwoo'yu nereden biliyor?

-Bir dakika, Jiyong Hyunwoo'yu sende mi tanıyorsun?

-Ne saçmalıyorsun? Gerçekten hiçbir şey anlamıyorum.
Jiyong Nahyun'un kendi kendine mırıldanmalarını dinlesede hiçbir şey anlayamıyordu. Hyunwoo'yu Jiwon nereden tanıyordu? Hana Jiyong'u bile hatırlamayıp onu hatırlamış mıydı? Yoksa Busan'a birlikte mi gitmişlerdi? Ama bunların hepsi çok saçma geliyordu kulağa çok saçma.

-Bak, Jiyong bana cevap vermen gerek tamam mı?

-Tamam.
Jiyong aklındaki soruların cevaplarını bulmak zorundaydı.

-Hyunwoo'yu ne zamandan beri tanıyorsun?

-Hana ile tanıştığımızdan beri.

-Yani ne zaman?

-Hana son sınıftı, lise son sınıf.

-Sikt- peki ondan sonra ki zamanlarda sana ondan nasıl bahsetti?

-Umm, ben Hyunwoo'yu pek sevmiyorum. Çünkü anormal ne varsa ondan öğreniyordu.

-Anormal?

-Bilmem intihar etmekle ilgili şeyler işte. Japonya'da intihar ormanına falan gitmişlerdi birlikte... O piç Hana'yı Busan'a kadar takip mi etmiş?

-Jiyong... Umarım yanılıyorumdur ama. Neyse Hana doktora gidiyor muydu? Biliyor musun? Yada düzenli aldığı haplar falan var mıydı? Hiç dikkatini çekmedi mi? Bunca zaman Hyunwoo ile tanışmamış olmak seni rahatsız etmedi mi?

-Aslında birkaç kez tanışacaktık, ama bir şekilde gelemedi. Hep bir bahanesi vardı.

-Hana'nın geçirdiği kazayı biliyorsun değil mi?

-Evet...

-Hana'yı aradığını söyledin... Busan da hastanelere bakmak aklına gelmedi mi?

-Aradım ama yoktu.

-Nasıl? Bir aydan fazla hastane kaydı var Hana'nın nasıl bulamadın? Şaka mı yapıyorsun?

-Hayır yapmıyorum. Hana diye kayıtlı hasta olmadığını söylediler. Ben Hana'yı Amerika da bile aradım. Duydun mu yoktu! Hiçbir yerde yoktu!

-Hana'nın bu kadar iyi saklanmış olması imkansız! Büyükanne yaşlı bir kadındı. Jiwon'sa tek torunu başka kimseleri yoktu, hastanede kayıt yok dedirtecek kadar güçlü bir bağlantısı olacağını hiç sanmıyorum.!

-Bağırma!

-Hana'nın senden nasıl ayrıldığını biliyorum. Bebekte senindi muhtemelen değil mi? Onu seviyorsun değil mi? Sana gitmeden önce bıraktığı notları görebilir miyim? Duruyorlar değil mi? Yardım et bana. Lütfen?

-Bunu neden yapıyorsun?

-Ben, ben, bilmiyorum... Sadece...

-Suçluluk hissi mi?

-Böyle düşünmen bana yardım edecekse böyle düşünebilirsin.

-Şizofreni olsa anlardım. Boşuna endişelenme.

-Ya anlamadıysan? Şizofreni sandığın gibi bir hastalık değil. Hana'nın çocukluğunun nasıl geçtiğini biliyor musun? O zamandan beri bile olabilir.

-Hana'nın çocukluğunu çok hatırlamaz... Sadece annesiyle birkaç tane.

-Çocukluğunu hatırlamaz mı?

-Çocukluk anıları yok. Annesi öldükten birkaç ay sonra hafıza kaybı yaşamış. Annesi ile birkaç anısı dışında bir şey hatırlamıyordu. Hatta annesi öldüğü zaman kaldığı eve gitmekten pek hoşlanmazdı. Başını ağrıttığını söylerdi.

-Peki lise hayatı?

-Normaldi, en yakın arkadaşı Hyunwoo'ydu. Hatta bir kez başları belaya girmişti. Karakolluk olmuştular. Polislere benim numaramı vermişti. Ve ben çıkarmıştım onu, Hyunwoo belalı bir tipti.

-Çıkarmaya gittiğinde Hyunwoo'yu görmedin mi?

-Hayır. Onun kuzeni onu çıkarmıştı.... Bir dakika ama Hyunwoo'nun kimsesi yoktu... Peki o zaman bu benim aklıma neden gelmedi?

-Hana'nın Busan da Hyunwoo'nun annesi yüzünden hastanelik olduğunu biliyor muydun? Ama bunu Jiwon'a Seoul'e geldikten sonra söylemiş.

-Ne? Nasıl?

-Bir gün kitapçıda Hana'yı üst katta başı kanlar içinde baygın bulmuşlar. Üzerine kitaplık devrilmiş. Çalışanlar yukarı çıkıp inen kimseyi görmemişler gerçi depodalarmış ama, kitapçının kapısında çan varmış yani biri içeri girse duymaları muhtemelmiş ama duymamışlar.

-D-depodalarmış...?

-Jiyong... Hana kendi kendine zarar vermiş olabilir diyorum sana!

-İmkansız...

-O Hyunwoo'da lise son sınıf öğrencisiymiş.

-Siktir, siktir, siktir!

-Şimdi bana yardım edecek misin?

Who you? ||GDragon Where stories live. Discover now