45 あ20

559 45 10
                                    




Hana elindeki oyuncağını sürterek ahşap döşemede sakince yürüyordu yorulmuştu sabahtan beri tüm evi arıyordu. Cidden Hyunwoo bu oyunu bu kadar güzel oynamak zorunda mıydı?  Ne zaman saklanma sırası ona geçse Hana'nın onu bulması çok uzun sürüyordu ama o Hana'yı hızlı bir şekilde bulabiliyordu. Hana merdiven parmaklıklarından aşağı bakarak yürüyordu. Keşke sadece oda içi oynasalardı, o zaman daha kolay bulurdu.

Hana zaten iki kere baktığı aşağı kata inmekten vazgeçti. Adımlarını koridorun sonundaki odaya yöneltti. Hyunwoo kesin oraya saklanmıştı. Çünkü Hana'nın o odadan korktuğunu biliyordu. Oda, ürkünç doldurulmuş hayvanlarla doluydu, Hana o odaya sadece bir kaç kere girmişti, zaten babası oraya girmesine izin vermiyordu. Hana babasının o odada nasıl o kadar uzun süre kaldığını anlayamıyordu. Hem acaba o odada ne yapıyordu da hemen sona hizmetli nuna temizlemek için oraya gidiyordu?

Hana odaya yaklaşırken aralık kapıyı fark ettiğinde adımlarını hızlandırdı, kesin oradaydı, Hana emindi. Odaya doğru koşmaya başladı. Aralık kapının önüne geldiğinde kapıyı itmeden önce yerdeki bakışlarını kapı aralığına çevirdi...

Babası hizmetli unni arkasındaydı, hizmetli unni acı çeker gibi bir hali vardı önündeki masadan destek alarak bir öne bir arkaya gidiyordu tek göğsü açıktı, Hana anlamadığı görüntü ile adımlarını geri geri atarken hizmetli unni zor nefes alarak bir şeyler söylediğini fark etti, Hana arkasındaki vazoya çarpıp düşürmeden önce göz göze geldiler. Hana oyuncağını almadan koşmaya başladığında ne zaman merdivenlere geldi fark etmemişti. Merdivenleri inmeye başladığında kapanan kapı sesini duymuştu. Daha hızlı inmeye çalışırken biraz sonra kollarının altına giren ellerle bağırarak ağlamaya başladı. Babasının ne yaptığını anlamamıştı ama  başka bir kadının göğsünü okşamanın ayıp bir şey olduğunu Hana biliyordu. Hana bağırarak ağlamaya başladığında vitrinlerin arasından çıkan Hyunwoo'yu göz yaşlarının arasından görebilmişti. Hana babasının onu kucaklayarak dışarı çıkışından nereye gittiğini anlamıştı. Evin bahçesindeki barakaya götürüyordu. Kullanılmayan şeylerin olduğu korkunç küçük yere... Hana ağlamalarının arasında babasına mırıldanıyordu

-Baba lütfen... Özür dilerim... Oraya gitmek istemiyorum... Baba...

Hana vücudu yere sertçe bırakıldığında daha şiddetli bir çığlık atmıştı.

-Ne gördün Hana?

-Hiçbir şey baba...

-Ne gördün Hana?!

Hana olduğu yerde daha fazla sinerken ne gördüğünü hatırlamaya çalışıyordu. O kadar çok korkmuştu ki ne gördüğünü hatırlayamıyordu. Babasının yüzüne bakmaya korkarak bakışlarını babasının ayaklarından çekti.

-Hiç-hiçbir şey...

-O zaman neden kaçıyordun!

-Ben...

-Bu gece burada kalacaksın...

-Baba lütfen korkuyorum...

-Bu gece burada kalıp gördüklerinin hepsini unutacaksın tamam mı? Buradan çıktıktan sonra birine bir şey söylersen seni asla buradan çıkarmam!

-Kimseye bir şey söylemem baba... Lütfen... Burada kalmayayım...

Hana babasının arkasından söylerken kapanan kapı ile tamamen karanlıkta kalmıştı. Ağlasa da kimse duymayacaktı biliyordu ama ağlamaya devam ediyordu. Biraz sonra bulunduğu yerden duvarın kenarına yaklaşırken burnunu koluna sildi Hana hep kapının hemen önünde ve duvara yapışık otururdu, çünkü barakanın kalan kısmı hep çok korkutucuydu, Hana o tarafa bakmazdı bile... Kim bilir orada ne yaratıklar yaşıyordu, burada ilk sabahladığı gün korkudan uyuyamamıştı, ağlamaktan uyuyamamıştı.

Who you? ||GDragon Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon