43あ18

547 50 13
                                    

Jiyong engellendiğini anlayınca sinirle telefonu duvara fırlattı. Jiyong'un canını en çok Hana'nın Jiyong hiç hayatına girmemiş gibi davranması yakıyordu. Yatağın kenarına bir kaç tekme attıktan sonra saçlarını çekiştirerek odanın içinde dolaştı. Otel odasının koyu krem rengi duvarları Jiyong'un daha çok sinirini bozuyordu. Koltuğun üzerine attığı cekete yaklaşırken içinden sigara kutusunun dolu olması için dua ediyordu. Ceketin iç cebinden kutuyu çıkardı. Son iki sigarası kalmıştı, uzun süre idare etmezdi ama en azından vardı. Kutuyu ve zipposunu alıp odanın balkonuna doğru yürüdü. Kapıyı açmayı denedi ama açılmıyordu. Bir kaç küfür mırıldanırken ceketini alıp odadan çıktı. Çatı katına çıkacaktı, terasta içebilirdi. Asansörden indiğinde terasta kimsenin olamamasını umuyordu ama gelen konuşma sesi ile adımlarını yavaşlattı.
Terasın cam ve aralık duran kapısına geldiğinde kendini göstermeden terasta kim olduğuna baktı. Jiyong Tanrının onunla dalga geçtiğine yemin edebilirdi. Tam geri döncekken duyduğu kelimelerle olduğu yerde kaldı belki de sadece dinlemeliydi.
-Hanbin anlamıyorsun... Delireceğim... Bugün gerçekten atlayacak sandım!
-Jiwon sana başından beri söylüyorum. Bunu Hana'ya söylemeliyiz!
-Beni bırakıp gitmesi için mi?

Jiyong duyduğu cümle ile kapıya daha çok yaklaştı.

-Seni bırakıp gitmeyecek! Seni seviyor Jiwon neden ona güvenmiyorsun? Senin güvenini sarsacak ne yaptı?
-Risk almak istemiyorum Hanbin! Ondan başka bir şeyim kalmadı! Anlıyor musun?
-Bizi saymıyorsun yani?
-Siz farklısınız!
-Evet, evet öyleyiz. Jiwon, peki Hana bunu kendi öğrenirse ne yapacağız?
-Bilmiyorum Hanbin, Hana'yı da alıp gitmek istiyorum buradan! Kitapçı işlettiğimiz zamanları özledim. Anlıyor musun? Eğer Hana beni bırakacaksa İdol olmak istemiyorum. Hayallerimden vazgeçebilirim onun için.
-Onu kaybedebilirsin ama. Sonsuza kadar hemde! Ona söylemelisin. Jiwon duydun mu? Ona söylemelisin. Uzun zamandır saklıyoruz zaten.
-İstemiyorum Hanbin! Hatırlayınca ya beni bırakırsa? Ya ona giderse?
Jiyong duyduklarını idrak ettikçe olduğu yere biraz daha çöküyordu.
-Jiwon! Bencilleşme! Kız kendini öldürecek diye sürekli kuruntu içerisindesin! Hatırlamasına izin ver! Kwon Jiyong onun kayıp hatıralarının anahtarı bundan eminiz! Neden hala oyalanıyorsun!
-Anahtarı olduğunu nereden çıkardın?!
-Kız annesini, babasını hatırlamıyor Ji! Kardeşi de yok! Babasının ona hatıra verebileceğini sanmıyorum! Annesini de küçükken kaybetmiş! Geriye sadece o kalıyor Ji!
-Hayır... İstemiyorum... Ne olursun Hanbin... Ben Hana'yı o pisliğe vermek istemiyorum!
-Hana için en iyisi neyse onu düşünmelisin... Onu seviyorsan eğer.
-En iyisi mi? Onu intihara sürükleyen bir piç Hana için en iyisi mi oluyor?
Jiyong dizlerinin üzerinde yerde oturuyordu. Hana intihar mı etmişti? Hana ile karşılaştığı gün mezarına gitmek için yola çıkmadan önce gördüğü fotoğrafların gerçekliğini ispatlıyordu. Hana Jiyong yüzünden intihar etmişti. İki yıl boyunca düşündüğü her şey doğruydu yani. Jiyong gözlerinden akan yaşları silmek için bir girişimde bulunmuyordu.
-İntihar ettiğinden emin değiliz ama Jiwon. Düşmüş de olabilir. Hem her çift büyük kavgalar eder. Belki de Hana Busan'a sadece kafa dağıtmak için gelmişti? Belki de Kwon Jiyong'a geri dönecekti? Hana'ya hafızasını o verecekse söyle!
-Kwon Jiyong denen piç ona hafızasını verebilecek olsaydı çoktan Hana her şeyi hatırlıyordu. Oradan aşağıya kendisi atladı Hanbin!
-Sürekli bunu diyorsun ama bir ispatın yok değil mi? Boş konuşma Ji!
-Gördüm.
-Neyi?
-Hana'yı atlarken! Gördüm! Kendi kendine konuşup parmaklıkların arkasına geçti ve aşağı atladı!
-Ne saçmalıyorsun!? Hani kimse görmemişti!? Hani trendekiler haber vermişti?
-Geçen tren yük treniydi Hanbin. Ambulansı arayan bendim.
-Peki neden sen kimseye söylemedin?
-Kime söyleyeyim ki? Kime? Kimi var Hana'nın? Ona kazadan sonra sadece bahsetmek istedim. Ama o saçmaladığımı söyledi. Bende üstelemedim Hanbin. Zaten hafızasını kaybetmişti. Hatırlatmamanın daha iyi olacağını düşündüm.
Jiwon'un sesinden ağladığını anlamıştı Jiyong.
-Doğrusunu yapmışsın. Ağlama.
-Ben onu korumak istedim... Ben onu çok seviyorum Hanbin... Her şeyiyle ona o kadar benziyor ki!
-Biliyorum... Bu yüzden onu korumak istiyorsun... Biliyorum...
-Ama onu koruyamıyorum Hanbin... Eğer Jiyong'u hatırlarsa... Kendine  tekrar bir şey yapmak isterse ya?
Jiyong elleriyle kapıdan destek alarak çöküğü yerden kalktı. Gözlerini elinin tersiyle silerken adımlarını asansöre yöneltti Hana'ya gitmeliydi. Ona her şeyi anlatmalıydı. Özür dilemeliydi. Her şey için... Asansör sadece üç kat aşağı inmişti ama Jiyong saatlerdir iniyormuş gibi hissediyordu. Hana'nın odasına doğru koşarken nefes almadığının farkında değildi. Odanın önünde durduğunda gözlerini tekrar silip sakince kapıyı çaldı. İçeriden ses gelmiyordu. Kapıyı daha sert çalmaya başladı hala ses yoktu. Jiwon yukarıdaysa Hana odasında olmalıydı ama kapıyı kimse açmıyordu. Belki de dışarıda hava alıyordur diye düşünüp ceplerini kontrol etti. Telefonlarının ikiside odada kalmıştı. Kendi odasına koşarken asansörü beklemeyerek merdivenlerden çıktı.
Odanın kapısını kırarcasına açtıktan sonra sırt çantasına doğru yöneldi, diğer numarasına engel attığını biliyordu bu yüzden çantasının dibinde ki diğer telefonunu aldı. Sayılarla  bakışmaktan ezberlediği numarayı tuşlarken kalbi kulaklarında atıyordu sebebi koşması mıydı yoksa Hana'nın neden böyle davrandığını öğrenmiş olmasımıydı bilmiyordu.
Telefonun kapalı olduğunu anladığında tekrar tekrar aradı ama ulaşılamıyordu. Nerdeydi? Bilmiyordu ama bilen birini tanıyordu. Telefonu eline alarak hızla odasından çıktı. Kapıyı bile çekmemişti. Merdivenleri hızla tırmanırken soluğunun yetişmediğinin farkındaydı ama umursamıyordu. Koşmaktan bacakları yanarken cam kapıya gelmişti. Az önce bıraktığı ikili birbirine sarılmıştı. Kapıyı sertçe açtığında ayrılıp Jiyong'a döndüler.
Jiyong nefeslenmek için ellerini dizlerine dayamıştı biraz nefes alabildiğini hissettiğinde kafasını kaldırıp karşısındaki ikiliye baktı.
-Hana nerede?
-Sana ne?
Jiwon'un sesi net ve keskindi.
-Bak küçük pislik. Seninle oynayacak havamda değilim. Gerçi bunu umursamıyorsun. Ama umursayacağın bir şey söyleyeyim mi? Hana'ya bunu söylemediğine pişman olacaksın!
-Sen!
-Sinirlenmeye hakkın var mı? Hiç sanmıyorum. Şimdi Hana nerede?
-Sana ne!?
-Hana nerede dedim şansını zorlama!
-Zorlarsam ne olur çıkışım mı ertelenir?
-Çıkışın sikimde bile değil. Hana'ya söylemem gereken şeyler var. Demek bunca zamandır bu yüzden bana gelmemişti.
-Sana gelmeyecek! Bunun hayalini kurmayı kes!
-Hahah. Bana gelmeyebilir haklısın! Ama seninde kalmayacak!
-Sen kim oluyorsun lan piç! Sen artık onun dünyasında yoksun anlıyor musun?
Hanbin Jiwon'u zor tutuyordu. Kollarını tutarken bir yandan da onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
-Çok hayal kurmuşsun. Bay rap dehası... Hana ile beş seneden fazla birlikteydik biz. Ve Hana'yı tanıyorum. Sana karşı hissettiği şey aşk değil! Belki acıyordur.
-Seni sikerim orospu çocuğu! Sen kim oluyorsun ki bizim hakkımızda konuşuyorsun! Sen biraz erkek olsaydın Hana oradan atlamazdı! Duydun mu!? Bu haldeyse senin yüzünden! Hala insansan, Sessizce siktir olup git hayatımızdan.
Jiyong diyecek bir şey bulamıyordu. Belki de haklıydı. Belki de Hana'nın hatırlamaması gereken şeyler yapmıştı... Ama ne olursa olsun hatırlaması gereken şeyler daha çoktu.
-Hana nerede? Lee Hyunwoo'nun yanına mı gitti? O piç Hana'ya hiç iyi şeyler öğretmiyor! Ama sen ne bileceksin ki?
-Sen Busan'da hayatını ne biliyorsun ki Hyunwoo hakkında konuşuyorsun? Sana ne hem! Sana ne?
-Ne Busan'ı Hyunwoo Japonya'dan arkadaşı. Ve Hana'nın aklını intiharla dolduran bir psikopat! İnan onunla yalnız kalmasını sende istemezsin!
Karşısındaki çocuğun gözlerinden geçen şüpheyi görmüştü. Hyunwoo denen piç Busan'a da gitmişti demek.
-Hayır. Bir şey olmaz onunla buluşmayacak.
-Nereden biliyorsun? Odasında değil.
-Nerde olduğunu biliyorum benimle oynama.
-Telefonu kapalı.
-Biliyorum.
Jiyong karşısındaki çocuğun yüzünü bir süre daha inceledi. Çocuk bakışalarını kaçırınca anlamıştı
-Hana Seul'e dönüyor.
Çocuklara arkasını dönerek çıkarken bir yandan da telefonuyla birini arıyordu. Arkasından bağıran Jiwon'u umursamadı. Merdivenleri inerken çalan telefonun açılmasını bekledi...

-Hava alanına gidin. Birazdan resmini atacağım kızı karşılayın. Eğer sizinle gelmek istemezse...  Yine de... Sizinle getirin.

Tamam lan tamam vurmayın tamam artık Jiyong biliyor djdkdlld

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Tamam lan tamam vurmayın tamam artık Jiyong biliyor djdkdlld

Who you? ||GDragon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin