8 え 3

962 64 1
                                    

-Jiyong biliyorum zor ama artık unutmalısın.
-Neyi?
-Hana'yı
-Ben Hana'yı çoktan unuttum.
-Kendini tam olarak bir senedir kandırıyorsun.
-Hayır kandırmıyorum.
-Kandırıyorsun.
-Kandırmıyorum Bae! Eğer diyecek bir şeyin yoksa kapatıyorum.
-Var.
-Ne var?
-Bu akşam, çaylakların partisi var...
-Gelmiyorum ve eee?
-Gel ve birkaç kızla tanış?
-Gelmiyorum.
-Geliyorsun.
-Gelmiyorum.
-Geliyorsun.
-Gelmiyorum.
-Eğer gelirsen sana çok güzel bir şey veririm.
-Ne gibi mesela?
-Gelirsen görürsün.
-Gelmiyorum.
-Ama Hana ile ilgili.
-Ne?! Neden bunu şu an diyorsun? Neredesin? Çıktın mı şirketten?
-Sakin ol ben de yeni buldum ama hani sen Hana'yı unutmuştun?
-... Peki sen? Hani onu unutmam için kız ayarlayacaktın beni çağırmak için unutamadığım sevgilimi kullanıyorsun! Sence bu mantıklı mı?
-Eski sevgilin.
-Her neyse.
-Geliyor musun yani?
-Ne vereceksin? Geleceğim zaten sadece partiye kadar bekleyebileceğimi sanmıyorum.
-Gelince görürsün.
-Söylemeyeceksin yani? Anladım. 3 saat sonra kulüpte buluşalım o zaman?
-Bana uyar. Görüşürüz.
Jiyong telefonu kapattıktan sonra bacaklarını telefonu açmadan önce uzattığı gibi masaya uzattı defteri ve kalemini eline aldı bir şeyler yapmalıydı artık. Hana'dan sonra tek bir şarkı yapmış, yayımlamıştı. Window... Bu şarkı ile ilgili tek amacı Hana'nın dinlemesiydi belki pişmanlığını anlar ve geri döner diye düşünmüştü ama öyle bir şey olmadı. Daha büyük hayal kırıklığına sebep olmuştu artık Hana dönmeyecekti belki de başka bir adamlaydı şu an. Bu düşünce onu çıldırtmaya yetiyordu. Defterin arkasını çevirdi bir yandanda Window'u mırıldanıyordu.
"Son defa görüyorum seni"
Bir sürü şehir isimi olan karalama yaprakları çeviriyordu sayfalar isimler ve şehir isimleriyle doluydu
"Hala güzelsin her zamankinden güzel"
Sayfalar dolusu isim numara çoğunun üzeri karalanmıştı birkaç numara karalanmamış onlarında yanında -Kullanılmıyor- yazıyordu
"Sana baktığımda
Son defa olabilir bu, hoşça kal diyoruz
Son defa olabilir bu, iyi geceler diyoruz
Son defa olabilir bu, son defa olabilir bu
Bebeğim yavaşla, titriyor tüm bedenim"
Son sözleri mırıldanırken vücudu birden ürperdi kafasını arkaya atarak Hana'nın gittiği gün yağan yağmuru hatırladı. O zamana kadar yağmurlu günleri hep sevmişti.
"Güneşli bir günde yağmur yağıyor aniden bu pencereye"
Jiyong artık şarkıyı mırıldanmıyor sakin bir tonda söylüyordu.
"Yağmurlu pencere,
Yağmurlu pencere,
Bebeğim sakinleş
Titriyor sesim
Bu sessiz gecenin sırlarını bilen o pencere"
Jiyong şarkıyı bırakıp deftere döndü Hana'nın arkadaşlarının hepsini aramıştı. Hiçbirinin Hana'dan haberi yoktu hepsi onu en son mezuniyet töreninde gördüklerini söylemişti. Görev yapacağı yerde de yoktu. Görüşmediği tek arkadaşı vardı "Hyunwoo" o çocuğu hiç görmemişti numarası da yoktu. Onu okuldan arkadaşlarını da tanımıyordu. Bildiği kadarıyla Hana'nın en yakın arkadaşı o idi son sene. HyunWoo adına olan uçak biletlerini bile arattı Yurt dışına giden o kadar çok HyunWoo vardı ki soy adını bilmeden onu bulmak imkansızdı ve bazı ajentalar müşterileri ile ilgili hiçbir bilgi vermiyordu ki bunlar Hana'nın kullandığı ajentalardı. Yani muhtemelen Hana yurtdışında çıkmıştı yoksa onu çoktan bulurdu. Bir kez Hana'nın HyunWoo ile Japonya'ya gittiğini hatırladı peki o zaman değil de neden şu an kıskanıyordu? Sayfaya hızlı hızlı birkaç kez daha "HyunWoo" yazıp defteri sinirle kapattı. "Kesin HyunWoo ile birlikte" diye mırıldanıp hazırlanmak için odasına çıktı. Üzerini değiştirirken Hana'nın taklidini yapıyordu
"HyunWoo çok eğlenceli bir insan"
Dar siyah kotu bacaklarına geçirirken söyledi.
"HyunWoo bana çok benziyor."
Bunu yaparken sesini inceltiyordu.
"HyunWoo bugün şunu yaptı. HyunWoo bugün bunu yaptı!"
Beyaz saten gömleğin düğmelerini iliklerken söyleniyordu.
"Siktiğimin HyunWoo'su"
Aynadaki yansımasına izlerken durdu ve haline acıdı
"Neden şimdi kıskanıyorum? Hana HyunWoo' yu anlatırken neden kıskanmadım? Neden kıskandıysam da Hana'ya söylemedim? " o kadar sinirlenmişti ki derin derin nefes almak işe yaramıyordu banyoya geçip elini yüzünü yıkadı ama hala sinirini atamamıştı kendine mi sinirliydi yoksa HyunWoo'mı bilmiyordu. Bakışları aynaya kayınca refleks olarak yaptığı hareketle kime sinirli olduğunu anladı.
Kan içindeki eline bakarak uzun süre olayları idrak edemedi. Sonra hiçbir şey olmamış gibi musluğu açıp elini altına getirdi kan suyla akıp giderken yeni kan çıkıyor o da akıp gidiyordu bunu bir süre izledikten sonra havluyu eline sarıp banyodan çıktı. Banyodan çıkarken aynayı yenilemesi ve burayı temizlemesi için birini çağırmayı aklına not etti. Aşağı inip mutfakta elini sargı bezi ile sadıktan sonra dolabın üzerindeki saate baktı. Şimdi çıksa Youngbae ile ayarladığı saate kulüpte olurdu. Telefonunu ve cüzdanını alıp evden çıktı.

-Hadi ama Youngbae ver artık.
-Tamam ama önce bir şeyler içelim.
-Beni mi kandırdın?
-Hayır. Şu kadını hatırlıyor musun? Hani fotoğrafçı olan. Çok hoş bi kadın değil mi?
-Hayır değil. Ne vereceksin?
-Bence gayet hoş hem seninle yaşıt.
-Beceremiyorsun Youngbae.! Deneme işte ver şu şey neyse işte bi şeyler içip kalkalım.
-Hadi ama geçen akşam ki CEO' nun kızını eve bile davet etmemişsin?
-Neden davet edeyim?
-Bak Jiyong sinirlerimi bozma sen böyle bi insan değildin! Gözlerimin önünde eriyorsun. Ruhsuz bir insan oldun bizimle bile vakit geçirmiyorsun!
-Bunu kızlar mı düzeltecek?
-Düzeltecek bi kız var aslında
-Kimmiş?
-Hana
-Off vermiyor musun artık?
-Dostum anlatırsan rahatlarsın. 1 yıldır Hana'yı hiç birimize anlatmadın. Neden gitti bilmiyoruz. Seungri ile bile bir şey konuşmamışsın. Bizi korkutma.
-Korkulacak bir şey yok ben iyiyim. Şimdi şu şeyi ver.
-Al.
Zarfı Jiyong' a uzatırken sitemle söyledi. Heves ile zarfı alan Jiyong heyecandan arkadaşının sitemini bile fark etmedi. Bir mektup? Zarfın içinden çıkardığı şey bir resimdi bir ormanda Hana'nın çekildiği bir resimdi altında
"Yaşamak sana verilmiş en güzel hediye (¬_¬)" emoji ile bu sözle dalga geçtiğini belli eden yazı Hana'nın yazısına benzese de onunki değildi altında HyunWoo ve köşede tarih vardı. Zarfın içinden bir resim daha çıktı burada ise bir dağ vardı resmin arkasına Fuji dağı yazıyordu tarih veya herhangi bir şey yoktu. Jiyong resimlerden birinde Hyunwoo'yu görmeyi dilemişti ama yoktu. O kadar çok odaklanmıştı ki ne masaya gelen insanları fark etmişti ne de Youngbae' nin sesini duyuyordu. Omzunda hissettiği bir el ile irkildi.
-İyi misin dostum?
Başını kaldırdığında masadaki gereksiz dekolteli üzerine atlamayı bekleyen kadınları yeni fark etmişti. Onları fark etmesiyle bakışlarını Youngbae'ye çevirmesi bir oldu. Arkadaşını kızların yanında bozmak istemiyordu.
-Aghh benim bir işim ardı şu an hatırladım gitmem gerek.
Youngbae beklediği şey olmuş gibi bakıp onaylarken kızlardan biri
-Ama Jiyongcum biz daha yeni geldik biraz daha otursan olmaz mı?
Diye yılışık bir şekilde sordu. Aslında Jiyong'un kızları terslemek gibi bir niyeti yoktu. Ama kızın dokunuşu bakışı göğüslerini öne atışı öyle itici gelmişti ki kolunu hızla çekip
-Kendini sevimli mi sanıyorsun? Veya çekici? İticisin! Uzak dur benden!
Hızla masadan ayrıldı önündeki dans eden kalabalığı yararak çıktı kapıya giden uzun koridora girdiğinde beyninin içinde gibi çalan müzik arka plandan geliyordu. Adımlarını yavaşlattı elindeki resimlere bakarak yürümeye başladı fazla yavaş yürüyordu Bunların neden Youngbae de olduğunu sormayı unutmuştu.
"Neden ondaydı acaba? Yoksa Hyunwoo'yu tanıyor mu?"
Boş koridorda kendi kendine konuşuyordu. Şu an geri dönse o kızlarla karşılaşacaktı ve bunu hiç istemiyordu telefonunu çıkarıp Youngbae'yi aradı ki tahmin ettiği gibi de oldu açmamıştı. Muhtemelen duymuyordu. Mesajları açıp
Bu resimler neden sendeydi?
Yazıp hemen görmesini umarak Youngbae'ye yolladı kapıdan çıkmak üzereydi ki tanıdık bir kahkaha ile adımlarını hızlandırdı bu ses...
Dışarı çıktığında kapıdaki korumaların ilerisinde stajyerlerden biri ve yanında bir kız vardı.
"Neydi bu çocuğun adı?... Bobby?"
Yanındaki kıza odaklandı saçları kısa ve karanlıkta pek belli olmasa da Açık sarı veya griydi ayağındaki topukluyla Bobby ile aynı boydaydı ve bordo dizlerinin üzerinde bir elbise giyiniyordu zayıf bir vücudu vardı yüzü gözükmüyordu ve arkası dönüktü taksi bekliyor olmalıydılar Jiyong tam önüne dönmek üzereyken kızın kıkırdama sesiyle olduğu yerde kaldı hareket edemiyordu ne yürüyebiliyor ne de arkasına dönebiliyordu yanından geçen taksiyi fark etmesi uzun sürmedi Hana olmadığına emindi Hana o kadar zayıf değildi,
Hana saçını boyamazdı hele de öyle bir renge,
Hana saçlarına kıyıp da o kadar kısa kestirmezdi,
Hana topuklu giyinmezdi,
Hana Jiyong'u terk edip stajyerlerden biriyle Seungri'nin kulübüne gelmezdi,
Hana kulüplerden nefret ederdi,
Hana Bobby denen velet ile çıkmazdı....

Ama yine de o kıkırdama sesi Jiyong'un suratına özlemini tokat gibi vurmuştu olduğu yerden bir süre daha kıpırdayamadı. Arkasından baktığı taksi gözden kaybolunca arabasına doğru yürümeye başladı.





(><)_(><)

Who you? ||GDragon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin