1 "Ruhlarımız değil bedenlerimiz..."

3.9K 127 21
                                    

Gözlerini yavaşça araladığında bir süre yerinden kıpırdamadan dün gece ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. "Sevişen şey ruhlarımız değil bedenlerimiz..." mırıltı şeklinde tekrarladı.
Ne yani?
Ne demek istemişti?
O çok büyük aşkı
Belki son zamanlarda onu ihmal etmiş olabilirdi ama bu onu bırakması için bir sebep değildi... Jiyong kafasını kaldırmadan evi dinledi... Fazla sessizdi, ama neden? Yatağında doğruldu hala ses yoktu gitmiş miydi? Yatağından çıkıp odanın kapısına yöneldi parmaklarının ucunda koridoru geçtikten sonra onun odasının kapısına kulağını dayadı hala ses yoktu . Belki uyuyordur diye düşündü kapıyı sessiz olmaya özen göstererek açtı. Yatak boştu ama toplanmamıştı bu demek oluyordu ki Hana sadece dışarı gitmişti geri gelecekti. Belki canı her zaman ki gibi çikolata çekmişti?
Doğru dün neden ona çikolata almadan eve gelmişti?

Duş aldıktan sonra omzundaki havlusuyla merdivenleri indi mutfağa yöneldi bu arada evin ürkütücü sessizliği dikkatini çekmişti. Hana hala gelmemiş miydi? Mutfakta onu bulamayınca hızla neredeyse koşarak yukarı çıktı odanın kapısını kırarcasına açtı oda aynı şekildeydi yatak toplanmamıştı çıplak ayaklarıyla yatağa doğru yürüdü yavaşça oturdu. Olanları idrak etmeye çalışıyordu. Dün gece ne yapmıştı? Sarhoştu ama hatırlamayacağı kadar değil eve geldiğinde sadece onu dinlemeden dudaklarına yapıştığını hatırlıyordu ilk önce itmeye çalışmıştı sonra karşılık da vermeyişini redd de etmeyişini hatırladı sadece onun hareketlerine ayak uyduruyordu evet, yaptığı şey buydu. İstemiyor da değildi, istiyor da değildi... Elini şakaklarına götürüp yavaşça ovdu. Kendini onun yatağına bıraktı vanilya kokusu hala duruyordu yastığı da ıslaktı demek ki dün gece duş almıştı. Yattığı yerde sağına dönünce komodinin üzerindeki kağıdı  fark etti. Hızla kağıdı alıp üzerindeki yazıyı okudu;
"Ruhunu nerede bıraktıysan vücudunu orada tatmin et..."
Jiyong okuduklarından sonra nefes almadığını uzun bir süre sonra fark etmişti. O ne yapmıştı böyle  kendisinden yaşça küçük sevgilisine ki böyle şeyler diyordu? Ona böyle notlar bırakıp ortadan kayboluyordu.

İlk önce onu burada kendi evinde kalmaya zorladı Hana'nın  bununla bir sorunu yoktu en azından Jiyong öyle düşünüyordu. Evi Hana'nın okuluna da yakındı onun için daha iyiydi. Hem istedikleri gibi görüşebiliyorlardı da. Hana sınav haftalarından sonra 1 ay Ji de kalıyordu bu da onlara tatlı anılar bırakmak için yetiyordu bile. Jiyong nerede hata yaptığını düşünüyordu. Nerede yapmıştı? Kağıdı buruştururken hata yapmadığına karar verdi. Sevdiği kadınla birlikte olması mı hataydı? Hayır kesinlikle değildi! Hana'nın abarttığına kendini inandırmak için büyük bir efor harcıyordu ki anlındaki ter damlalarını ancak akarken fark etmişti.  Hana küçük olabilirdi ama olgun bi kızdı neden Jiyong ile konuşmak yerine hiçbir şey söylemeden gitmişti? Belki de sadece yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Jiyong boş evde yankılanan telefon sesi ile transtan çıktı ve "Hana" diye mırıldanıp odadan uçarcasına fırladı. Odasına girip telefonunda yazan isimin Youngbae olduğunu görünce yüzü düştü ekranı kaydırıp telefonu kulağına götürdü
-Uyanmadın mı hala?
-Uyanmamış olsaydım açamazdım?
-Peki neden hala burada değilsin?
-Uhh
-Adamım hemen buraya gelmeliydin
-Neden?
-Çalışacağız çünkü... Ji iyi misin sen ?
-Aghh evet iyim...
-Söz yazarlarıyla olan toplantıya yetişebilir misin? Bu kez şarkıyı satın alacağım diyordun.
-Şu an yetişemem sanırım... Ama evet satın alacağım
-Sen iyi misin?
-Hayır
-Ne oldu sonunda kavga mı ettiniz?
-"Sonunda"?
-Yani anlarsın ya son zamanlar da fazla şeydin...
-Fazla neydim?
-Yani Hana'nın kızdığı her şeyi yapıyordun anlarsın ya kızlar,partiler,içki,sigara...
-Hana için neden zevklerimden vazgeçeyim ki?
-Uhh... Sanırım kötü kavga ettiniz...
-Kavga falan etmedik...
-Eee?
-Sadece o gitmiş sanırım zamana ihtiyacı var.
-Nere gitmiş?
-Bilmiyorum evine herhalde nereden bileyim?
-Ev mi?
-Bae! Neden ikiletiyorsun?
-Ji, Hana'nın evini boşalttığını bilmediğini söyleme sakın!
-Ne!
-Ji adamım sen cidden terk edilmeyi hak ediyorsun!
-Nasıl boşalttı anlamadım?
-Hani Hana son sınıf ya ev arkadaşları da son sınıftı mezuniyet töreninden sonra hepsi gitti.
Jiyong dizlerinin kendini taşıyamadığını hissedince kendini yatağa bıraktı
-Me-mezuniyet?
-... Evet bu arada ona mezuniyet hediyesi aldın değil mi? Senin yüzünden kız baloya da yalnız gitti!
-Imm Bae ben bugün gelemeyeceğim sen hallet.
-... Ne! Unuttun değil mi? seni lanet olasıca! mezuniyeti de  baloyu da hepsini unuttun! Ne var bili-
Jiyong daha fazla dayanamayıp kapattı. Elleri titriyordu. Küçük sevgilisini fazla ihmal etmişti. Fazla kelimesi buna az kalıyordu. Ne yapması gerektiğini bilmeyerek yatağında saatlerce duvarları izleyerek oturdu. "Sevişen tek şey bedenlerimiz." Bu cümlenin altında ezilerek duvarları izledi, izledi ve sadece izledi. Hana'yı seviyor muydu? Onu hak ediyor muydu? Ona nasıl zor anlar yaşattığını hatırladı gezmeyi sevmesine rağmen sevgilisiyle bir kez bile gezemediğini okuldaki çoğu partiye baloya tek katıldığını. Onunla zaman geçirebilmek için arkadaş gruplarından uzaklaşmak zorunda kaldığını. İlişkisini kimseye anlatamadığını. Gizli gizli görüşmek zorunda kaldığını hatırladı... Bunları hatırladıkça yük ağırlaşıyor taşıyamadıkça eziliyordu. Telefonun sesi bir kez daha boş odayı ve ruhsuz evi doldurunca umutla ekrana baktı ama arayan Seungri idi. Açmadan telefonu çevirdi telefon biraz daha çaldıktan sonra sustu. Jiyong kendini yatağa bırakmıştı. Yatağa yatınca göz hizasından kulağına doğru akan sıcak sıvıyı hissetti ama umursamadı hıçkırıklar boğazına düğümleniyor ama inatla çıkmıyorlardı. Çıkmamalıydılar Jiyong boğulmayı hak ediyordu hem de herkesten daha fazla hak ediyordu. O zaman kendine sorduğu sorulardan birini cevapladı Hana'yı hala  seviyordu... hem de çok fazla seviyordu. Ama Hana'yı arayamazdı. Henüz olmazdı bu kadar yüzsüz değildi... O an yağan yağmuru fark etti. Damlalar cama sertçe vuruyorlardı Hana'nın intikamını almak ister gibiydiler... Yağmur her zaman Ji'nin en sevdiği şeylerden biri olmuştu şarkı yazmak için en çok sevdiği zamandı mesela ama bugün değildi. Yağmura bakmayı reddederek gözlerini kapattı o zaman Hana'nın yağmurlu bir günde dizlerinde yattığı geceyi hatırladı... Çok çalıştığı için kitabı okurken uyuya kalmıştı o zaman çok masumdu henüz birlikte olmamıştılar birlikte sadece uyuyorlardı. Jiyong onun masumiyetine dokunmak istemediğini hatırlayınca elini anlına sertçe vurdu.
Ne zaman böyle bir insan olmuştu? Sevdiği kadının önemli günlerini unutmuş, ona kendini kullanılmış gibi hissettirmişti...
Ne bok bir adam olmuştu Ji böyle ve şu an kalbindeki sıkışmayı da hak ediyordu boğazındaki düğümlenmeyi de...
Ama ağlamaya bile hakkı yoktu...

Who you? ||GDragon Where stories live. Discover now