39あ16

635 39 5
                                    

Hana arabayı apartmanın önüne park ederken arkadan geçen taksiye aynadan baktı. Tam zamanında gelmişti çocuklar gidiyordu. Ne vardı yani bu gece kalsalardı? Neymiş yurda geç kalamazlarmış. Başkan çok gereksiz zorluyordu. Sonuçta henüz çıkış bile yapmamış bir gruptular. Hana çantasınıda alıp arabadan indi. Bir yandan olanları düşünürken diğer yandan başkana saydırıyordu.
Hana duyduğu bağırma sesi ile arkasını döndü karanlıktan pek bir şey belli olmasada arabaların arasında sarı saçlı birinin varlığını görebiliyordu. Hana ne konuştuklarını anlamasa da kızın ağlama sesini duyabiliyordu. Hana adamın kıza zarar verdiği düşüncesi ile adımlarını arabaya doğru çevirdi sonra birden seslerin kesildiğini ve her ikisinin de arabaya bindiğini görünce olduğu yerde kaldı araba park edildiği yerden çıkınca Hana'nın gözleri farın ışıkları ile kamaştığından arabanın içindekileri göremeden araba  çoktan gitmişti. Hana kendi kendine
    Eğer zor durumda olsaydı yardım isterdi değil mi?
Diye düşünerek apartmandan içeri girdi.

Hana eve girdiğinde evdeki sessizlikten Jiwon'un uyuduğunu düşünerek onun odasına uğramadan hızlıca bir duş alıp üzerini giyindi. Jiwon'u uyandırmaktan korkarak parmaklarının ucunda onun odasına doğru yavaşça yürüdü, kapıyı açtığında yatağında kapıya arkasını dönmüş yatan bedene bakarak bir süre nefes sesini dinledi. Düzenli nefes sesini bir süre dinledikten sonra geri geri odadan  çıkıyordu ki
-Yanıma gelmeyecek misin?
-Uyuyorsun sanmıştım.
-Neden geç kaldın?
-İşim çıktı... Üzgünüm, ama çocuklar buradaydı değil mi? Sonuçta yalnız kalmadın.
-Hayır kalmadım.
Jiwon Hana'ya dönerken bir kolunu kaldırarak üzerindeki örtüyü kaldırarak Hana'ya gelmesi için  yer açtı. Hana yanına yaklaşırken birden geri dönmüştü
-Ama saçlarım ıslak bekle ben havlu getireyim.
-Hayır sorun değil buraya gel.
Hana adımlarını çevirip yatağa girdiğinde
-Ama cidden yastığın ıslanacak.
-Sıkıntı değil. Islanacak ama çok güzel kokacak...
-Romantik misin şimdi?
-Değildim ama öyle olmamı istiyorsun galiba?
-Hayır, istemiyorum. Sana sormam gereken bir şey var...
-Hım?
-Rüyalarında hep aynı kişiyi gördüğün oldu mu?
-Hımm... Belki?
-Kimdi?
-Neden birden bunu soruyorsun?
-Merak?
-Ben, benim rüyalarıma giren bi kız vardı... Çocukluğumdan beri... Yani o zamanlar Busan'a yeni gelmiştim, ve hiç arkadaşım yoktu bende parkta oynamaktansa uyumayı tercih ediyordum. Ve rüyamda benimle oynayan küçük bir kız vardı. Ama zamanla ben büyüdüm o hep küçük kaldı. Ne zaman yalnız hissetsem hep o kız rüyama girerdi.
-Güzel bir kız mıydı?
-Evet fazlasıyla güzel bir kızdı... Gerçi şu an pek hatırlamıyorum ama... Kocaman gözleri ve uzun saçları vardı. Senin ki gibi...
-Bu aralar görüyor musun? Yani o kızı... Üzgünüm benim yüzümden yalnız kaldın... Ama işlerim vardı ve seninle ilgilenemedim...
-Hayır üzülme... Yalnız hissetmedim ve... O kızı görmüyorum, uzun bir süredir.
-Ne kadardır?
-Sen bize ilk geldiğin günden beri o kızı görmüyorum.
-Cidden mi? Neden?
-Bilmem, hani bize ilk geldiğin de büyükannem sana üst katı vermek istememişti. Sende dükkandan çıkıyordun, o zaman göz göze geldik, sen hatırlamıyorsun tabi. Ondan sonra rüyalarımda ki kız bir daha gelmedi, belkide siz benziyorsunuz diyedir...
-Beni mi görüyorsun onun yerine?
-Evet. Ama yanlış anlama.
-Anlamadım.
-Peki.
Tuhaf sessizliğin ardından Hana gülümseyerek dudaklarını ısırdı.
-Peki neden büyükanne beni başta istemedi veya beni başta istemediğini neden bana söylemediniz?
-Sen kötü hissetme diye ve... Bilmiyorum Hana kazadan öncesinde sen sürekli büyükannemle konuşmaya geldin. Hatta birkaç kez sana bağırdığına bile şahit oldum. Ama sen bir şey söylemeden dinledin sadece. Belki de üst katı sana uygun görmediğinden vermedi başta. Bana öyle dedi.
"Zengin kızları buralarda yapamaz, yarın öbür gün burayı yaptıralım, şurayı yaptıralım... Sesleri susmaz... Mahalleyede alışamaz o kız zaten." Tarzı bir şeyler söylemişti.
-Anladım... Zengin kızı demişken... Babamı buldum galiba.
Jiwon olduğu yerden ilk önce kalktı sonra tekrar yattı ne yapacağını şaşırır bir şekilde
-Ne? Nasıl? Ne zaman? Kimmiş? Yaşıyor mu?
-Bugün, eski tanıdıklardan olduğunu düşündüğüm biri "Bay Kim'in düğünü hayırlı olsun umarım bu kez mutlu olur" tarzında bir şeyler dedi, sonra Amerika daki düğünde olup olmadığımı sordu bende araştırdım. Muhtemelen o adam babam.
-Tekrar mı evlenmiş?!
-Annemin üzerine 4 kez daha evlenmiş ve hepsi kendinden yaşça küçük kadınlar...
-Anneni de biliyorsun yani? Nasıl emin oldun?
-Benim doğduğum döneme ve tek çocuğu olan kadına bakarak ve... Melezim ben Jiwon... Tahmin et nereliyim? Yani annem nereli?
-Amerika?
-Şaşırt beni Jiwon!
-Hımm... Fransa?
-Şaşırt dedim.
-İtalya? Rusya?
-Sus Jiwon... Hazır ol... Türkiye.
-Ne?!
-Yani annem Türkmüş.
-Şaka yapmıyorsun değil mi?
-Hayır Ji. Neden böyle tepki veriyorsun?
-Emin misin ki?
-Türkçe okuduğum şeyleri anlıyorum Jiwon.
-Şaka yapıyorsun! Şimdi sen dört dil mi biliyorsun?
-Galiba ama şu an en son takılman gereken konu bu.
-Evet doğru... Babanla ne zaman görüşeceksin?
-Bilmiyorum... Görüşmeli miyim onuda bilmiyorum.
-Ama kayıtlarda baban ölü gözüküyordu onu nasıl yapmış?
-Bilmiyorum Jiwon ve dönen tek tuhaf şey bu değil.
-Başka ne var? Gerçi neyimiz normal ki?
-Çok doğru... Hayatımız ne zaman normale dönecek acaba? Hep bi aksiyon...
-Biz evlenince.
-Ha ha ha...
-Bazen bunu cidden düşünüyorum. Keşke okul okusaydım ve sabah sekiz akşam beş çalışan bir memur olsaydım sen de evde beni çocuklarımızla bekleseydin.
-Sindi ivdi bini çiciklirimizli biklisiydin. Ben çalışırdım kesinlikle!
-Bebeklerimiz büyümeden olmaz.
-Bunu tartışmayacağım. Sana bir şey sormam gerek. Sizin mahallede yada Busan da genel olarak düşün, böyle ımmm...
-Ne ımm?
-Soruyu soramadım.
-Fark ettim.
-Ben ilk geldiğimde, Busan'a yani neden gelmiştim? Biliyor musun?
-Yani büyükannemi ikna etmek için eve geldiğinde bir şeyler arıyordun galiba... Ama emin değilim, aklını karıştırmak için sana demedim.
-Ne gibi şeyler?
-Bilmiyorum Hana. Sadece ne kadar eşelersek o kadar kötü olacak gibi hissediyorum.
-Neden kötü olsun ki? Yani beni anladığını düşünmüyorum Jiwon... Ben kimim bilmiyorum. Ve eşelemezsem bir şey bulabileceğimi sanmıyorum. Sen de bunun kötü olacağını söylüyorsun anlamıyorum...
-Haklı olduğun için devam ediyoruz, yani haklısın geçmişini bulmalıyız... Bu arada üniversite okurken kaldığın evi bulacaktın, buldun mu? Oraya gidecektik hani birlikte? Hatırlamana yardımcı olur diye.
-Buldum hatta bakmaya bile gittim, şu an başka öğrenciler kalıyor o evde.
-Bir şeyler hatırladın mı?
-Hayır sadece bir evdi yani... Ne bileyim yg binası bile daha çok şey hatırlatıyor.
-O daha ilginç ya! Bak eğer cidden Bigbang ile bi ilişkin olsaydı çoktan seni tüm kore tanıyor olurdu. Farklı bir şey var ama henüz bilmiyorum. Bu arada çıkış yapıyormuşuz.
Hana hafif yılgın bir gülümseme ile bakışlarını Jiwon'dan çekip tavana yöneltirken
-Öyle mi? Ne zaman?
-Sıkıldın değil mi? Artık heyecan bile vermiyor çıkış kelimesi... O kadar yıprattı ki bu kelime... Şu an nasıl anlamsız geliyor anlatamam...
-Anlatamadığın için daha iyi anlıyorum...
-Ve bir de şey var, Japonya da bir parti... Ve bir de tatil...
-Ne tatili?
-Bizim için, çıkış yaptık ya güya... Birde orada promosyon için çalışmamız gerek...
-Anlamadım ama merak etmiyorum...
Hana ikiside sustuğunda yeni fark ediyordu, bulunması zor olan ama bulması gereken delilleri sadece Japonya da bulabilirdi. Belki bar sahibi, o gece orada olan birileri belki Kwon Jiyong'dan nefret ediyordur ve aradığı şeyi onlardan alabilirdi. Çok küçük bir ihtimalde olsa gitmeliydi. Bugün yaptığı atarın boş olmadığını göstermek için, Jiwon çıkış yapsa bile o ajansta kalacaktı ve Jiyong denen pisliğin ileride uslu duracağının bir garantisi yoktu. O delili bulmalıydı.
Jiwon biz önden gidelim mi?
-Nereye?
-Japonya'ya
-Sen nereye gidiyorsun?
-Beni götürmüyor musun?
-Bigbang de orada olur muhtemelen... Yani hayır.
-Bana ne Bigbang'dan...
Jiwon'a yalan söylemek istemiyordu ama başka türlü bu işi halledemezdi
Benim bi davam varda delil bulmam gerek, davayı tekrar açmak için... Ve dava Japonya da oluyor... Bu yüzden gitmem gerek, birlikte gidelim...

~
~
~
~

-Dava için partiye mi gelmen gerekti?
-Evet... Daha önceden Söylemedim mi?
-Hayır. Neden geldin peki?
-Bu tarz şeyler meslek sırrıdır Jiwon. Müvekkilimin özelini açamam.
-O eteği indir.
-Lavaboya gitmem gerek.
Hana sesini duyurmak için Jiwon'a daha çok yaklaştı, Jiwon yakınlığın verdiği etki ile gerilirken başıyla onayladı. Tam o da Hana ile kalkıyordu ki Hana kolundan tutarak oturdu. Hana başını gerek yok anlamında sallarken Jiwon'a güven veren bakışlar yollamıştı. Jiwon suratındaki eksik tebessümle elini içkisine götürdü. Büyükannesinin üzerinden çok zaman geçmemişti, böyle bir yere gelmenin doğru olmadığının farkındaydı, ama başkan bizzat kendisi arayıp söyleyince gelmek zorunda kalmıştı, Hana'nın peşine takılması da çabası...

Hana müzik sesinin giderek azaldığı koridorda yürürken bakışlarını telefonundan kaldırdığında önünden giden kendi boylarında küt saçlı fazla ince kız dikkatini çekmişti, fazla tanıdık geliyordu, arkadan bile... Üzerindeki pahalı kürk ve ayağındaki gereksiz yüksek topuklu ayakkabılar ile catwalk yürürken arkasına yan bakışla baktı, Hana o anda tanımıştı, Bu Kiko denen mankendi, Jiyong ile soruşturulan eski sevgilisi... Tanrı Hana'ya bir şans veriyor olmalıydı.
Hana mesafesini koruyarak kızı takip etti, kız merdivenlerden bir kat çıkarak barın ana kısmına bakan V.I.P odalara yöneldi, Hana sakince arkasından gidiyordu, rezerve yazan odaya girdiğinde Hana alt katlara nazaran çok daha sessiz olan katta ayakkabıları ses çıkarmasın diye köşede bırakarak kapısı aralık olan odaya yaklaştı...
Kapının aralık kısmından baktığında Kwon Jiyong karşısındaydı...
Kız Jiyong'un önündeki cam sehpaya oturduğunda Jiyong karşısındaki kıza sadece bakıyordu. Odada arkadan hafifçe gelen bass sesinden başka ses yoktu...
-Sana bir hediyem var...
-Geçenkinden mi?
Hana duyduğu sözleri idrak ettiğinde elleri titreyerek telefonunun ses kayıdını açtı ve telefonun ahize kısmını aralık kısımdan içeri sokarak içeriye dikkat kesildi...
-Hayır... Geçenkinden daha sağlam... Bizi uçuracak Jiyong...
-İstemiyorum. Geçen sefer neler oldu farkında değil misin? Az kalsın, her şeyimi kaybediyordum...
-O zaman zaten her şeyini kaybetmemiş miydin?
-Aynı şey değil.
-O kız seni bıraktı diye her şeyini kaybetmiştin? Böyle söyleyen sendin! Unutmak istiyordun bende sana unutturdum!
Hana Jiyong'un bu kadınla birlikte olması fikrinden sebepsizce rahatsız olmuştu...
-Hayır... İstediğim şey bu değildi! Hem unutmadım! Hiçbir zaman unutamadım! Bir boka yaradığı yok! Sadece anlık iyi hissettiriyor o kadar!
-Bir anlıkta olsa işe yaradığını kabul ediyorsun yani?
-Evet ediyorum... Ama bu tekrar yapacağım anlamına gelmez!
-Yakalanmaktan mı korkuyorsun? Yakalanmazsın korkma... Hem yakalansan bile bir şey olmaz sana Jiyong... Geçen seferki gibi bilmiyordum dersin... Birkaç yere para verirsin olur biter...
-Bu kadar basit mi görüyorsun bu olayı?
-Evet. Çünkü bu kadar basit Jiyong! Eminim Tanaka'ya verdiğin paranın yarısına suçunu üstlenecek, "Onun haberi yoktu" diyecek bir sürü adam bulursun Ji.
Hana Tanaka ismini hemen hatırlamıştı, şu an içeride hapis yatan adamdı.
-Boş konuşuyorsun!
-Suçunu en azından benim yanımda kabul et ve bu kadar acınası olma!
-Sus!
-Senin yüzünden başkasının içeride olması vicdanını mı rahatsız ediyor?
-Lanet olsun evet! Kes sesini artık!
Hana duydukları ile elini ağzına kapatırken bir süre olanları idrak etmeye çalıştı, sonunda aradığı kanıtı bulmuştu, sırıtarak elini azından çekti.
Koridorun gözükmeyen kıvrımlı tarafından gelen ayak sesleriyle telefonunun kayıt kısmını kapattı. Telefonunu sıkıca kavradıktan sonra kaçmak için hazırlanıyordu ki yanlışlıkla kolunu kapıya çarptı. Panikle etrafına bakındıktan sonra içeriden gelen "Kim var orada?" Seslerini duyduğunda çoktan koşmaya başlamıştı.

Who you? ||GDragon Where stories live. Discover now