6 あ3

1K 65 3
                                    

Arabanın camına başını dayadığında bakışlarını ilerideki trafik lambalarına kilitlemişti. Doktorun dedikleri beyninde sürekli tekrarlanıyordu. Uyanmasının üzerinden üç hafta geçmişti fiziki olarak sıkıntısı oluşmamıştı henüz, vücudu ise iki haftada büyükanne sayesinde toparlanmıştı. Bunları düşününce içinde huzur bulsada bu huzur yüzüne yansımıyordu beyninin içinde tekrar;
-Bir konu daha var... Üzgünüm ama artık bebek sahibi olamayabilirsiniz... Yani hamilelik sizin için artık fazla tehlikeli ve düşük olasılığınız %90 yaşınız çok genç belki ama...
Arabanın sarsılmasıyla doktorunda sesi kesilmişti Hana gözlerini kapattı. Belki hafızası geri gelse hayallerinde bebek sahibi olmak var mıydı bunu hatırlasa ağlayabilecekti ama ağlayamıyordu. Birden gözüne bir telefoncu ilişmesiyle şoföre;
-Dur... Sağa çek şurada telefoncuda işim var...
Büyükanne arabaya bindiklerinden beri ilk kez konuşuyordu
-Kızım o işi Jiwon ile hallet olur mu?
-Hemen alıp geleyim uzun sürmez.
-Sözümü dinle Hana! Hem konuşmamız gereken şeyler var.
-Tamam büyükanne kızma peki Jiwon ile gelip alırız.
Taksi yoluna devam ettiğinde büyükanne de Hana da konuşmamıştı. Araba durduğunda büyükanne önden Hana arkadan Hana'nın evinin önünde ki balkona çıkmışlardı. Hana sakince balkondaki tahta sofaya oturdu. Tahta sofayı ne zaman görse Jiwon aklına geliyordu. Bugün Jiwon'u hiç görmemişti yine mi Seul'e gitmişti?
-Kızım seninle konuşmam gereken şey...
-Evet büyükanne o şey?
-Sana söylemek için bekliyordum... Sen, sen henüz uyanmamışken senin kimliğini bulmak çok zor oldu yavrum seni bir tek ben biliyordum...
üzerindeki hırkasını çıkarıp kenara koydu derin bir nefes aldı ve devam etti;
  Bir kez senin yanına gelirken hastaneye sen uyanmadan önce... İki adam danışmada idi siyah takım elbiseli... Ben de senin soy adını bir türlü hatırlayamıyordum onu düşünürken yürüyordum
Adamlardan biri birden "Kim Hana! Tekrar bak!" Diye bağırdı işte o zaman adını hatırladım. Ama adamların seni nereden tanıdığını anlayamadım mafya  gibi tipleri vardı güvenip gidip soramadım da. Adamlardan biri danışmadaki çalışana vurunca hemen hastaneden çıktım. Uzun uzun düşündüm. İlk geldiğinde hani icra borcumu ödediğinde parayı bana nakit vermiştin o kadar parayı hem de... ben sana bankaya yatırmanı söylediğim de kredi kartı kullanmadığını söyledin. Telefon numaranı istediğimde hattını kapattığını yenisini alınca vereceğini söyledin...
Hana hiçbirini hatırlamadığından tek kaşı havada ağzı hafif açık dinliyordu.
  Sonra ben de düşündüm ki... Sen birilerinden bir yerden kaçıyordun.
Hana son söyledikleriyle sarsılmıştı. Belki de kimsesinin olmamasının sebebi buydu eğer biri varsa da belki ondan kaçıyordu
   Sana saçlarını zorla kestirip boyattırmamın, hatta dışarı çıkarken sürekli güneş gözlüğü taktırmamın Jiwon ile Seul'e gitmene izin vermememin sebebi bu. Adliyeye gittiğimde seni orada da sorduklarını söyledi oradaki hademe arkadaşım. Ve şimdi benim güzel kızım...
Elini yavaşça kaldırıp Hana'nın saçlarını okşuyordu
  Sen hiçbir şey hatırlamıyorsun. Onlarla nasıl başa çıkarsın? Bir de hamile olma meselen var... Kim bilir seni bulsalar sana neler yaparlar... Kendi adına hiçbir şey açtırma! Bankalara gitme! Ben sana bakarım.
Hana büyükannenin bu kadar zeki olmasına mı yoksa böyle bir şeyin içinde olduğuna mı şaşırmıştı karar veremiyordu.
-Büyükanne sen bu kişinin bebeğin babası olduğuna emin misin?
Çekinerek sormuştu, yanakları hafiften pembeleşirken ellerini nereye koycağını şaşırmıştı büyükanne onun bu haline tebessüm ederek;
-Belki de o değildir ama o da olabilir. Kendini zorlama yavrum hafızan yerine gelince hepsini cevaplayacaksın.
Oflayarak yerinden kalktı
  Ben de artık dükkanı açayım sende evine git hadi.
-Büyükanne ben böyle... Ben de çalışsam? Bana bir iş bulsan evde duramıyorum artık.
-Kızım ben sana sabahtan beri ne anlatıyorum?
-Avukatlık değil. Garsonluk falan belki?
-Offf kızım çok riskli.
-Ama...
-Peki peki bakınırım bir
Dedikten sonra usul usul merdivenleri indi. Hana peşinden eve girmişti. Büyükannenin anlattıklarını düşünüyordu demek birinden kaçıyordu? Odasına geldiğinde kendini yatağa attı,
-Acaba bebeğin babası mı? Belki de kötü işlere bulaşmıştım? Olamaz mı? Olabilir, gayette olur!
Yatakta dönüp kendi kendine konuşurken gözüne birden gardırobun üzerindeki orta boy siyah valiz çarptı daha önce hiç dikkatini çekmemişti... Muhtemelen boş bir valizdi kıyafet valizi. Hana da içinden ıvır zıvır çıkan kutuları koyacak bir yer arıyordu. Onları görmek Hana'yı istemsizce çok rahatsız ediyordu. Yataktan kalktı yavaş adımlarla içeri gidip sandalye getirdi sandalyeye çıkıp valizi çektiğinde şaşırmıştı valiz boş değil aksine ağırdı. Zorla da olsa birkaç kez düşme tehlikesi atlatarak valizi aşağıya aldı şifreli bir valiz idi. Bu hiç olmamıştı şu an. Üzerinde girilmiş olan şifreyle denedi şanslıydı ki açılmıştı yavaşça valizin fermuarını açtı valizi açtığı zaman büyük çaplı bir şok geçirmişti. Valizin içi para doluydu. Oturduğu yerden kalktı odanın içinde turluyordu. Gerçekten kötü bir şeyler yapmış olmalıydı başka türlü kimsesiz bir öğrencinin bu kadar parası olması imkansız ötesi bir şeydi. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Bu paralar nereden çıkmıştı valizin içindeki gizli gözlere baktı banka dekontu görünce iç çekti. Üzerinde adı yazıyordu ama yinede rahatlayamazdı kendi hesabından çekmiş olsa da bu onun parası olduğu anlamına gelmezdi. Hesabını kapattığına göre ve bu kadar parayla Seul'den buraya gelebildiğine göre cidden büyükanne haklıydı kaçıyordu. Ama kimden ve neyden? Fazla oyalanmadan valizi kapattı kilitledi aldığı yere geri koydu ve dikkat çekmesin diye yanına birkaç kutu daha koydu. Bu parayı burada tutması fazla riskliydi Hana bu ihtimalleri düşünürken kapı 3 kez vuruldu bu Jiwon du anlaması için hep aynı şekilde vuruyordu. Hızlı bir şekilde valizi kapatıp kilitledi ve yerine çıkardı ne kadar hızlı olduysa da Jiwon'u fazla bekletmişti Jiwon kapıyı kırarcasına çalıyordu
-Hana! Hana iyi misin? Neden açmıyorsun!?
Hana adımlarını hızlandırıp kapıyı açtı. Açmasıyla birlikte iki kol aniden onu kendisine çekip sıkıca sarılmıştı Hana ne olduğunu anlamaya çalışırken elinin altında atan Jiwon'un kalbini hissedebiliyordu. Bu kadar korkmuş muydu? Ama neden?
-Neden hemen açmıyorsun! Ne kadar korktum haberin var mı?
-Oh özür dilerim ben sadece lavabodaydım ve...
Jiwon kollarını ondan çekerken yüz yüze gelmiştiler Hana Jiwon'un kendisine bu kadar düşkün olmasının hoşuna gitmediğini söylese çok büyük yalan olurdu.
-Büyükannem benimle bir işin olduğunu söyledi?
-Uhmm şey telefon almam gerek de benimle gelir misin? Bir de numarayı senin üzerine almamız gerek sorun olur mu?
-Hayır olmaz. Hatta doğrusu olur büyükannem anlattı kendi üzerine bir şey almamalısın.
-Evet en azından hafızam yerine gelene kadar.
-Hazırsan çıkalım mı?
-Bekle bir dakika.
İçeri koşup ceketini ve cüzdanını alıp geldi. Gözlüğünü bu kez almamıştı. Kapıyı çekip kilitledikten sonra Jiwon'un peşinden merdivenleri indi. Hana bu mahalleye alışmıştı insanlar sıcak ve güler yüzlüydüler Jiwon ile birlikte yürürken geçen gün geldiği kitapçının önünden geçerken camdaki "Satılık" yazısı dikkatini çekti yaşlı bir amcanın dükkanıydı.
-Oğlunun kumar borcunu ödemek için satıyor... Yoksa iyi iş yapan bir kitapçı.
Hana Jiwon'un son zamanlarda aklını okuyabildiğini düşünmeye başlamıştı
-Acaba ben nasıl bir evlattım? Bazen bunu çok merak ediyorum. Sanırım pek iyi bir evlat değildim.
Jiwon Hana'nın yüzüne gelen saçını kulağının arkasına sıkıştırırken
-Sanmıyorum.
-Anlamadım?
Şimdi yürümeye devam ediyorlardı Hana yerdeki taşların çizgilerine basmadan yürümeye çalışıyordu Jiwon da onun bir adım arkasından onun bu çocuksu haline gülümseyerek yürüyordu
-Bence iyi bir evlattın.
-Nereden bu kanıya vardın?
-Altıncı hislerim iyidir.
-Hadi ama!
-Bir bakalım... Merhametli ve saygılısın.
Hana ters ters yürürken sesli bir şekilde gülmüştü
-Ciddi misin? Bu mu yani?
-Evet bu! Baksana büyükannem nasıl seviyor seni elinde olsa beni evden atıp seni torunu yapacak.
-O büyükannenin tatlılığı benle bir alakası yok
Jiwon düşmemesi için adımlarını onunla uyumlu atıyor arada bir kolundan tutup dengesini sağlamasına yardımcı oluyordu
-Sen de ona karşı saygılısın.
-Tabi ki de öyle bana kimsesizken sahip çıkan bir kadına neden saygısızlık yapayım ki içim el vermez o kadar yüzsüz değilim.
-Cidden böyle mi düşünüyorsun?
-Evet
-Aptalsın! Ve geldik.
Dedikten sonra hızlı bir şekilde içeri girdi Hana da peşinden girince birlikte telefonlara bakmaya başladılar Hana telefonun parasını nakit ödeyince adam tip tip baksa da bir süre kıyafetlerine ayakkabılarına ve duruşuna bakınca zengin çocuğu olduğuna karar verdi. Hana ve Jiwon dükkandan çıkmak üzereyken Hana'nın gözüne telefon kılıfları çarptı Jiwon'un kolundan tutup kılıflarının yanına çekti
-Bu çok güzel
Derken eline aldığı kılıfı Jiwon'a gösteriyordu
-Zevklerin değişmemiş
-Anlamadım?
-Geldiğinde elindeki telefonda da bu tarz bir kılıf vardı hatta neredeyse aynısı.
-Ciddi misin?
Jiwon gülümseyerek başıyla onaylayınca Hana telefon kılıfından iki tane aldı birini Jiwon'a uzatırken Jiwon anlamaz bir şekilde ona bakıyordu
-Couple kılıf?
-Ne alaka teşekkür hediyem!
-Couple ama ?
-Her neyse!
Jiwon kılıfı telefonuna taktıktan sonra Hana'yı kolunun altına çekti ve telefoncudan çıktılar.
-Eve mi gidiyoruz?
-Başka bir şey mi yapmak istersin?
-Evet...
-Nedir?
-Beni düştüğüm yere götür?
Jiwon kolunu omzundan çekip bir süre Hana'nın yüzüne baktı ifadelerini okumaya çalışır gibi bir hali vardı.
-Evet ciddiyim hadi götür
-Aklımı mı okudun?
-Evet.
-Ama iyi olacak mısın?
-Korkma tekrar düşmem veya atlamam...
-İkisine de izin vermem zaten...
-Peki kardeşim gidelim mi?
-Kardeşim?
-Ablanım ben senin unuttun mu?
Derken önden önden yürüyordu çünkü Jiwon'un buna sinirleneceğini biliyordu
-Ne dedin? Tekrar et!
Sinirle söylenirken o da adımlarını hızlandırmıştı Hana koşmaya başladı
-Ablanım?
Hana bağırınca sokaktaki insanlar onların bu halini tebessümle izliyordu. Hana yakınlarda ki parka girince Jiwon da onun peşinden koşarak parka girdi
-Buraya gel!
-Sanmıyorum!!!
Gülümserken birden bakışları parkta daha 2-3 aylık bebeğini gezdiren anneye kaydı. Susması için bebeği arabasından çıkarıp kucağına alıyordu boynuna dolanan kolla Bebeği izlemeyi bıraktı
-Yakaladım.
-Ahh evet...
Sesi dalgın çıkmıştı. Jiwon az önce Hana'nın baktığı yere bakınca sebebini anladı büyükannesi ona Hana ile ilgili her şeyi anlatıyordu. Jiwon kollarının ikisini de Hana'ya sardı
-Eğer çok istersen evlatlık alırız.
-Ne?!
Hana Jiwon'un yüzüne bakamıyordu utanmasının sebebi çocuğu olmayacağını bilmesi miydi yoksa böyle bir şey demesi mi kestiremiyordu ama kızardığını hissediyordu.
-Hahhh olamaz yoksa beni sadece oyalıyor muydun?
Kollarını çekip aptal aşk filmlerindeki  kızların yaptığı gibi ellerini yumruk yapıp omzuna peş peşe hafif hafif vururken bir ayağını da arkaya doğru kaldırmıştı. Hana'nın az önceki halinden eser kalmamış karşısındaki fazla sevimli gelen yaratığı izliyordu.
-Ablan bu konu hakkında erken olduğunu düşünüyor...
Jiwon'un tüm modu bozulmuştu
-Bak işte...
Dedikten sonra iç çekmişti
Hana böyle sahiplenilmenin ne olduğunu acaba eski hayatında da biliyor muydum? diye düşündü. Bunu öğrenmesinin şu an için imkanı yoktu Jiwon'un uzattığı kolunun altına girdi ve düştüğü yere gitmek için otobüs durağına yürümeye başladılar.

Who you? ||GDragon Where stories live. Discover now