16え8

686 46 1
                                    

Jiyong eve döndüğünde sırıtarak üzerindeki ceketi bir kenara fırlattı ve mutfağa yöneldi uzun zamandır ilk defa acıkmış hissediyordu. Mutfakta hemen yiyeceği bir şey olmadığını anlayınca telefonunu çıkarıp dolabın üzerinde asılı olan pizzacılardan birini aradı. İlk önce küçük boy dediyse bile sonradan bunun orta boy diye düzeltti. Keyifle odasına doğru gidiyorken son anda bu fikirden vazgeçip kendini salonda ki koltuklardan birinin üzerine attı. Sırıtarak tavanı izliyordu.

Bu aralar hayatı düzelmiş gibi gidiyordu. 2 hafta önce Hana'nın babasının yanında ve güvende olduğunu öğrendiğinden beri kendini yaşıyormuş gibi hissediyordu. Nefes alabiliyordu. İstediği gibi müziğiyle ilgilenebiliyordu. Grubuyla daha çok zaman geçiriyor ve gülümsüyordu. Bunları düşünürken birden Seungri'yi özlediğini hissetti pizzada söylemişti. Üşenmeden yerinden kalktı pizzacıyı aradı pizzaların sayısını arttırıp Seungri'yi aradı

-Alo hyung.

-Seungri bak ne diyicem ben pizza söyledim ve size de söyledim. Hyunglarını da al ve bana gelin.

-Ahh...

Seungri'nin sesinden bu teklife şaşırdığı açıkça belliydi.

-Pizzadan önce gelin tamam mı?

-Olur hyung.

Jiyong mutlulukla oturduğu yerden kalktı. Evin içinde gezmeye başladı. Üst kata çıktığında gözüne koridorun sonunda ki kapı çarptı depo tarzı bir yer olarak kullanıyordu burayı kapıyı açarken kapı sessizde olsa gıcırdamıştı. Buraya uzun zamandır girmiyordu. Kapıyı açar açmaz kocaman bir ayı onu karşılamıştı bu Hana'nın ayısı idi ama gece uyandığında korktuğunu söylediği için onu buraya atmışlardı. Genelde kızlar bu tarz şeyleri severdi ama Hana pek sevmezdi.

Hana ile ilk buluşmalarını hatırlıyordu da hiçbir zaman onunla buluşurken çiçek almamıştı. çünkü Hana çiçekleri sevmiyordu. Bunun yerine Hana'nın beğeneceğini düşündüğü romanlar alıyordu. Hana'nın kitaplığının üçte birini Jiyong aldı dese pekte yanlış sayılmazdı. Hana çok okurdu. Jiyong'u beklerken bile okurdu. Ajansta, kafe de, evde... her yerde okurdu. Eğer okumuyorsa çizerdi. Hana her zaman kendi kendine geçirdiği vakti kaliteli kullanan bir insan olmuştu. Jiyong depoda ki kitaplara bakarken bunu düşünüyordu. Kitaplığın üzerideki büyük dosya gözüne ilişince içeri girip parmaklarının üzerine yükselip dosyayı aldı yavaşça dosyayı açınca içinden ilk bakışta bile "Beni Hana çizdi" diyen çizimler çıktı.

Jiyong yavaşça ayının kucağına oturup dosyanın içindeki çizimleri eline aldı. Hana her zaman Jiyong'u çizmek istediğini söyler ama genelde çizmezdi sebebi ise zaten onu çizen çok fazla yetenekli fanı olduğuydu bu yüzden onu çizmezdi ama Seungri'yi çizerdi veya Youngbae'yi sanki onların onları çizen fanları yoktu. Jiyong resimleri incelemeyi bırakıp dosyayı aldığı yere bıraktı tekrar ayının kucağına oturdu. Acaba Hana şuan ne yapıyordu? Hana'nın babasının yanına gittiğini öğrendiğinden beri onu sürekli havalı bir iş kadını başarılı bir avukat olarak hayal ediyordu. Sonra izlediği dramalarda bu tarz kadınların bol bol görücü usulü buluşmaya gittiklerini şirketin geleceği için evlilikler yaptıklarını hatırladıkça böyle bir şey olmaması için dua ediyordu. Sebebi basitti Hana'yı hala seviyordu. Evet konserlerde onun için yazdığı şarkıları söylerken göz yaşlarını tutamıyordu. Hana buna muhtemelen ergence der ve saatlerce gülerdi ama Jiyong buydu hem sevdiği kadına şarkılar yazacak kadar düşkün hem sevdiği kadını ihmal edip değersiz hissettirecek kadar umursamaz. Hana'yı hala seviyordu içinde Hana'nın ona döneceğini söyleyen zayıf bir ses vardı oda son günlerde gittikçe zayıflıyordu. Özellikle barda tanıştığı kız. Nahyun evet Hana ile aynı şekilde tanışmıştı. Hareketleri de Hana'ya fazlasıyla benziyordu.


***

Jiyong YG'nin onu bu tarz stajyer seçmelerine zorla sürüklemesinden bıkmıştı. İnsanların umutlarının gözlerinin önünde yıkılmasına dayanamıyordu. Seçmelerin olduğu salondan kendini zorla dışarı attı. Nefes almaya ihtiyacı vardı. Camların olduğu tarafa doğru yürürken telefonundaki mesajları kontrol etti. Evet kız çoktan bitirmişti ama Jiyong'un içinde hala bir umut vardı. Mesaj olmadığını görünce üzülerek telefonu cebine koyuyordu ki kendisine çarpan bedenle kafasını kaldırdı

-Ne yapıyorsun
Jiyong'un sesi karşısındaki gözlerle buluşunca sesi giderek kısılmıştı.

-Önüne bakmayanın sen olduğunu fark etmeye
Jiyong kızın sevimliliğine sırıtmak istese de kendini tutuyordu. Bu kızın kim olduğunu ölümüne merak ediyordu bakışlarını üzerinde gezdirdi. Hayır seçmeler için gelmemişti yoksa üzerinde muhakak ismi yazan bir kart olurdu. Dansçı mıydı? dansçı olsa daha önce en azından konserlerde görürdü. Merakına yenilmemek için direnirken bakışını sertleştirmeye çalıştı.

-Ben önüme bakıyordum!

-Eminim bakıyordun! her neyse özür dile ve ikimizde kendi yolumuza gidelim.

-Ne özrü? özrü senin dilemen gerekmiyor mu karşısındaki kız bıkkınlıkla nefes verip saçlarını eliyle diğer yanına atınca Jiyong kalbinin teklediğini hissetmişti. Birden ortam fazla ısınmıştı.

-Siz ve sizin egonuz. Ne halin varsa gör.

Kız hiçbir şey demeden arkasını dönüp gidiyorken Jiyong kendinden bağımsız olarak kızın kolundan tutup kendine çevirmişti

-Ben-

Jiyong kendisine sinirli ve şaşkın gözlerle bakan kıza diyeceği şeyi bitiremeden arka plandan gelen bağırma sesiyle gözlerini onunkinden çekti bir çift kol ona sarılmış onu uzaklaştırıyordu. bu az önce içeride olan seçmelere gelen kızlardan biriydi ve belli oluyordu ki kız seçmeleri geçememişti.


***














Uzun zaman oldu biliyorum ama bayramdı, okuldu derken ancak şuan atabildim kusura bakmayın... Daha düzenli bölüm atmaya çalışacağım çok sevgili hayalet okuyucularım...(ω╹๑ )

Who you? ||GDragon Where stories live. Discover now