13あ 7

724 56 3
                                    

Hana kitapçıya çalışan almıştı. HyunWoo da okuldan sonra kitapçıya geliyor ve çok müşteri olduğu zaman çalışana yardım ediyordu.

Hana büyükannenin yanından çıktıktan sonra eve dönmek istememişti. Büyükanne hastaneye yattığından beri evin bütün neşesi kaybolmuştu, Hana eve geldiğinden beri ilk defa evin eski olduğunu hissediyordu. Büyükanne evi canlı tutan tek şeymiş gibi evde onun gidişinden payını eski gözükerek almıştı. Jiwon artık eve gelmiyordu bile geceleri hastaneye geliyor ve sabah gidiyordu. Hana Jiwon'un gelmek için izin alması gerektiğini biliyordu ve aynı zamanda izin aldığı kişinin Jiwon'na zor zamanlar yaşattığını da biliyordu. Ekstra pratik yapmak soğuk odada yatırmak gibi...

Hana adımlarını hızlandırırken "Siktiğimin başkanı! YG" diye mırıldandı. "Umarım ölürsün!" Bunu biraz daha yüksek sesle söylemişti. Kitapçının kapısını açınca çalışana selam verip yukarı çıktı HyunWoo her zamanki yerinde oturmuş ders çalışıyordu. Dolaptan iki çikolatalı süt alıp HyunWoo'nun yanına oturdu.
-Büyükanne nasıl?
-İyi desem yalan olur, kötü de demek istemiyorum.
-Ohh... Senin için önemli biliyorum ama en azından senin toparlaman lazım...
-O benim tanıdığım ilk insan...
-Anlamadım...Haaa
-İntihar ettiğimi düşünmeyen tek insan büyükanneydi.
-Bende öyle düşünmedim hiç! Neden beni görmezden geliyorsun!
-Bence sen de intihar ettiğimi düşünüyorsun çünkü... Ve benden bir şeyler saklıyorsun!
-N-ne? Nereden çıkardın bunu?
HyunWoo fark etmese de terlemeye başlamıştı ve Hana bunun farkındaydı. Artık öğrenmenin zamanı gelmişti HyunWoo ile bu oyunu oynamaktan sıkılmıştı. Ne zaman bu konu açılsa geriliyordu. Birde şu hatırlamadığı hayatından bir şeyler bildiğini hissettiren cümleleri ve mimikleri vardı. Bazen abartıp Hana'ya Hana'yı anlatıyordu. Tanıyormuş gibi.
-Hadi ama HyunWoo sıkıldım bu oyundan. Artık bana beni nereden tanıdığını söyleyecek misin?
-N-ne İşte burada tanıştık ya?
-HyunWoo oynama benimle!
Sesi tahmininden yüksek çıkınca alt kattaki çalışan merdivenlere gelmişti "Bir sorun mu var?" Diye usulca sorunca Hana sadece baş hareketleriyle cevap verince çalışan alt kata geri döndü. Bu arada HyunWoo eşyalarını toplamaya çalışıyordu. Hana HyunWoo'nun kitabını elinden sertçe çekti. HyunWoo fazla paniklemişti. Ellerinin titremesini artık saklayamıyordu.
-Ben benim git-gitmem ge-rek.
-Hayır biz konuşana kadar gitmiyorsun! Benden ne sakladığını anlatmadan olmaz! Duydun mu? Gidemezsin!
-Nuna...
-Bana nuna deme! Beni nunan olarak görsen beni kandırmazdın!
-Sen benim nunamsın ve seni öyle görüyorum!
HyunWoo sonunda ağlamaya başlamıştı. Hana bu kadar bunalmış olmasa geri adım atmıştı çoktan ama bu gün ne olursa olsun öğrenecekti.
-Hyunwoo eğer nunansam anlat. Ne saklıyorsun benden? Ya da artık görüşmeyelim.
-Nuna...
Hana heyecanlanmıştı. HyunWoo'ya zaman tanımaya çalıştı elini omzuna koyup onu rahatlatmaya çalıştı.
Sen benim en yakın arkadaşımsın. Hatta sen benim tek arkadaşımsın... Okulda hiçbir zaman sevilmedim... Benden nefret ediyorlar... Annem sadece şirketi önemsiyor ve birinci olana kadar beni oğlu olarak görmediğini söyledi... Babamsa eve gelmiyor gelse bile...

Bir yandan göz yaşlarını silerken kesik nefeslerle anlatıyordu Hana'nın içi parçalanmıştı. Tahmin ettiğinden daha zor zamanlar geçiriyor olmalıydı ama hala istediği cevabı alamamıştı.
Nuna sen şu an benim için herkesten daha önemlisin ve değerlisin...Lütfen... Lütfen bana görüşmeyelim deme.
-Sen de benim için öylesin ama yoruldum... HyunWoo geçmişi hatırlamaya çalışmaktan yoruldum. Şu an hiç gücüm yok hatırlamaya. Ve sen geçmişime ait bir şeyler taşıyorsun ama bana söylemek yerine saklıyorsun. Neden?
HyunWoo cevap vermek yerine Hana'yı izlemeye devam etti. Bakışları derinleşmişti. Uzun bir süre cevap vermedi. Hana asılı olan saate bakınca çoktan 2 saatin geçtiğini fark etti. Ama HyunWoo hala susuyordu. Söyleyeceği şey bu kadar zor muydu? Hana sakladığı şeyi daha çok merak etmeye başlamıştı. HyunWoo'yu zorlamak istemiyordu zaten eve bir saatten fazla geç kalmıştı. Bu onun için büyük bir sorun olacaktı hemen anlatıp gitse daha iyiydi ama anlatmıyordu sadece susuyordu.
HyunWoo...
-Nuna ben özür dilerim... An-anlatacağım. Ama beni yine sevecek misin?
-Tabi ki...
-Nuna özür dilerim biz... Daha önce kar-
-Hyunwooo!!
İkisi de aynı anda bakışlarını merdivenlere yöneltti uzun boylu kalıplı bir kadın merdivenlerden bağırıyordu. Yanlarına geldiğinde HyunWoo'nun kolundan sertçe çekip;
Demek buralarda sürtüyordun! Bizde seni ders çalışıyor sanıyoruz! Utanman yok mu senin! Senin gibi bir evladı hak edecek ne yaptım ben!
Hana ne olduğunu anlayamadan HyunWoo tokadı yemişti. HyunWoo'nun kanayan dudağına bakınca birden aylardır HyunWoo'nun yüzünde gördüğü yaraları hatırladı. O belki okulda zorbalık görüyordur diye düşünmüştü ya da belki babasından bekliyordu. En azından annesi onu sevmeliydi.
-Durun ne yapıyorsunuz! O zaten ders çalışıyordu.
Hana kadınla HyunWoo'nun arasına girmeye çalışınca kadın hızlı bir hamleyle Hana'ya tokat atmıştı. Hana dudağından aşağıya akan sıvıyı umursamadan kadına karşı koymaya çalışıyordu
-Hep senin yüzünden değil mi? Sürekli eve saçma kitaplarla geliyor! Oğlumun aklını sen boyadın! Senin yüzünden dersleri düştü! Uzak dur oğlumdan senin gibileri bilirim onu kandırıyordun! Para için!
Hana ne olduğunu anlayamadan kendini yerde bulmuştu.Kadın bir kadına göre fazla güçlüydü. Hana doğrulmaya çalışınca karnında hissettiği tekmelerle HyunWoo'nun sesini duymuştu
-Dur anne!
Kadının durmak gibi bir niyeti yoktu. Hana tekmeler kesilince gözlerini araladı ve HyunWoo'ya öldürmek için vuruyormuş gibi vuran kadını gördü son bir nefesle ayağa kalkıp kadını ittirdi pek etkili olmamıştı. Hana kadının sporcu olduğuna yemin edebilirdi. Kadın Hana'yı öldürmek ister gibi bakıyordu. Hana HyunWoo gibi sevimli bir çocuğun böyle çirkin bir kadından çıkmasına şaşıyordu. Bir iki adım gerileyen kadın HyunWoo'nun elini tutup kendine çekmeye çalışırken araya giren Hana'yı tüm gücüyle itti. Hana ne olduğunu anlayamadan tiz bir çığlık bırakmıştı. Algıları yavaşça kapanırken hissettiği şey kitaplığa çarpmasının etkisiyle hissettiği kemiklerindeki sancı ve kayarken bedeninde hissettiği rafların sürtünüşü idi, peşinden üzerine düşen kitapların seslerini az da olsa duymuştu.







Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Who you? ||GDragon Where stories live. Discover now