“Beni sevmiyor musun? Ben ne olacağım peki? Kardeşin incinmesin diye ben yalan bir sevgiyle devam mı edeyim?” tekrar cama vurduğumda “sakin ol,” diye uyardı ancak kafamdaki seslerden onu duyamıyordum bile.

“Ben bunu ne kendime ne Barış'a yaparım! Duydun mu beni piç herif! Ben yalancı değilim!”

Dudaklarımdan bir sürü çığlıklar yükseldi durmaksızın cama vururken ama artık kendi sesimi bile duyamıyordum.

“Değildi! Tamam ulan oyun değildi!”

Savaş sonunda sesini benden daha çok çıkarıp cama yumruk attığında cam daha fazla aldığı darbelere dayanamayarak tuzla buz olup kırılarak yere döküldü. Aniden irkilip çığlık atarak geriye kaçtığım sırada ayağıma batan cam parçasıyla sendeleyip yere düştüm. Hangi ara beline attığı havluyu anlamadan yanıma gelip diz çöktü.

“Kahretsin! Seni inatçı karı, ne vardı inanıp benden nefret etsen.” derken elini uzatarak avucuma aldığım ayağımı kendine doğru çekti. Ayağımı aynı hızla ellerinden kurtarıp geri çekerken “senden nefret ediyorum!” diye bağırdım.

Gözlerini devirdiği sırada yeniden ayağıma uzandı. “Tamam,şu ayağına bakayım daha sonra etmeye devam edersin.”

“Bırak!” diye bağırdım yeniden. Ayağımı çekip dizlerimden destek alarak ayağa kalktım ve topallayarak yeniden yatak odasına girdim. Arkamdan geldiğini sert adımlarından anlamıştım ama bu sefer akıllılık yaparak herhangi bir atakta bulunmamıştı.

Yatağa oturduğumda komodinden rulo halindeki peçeteyi elime alarak birkaç yaprak kopardım. “Tekneyi karaya yanaştır. Daha fazla seninle yalnız kalmak istemiyorum.” deyip peçeteyle ayağımın tabanına bulaşan kanı silmeye başladım.

“Dün gece öyle demiyordun ama.”

Yeni bir ruh hali değişimiyle beni şaşkına uğrattığında gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Daha kötüsü verecek bir cevabım da yoktu ve tek yapabildiğim seslice inlemekti.

“Tamam tamam dişi terminatör,gidiyoruz.”

Yatağın diğer tarafına geçip üzerini giyerken arkamda olmasına rağmen gözlerimi kapadım çünkü önümde koca bir boy aynası vardı. Birkaç saniye sonra gölgesini üzerimde hissettiğimde “gözlerini açabilirsin,sanki dün gece bir şey görmemiş gibi sen de.” diye homurdanmıştı. Gözlerimi açıp tepeme dikilen bedenine baktığında kaşlarımı çattım. “Üstün neden çıplak?”

“Bilmem,sırtıma bıraktığın izlerini herkes görsün diye belki,” diyerek dudaklarını büktüğünde sinirle bir nefes verdim. “Savaş!”

“Kazağım senin üzerinde de ondan.”

Gözlerimle üzerimi tarayıp ona hak verdiğimde kazağın eteklerinden tuttum çıkarmak için ancak karşımda dikilen moronu unutmuştum. Boğazımı temizleyerek çıkmasını ima ettiğimde omuz silkerek karşılık verdi. Bu sefer gözlerimle kapıyı gösterdiğimde bana bir anlama özürlüsü gibi bakıp kafasını iki yana doğru salladı. “Ne?” diyerek.

“Çık da giyineyim diyorum kaçık herif. Dünden beri sen daha mı sapıklaştın sanki?”

Dudaklarının kenarı muzip bir ifadeyle kıvrıldığında “dün geceden sonra başka ihtimal düşünülemezdi.” deyince yüzüm anında ısınarak kızarmıştı. Elimin altındaki yastığı ona fırlattığımda havada yakalayarak yastığın altından bana baktı. “Karavana!”

SAVAŞ ve BARIŞ Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum