Bu kadar utanma... Şimdi hediye sırası bende

Hana'yı kendine çevirdikten sonra yüzündeki ellerini aşağıya indirdi. Dudaklarına ufak bir öpücük bıraktıktan sonra elini tutarak masaya çekti.

-Daha klişe olabilir miydi?

-Üzgünüm ama aklıma sadece bu geldi.

Hana masaya oturduktan sonra Jiyong da karşısına oturdu. Hana bir süre Jiyong'un yüzünü izledi."Acaba o? Hadi canım sende?"

-Sana bir şey sorabilir miyim?

-Tabii

-Diyelim ben ortalardan kayboldum,

-Başlıyoruz yine.

-Ne yaparsın?

-Seni bulurum.

-Ya bulamazsan?

-Bulurum.

-Diyelim ki bulamadın, iki yıl boyunca...

Jiyong elindeki çubukları masaya bırakarak boğazını temizledi

-Cidden bugün konuşmak istediğin şey bu mu?

Hana Jiyong'un görüntüsü silikleşmeye başladığında panikle söyledi

-Evet, çabuk cevap ver!

-Muhtemelen iki yıl boyunca acı çeker geri döndüğünde yine seni istedim.

Hana Jiyong'un görüntüsü silikleşirken başında netleşen acı ile gözlerini sıktı. Başındaki acı şiddetlenirken Jiyong'un söylediklerini düşünemiyordu bile.


Hana gözlerini açtığında yataktaydı ışıklar kapalı olduğundan gözlerinin boşluğa alışması zamanını almıştı., görüşü netleştiğinde karşısında oturan adamı yeni fark etmişti. Bakışlarını adama sabitlese de yüzünü seçemiyordu. Tek anladığı şey adamın küçük bir bardakta bir şeyler içerek kendisini izlediğiydi. Hana oturduğu yerde dikleşti ve etrafında kendisini koruyacak bir şeyler aradı, adamın uyuyan birini bu şekilde izlemesi ürkütücüydü, Hana korktuğunu hissetmeye başlamıştı. Neden yeni korkmaya başlamıştı bilmiyordu ama yeni korkmaya başlamıştı. Ve şuan üzerinde yattığı yatak ahşap kokan küçük yerden daha ürkütücü geliyordu. Hana küçük yeri hatırlamasıyla başına saplanan acı yüzünden inledi.

Yerde yatan bedeni,

Gözlerinden akan yaşın artık yüzünü yakması,

Ahşap ve adını bilmediği şeyin karışmış kokusu,

ışıkların açılması ile Hana tek kolunu gözlerine siper etti. Hızlanan kalbini umursamadan kolunu yavaşça indirdi şimdi karşısı boştu, bu Hana'yı daha çok ürkütmüştü, Hana odayı incelemeye başladığında sıkışan kalbi ile elini kalbine götürdü, nefes almakta da güçlük çekiyordu ama zihni bunu fark edemeyecek kadar meşguldü bakışlarını işlemeli aynadan çekerek köşedeki aynalı masaya yönlendirdi, bu Hana gözlerinden akan yaşı da fark etmemişti, yataktan hızlıca çıktı ilk anda başı dönse de bu geçtiğinde adımlarını masaya yönlendirdi, masanın yanına geldiğinde ilk çekmeceyi açtı, burada üç tane kitap vardı Hana kitaplara damlayan gözyaşlarını umursamadan kitapları eline aldı üç dilde Küçük Prens... Hana başının dönmesinin geçmesini bekledikten sonra ikinci rafı açtı, çekmecenin içindeki kadife kaplama kutuyu eline aldı, kutuyu yavaşça açtı, karşısına çıkan çubuk saç tokasıyla ağzından çıkan hıçkırığa engel olamadı, Yani gördüğü her şey gerçekti , bir kardeşi vardı ve babası iğrenç bir adamdı, annesini aldatmıştı ve Hana bunu küçük yaşta öğrenmişti, Hana o zaman ağlamadığı şeylere şu an ağlıyordu... Ne mükemmel bir ironi, küçük bir kıza ağır gelmeyen şeyler büyük bir kıza ağır geliyordu, Hana başını daha fazla dik tutamayacağını anladığında başını masaya yasladı. Ne kadar orada ağladı bilmiyordu ama arkasında birinin varlığını hissettiğinde başını kaldırdı ve aynadan arkasındaki kişiyle göz göze geldi.

-Hoş geldin kızım.

Hana son kelimeyle midesinin bulandığını hissetmişti. Bunca şeyden sonra Hana'ya kızım mı diyordu?

  Benimle konuşmayacak mısın? Hiç değişmemişsin. Benden hala nefret ediyorsun. Ama ben senin hala babanım. Yani bir süre baban değildim biliyorsun hisselerimle ilgili birkaç şey oldu ve böyle yapmam gerekti. Gerçi umrunda olduğunu sanmıyorum ama. Neyse sen neler yaptın iki yıl boyunca? Avukat olmuşsun? İstersen sana daha iyi bir büro ayarlayabilirim?

Hana adamın hiçbir şey olmamış gibi böylesine rahat konuşmasına şaşırsa da belli etmemişti yani Hana'nın kaza geçirdiğinden haberi yoktu, hafıza kaybından da... Gerçi şu an bir şeyler hatırlıyordu ama hala babası ile son hallerini hatırlamıyordu. Nasıl bir ilişkileri vardı?

-İstemiyorum.

-İstersen büroyu satın alabilirim?

-İstemiyorum.

-Peki, o zaman hem şirket hem dosyalarla ilgilenebilirsin.

-Ne şirketi?

-Komik olma Hana?

-Bu arada sanırım idol sevgilinden ayrıldın?

Hana bakışlarındaki şaşkınlığı gizlemek için başını eğdi. Yani bunun anlamı o rüya? Hana göğsü sıkışırken babasının bunu fark edememesi için dua ediyordu.

   Bu bir evet sanırım. Neyse böylesi daha iyi. Zaten bu ayın sonunda Kento Yamazaki ile nişanlanacaksın.

Hana başını hızla kaldırdı. Ne demekti bu? Kento kimdi?

-Hayır nişanlanmayacağım.

-Sadece birkaç aylığına, ihaleyi alıp inşaat başlayınca nişanı atabilirsin.

-Ben kimse ile nişanlanmıyorum.

-Sebebi Kwon Jiyong denen herif mi? Hala peşinde galiba?

-Anlamadım?

-Japonya da birlikte değil miydiniz?

Hana cevap vermek yerine susmayı tercih etti.

   Benimle görüşmek istiyormuş. Bil bakalım neden? Tabii ki seni kaçırdığım için...

Hana karşısında sırıtan adama bakmaya tahammül edemiyordu.

-Beni bunu söylemek için mi getirdin buraya?

-Hem bu hemde... Hyunwoo'yu hatırlıyor musun?

Who you? ||GDragon Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt