W e l c o m e

23.3K 898 560
                                    

3 Temmuz 2005 / Seoul

"Mi Hi!"

Annesinin sesini duyunca oyuncak bebeğinin saçını örmekten vazgeçti küçük kız. Kolunun altına sıkıştırdığı bebeğiyle ahşap merdivenlere basarak aşağıya indi. Annesi paltosunu giymiş kapının önünde bekliyordu. Mi Hi'nın geldiği görünce gülümsedi, eğilip Mi Hi ile yüzlerini aynı hizaya getirdi.

"Bugün babayla bizim evlilik yıl dönümümüz." Dedi Mi Hi'nın saçlarını severken. "Bu akşam dışarda olacağız bu yüzden. Evde abinle sen tek kalacaksın, tamam mı?"

Küçük kız onaylarcasına kafasını salladı.

"Abini de pek kızdırma olur mu? Biliyorsun bu aralar çok yoğun, liseye hazırlanıyor... Ama yine de acıkırsan abine seslen. Masanın üstündeki yemeği ısıtsın, tamam mı?"

"Tamam." Mi Hi birkez daha kafasıyla onayladı annesini. Annesi bu duruma gülümsedi ve kızının alnına küçük bir öpücük kondurdu.

Mi Hi zeki bir kızdı. Henüz 5 yaşında olmasına rağmen bazı şeylerin farkındaydı. Algılaması güçlüydü. İnsanlara yardım etmeyi severdi. Hayvanlara karşı şefkatliydi. Bazen annesi kendi kendine soruyordu, Mi Hi hangi iyiliğimin ödülüydü acaba?

Annesi evden çıktıktan sonra salonda bebeğiyle oynadı Mi Hi bir müddet. Örmekten vazgeçtiği bebeğinin saçlarını tekrardan ördü. Mi Hi'nın birden çok bebeği yoktu. Az ve sayılıydı. Annesi ile babasının maddi durumu da iyi değildi. Ve bir kere bile bu durumdan şikayet edip daha çok bebek istemedi. Elindeki ile yetinmesini her zaman bildi.

En çok sevdiği bebek ise buydu. Mavi gözlü, örgülü sarı saçlı Sophie...

"Sophie, sen de benim gibi acıktın mı?" diye sordu küçük kız Sophie'nin yüzünü severken. "Annem abime söyleyebileceğimizi söyledi. Hadi abiye gidelim."

Mi Hi bebeğini de alarak ahşap merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladı. Abisi ile odaları karşı karşıyaydı.

Abisinin kapısının önüne gelince içerden gelen metalik müzikle kaşlarını çattı küçük kız. Bu sesten hiç hoşlanmamıştı. Oysa şu an okul için hazırlanması gerekmiyor muydu? En azından annesi böyle sanıyordu. Mi Hi bu sese inat güçlü bir şekilde kapıyı tıklattı. Ama abisi duymadı. Pes etmedi, birkez daha vurdu yine duymadı.

Sophie'ye baktı. "Abi bizi duymuyor. O zaman biz de yemeğimizi tek ısıtırız."

Sophie'yi göğsüne bastırarak aşağıya indi ve mutfağa doğru yol aldı. Mutfağa varınca da Sophie'yi sandalyeyin üzerine bıraktı. "Sen beni burada bekle ben yemeği ısıtacağım tamam mı?"

Masanın üzerinde yemek ve çakmak vardı. İlk önce yemeği alıp tezgahın yanına koydu, boyu henüz kısa olduğu için zorlanıyordu. Böyle olmayacağını biliyordu. Bir eline çakmağı alıp diğer eliyle bir sandalyeyi ocağın yanına kadar sürükledi. Ardından sandalyeye çıkıp o küçücük elleriyle çakmağı yakmaya çalıştı. Biraz zorlansa da sonunda yakmayı başarabilmişti çakmağı. Çakmağı yavaşça ocağa yaklaştırırken kendi işini kendi yapabildiği için gururluydu. Bu ona büyüdüğünü hissettiriyordu. Yine de dikkatli olmalıydı, ocak pencerenin hemen yanındaydı ve perdeyle ocak çok yakındı. Ama unuttuğumuz bir şey vardı ki o sadece 5 yaşındaki bir çocuktu. Bir an olsun eli titredi ve çakmak perdeyle temas etti.

Her şey çok ani olmuştu. Perdeden başlayan yangın evi sararken Mi Hi korkudan sandalyeden düşmüştü. Her yer alevdi ve dumandı. Ağlayarak Sophie'nin yanına gitti ve ona sarılarak masanın altına girdi. Bu onun kaçış yöntemiydi. Ama bilmiyordu ki alevler onun her yerinde olacak...

Ağlıyordu çok ağlıyordu ve korkuyordu. Ölmek istemiyordu daha çok küçüktü. "Yardım edin!" diye bağırırken kırmızı, turuncu renginden nefret etti. Çünkü o lanet renkler bedenine de uğramıştı.

Çığlık attı ve dumanların içinde bilinci kayboldu.
-
-
-
Ve Scars'ın yeni versiyonuyla karşınızdayım!

Açıkçası bu kurgu daha çok sindi içime, hem iyi kötü aklımda bir şeyler var. Umarım sizde beğenisiniz.

Bu arada 1. Bölüm biraz geç gelebilir çünkü bölümleri biraz biriktirmeyi düşünüyorum ama benim de sağım solum belli olmaz hani. :D

Önceden oy vermeyenler oy vermeyi unutmasın, önceden oy verenler ise yorum yapmayı unutmasın.

Gelecek bölümde görüşmek üzere!

Scars 哭 Jeon JungkookWhere stories live. Discover now