Bölüm 44

69.9K 5.8K 1.4K
                                    


İnstagram: pembekalemhikayeleri

***

Keyifli Okumalar. ❤️

***

Bölüm Şarkısı; Alexa Khan - Scarlet Rose

***

"Benim Mehmet bey ile acilen görüşmem lazım". Tolga sabırsızlıkla ve hissettiği fazla sinirle yaşlı bayan sekreterin yüzüne baktı. Dakikalardır Mehmet'i görmek için sekreteri ikna etmeye çalışıyordu. Sena'yı evine bıraktıktan sonra beklemeden Mehmet'in yanına gelmişti. Sevgilisinin sorularını savuşturmak çok zordu ama bunu başarmıştı; ona sadece şimdilik bilmesi gerekenleri söylemişti. Sena, sadece Rüzgar'ın kaçırıldığını biliyordu. Kimin, neden bunu yaptığı hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Tolga ona söylemek istemiş ama içindeki utanç buna engel olmuştu. Kendi babası resmen hayatlarını, özellikle kız kardeşininkini bir felakete sürüklemişti.

Sekreter gözlerindeki kemik çerçeve gözlüğü sinirle çıkardı. Gözleri hala adamın üzerindeyken derin bir nefes aldı. "Bakın beyefendi size kaç defa söyledim, yine söyleyeceğim; Mehmet bey toplantıda ve ben onu asla rahatsız edemem. Biraz bekleyin, zaten biraz sonra biter"

Tolga bıkkınlıkla elini yumruk yapıp masanın üzerine koydu. "Bakın" dedi sekreterin ses tonunu taklit ederek. "Ben de size kaç defa söyledim ve yine söyleyeceğim; benim onunla derhal görüşmem lazım. Bu hayati bir mesele"

Kadının dudakları gerilerek ince bir çizgi halini aldı. Bu adam pes etmeyecekti! Fakat o da kendisinin asla pes etmeyeceğini biliyordu. Senelerdir Mehmet Öztekin'le çalışıyordu ve patronunun özelliklerini fazlasıyla öğrenmişti. Asla toplantısının bölünmesini istemezdi. Karşısındaki adam hiddetle ona bakarken alnında ter damlaları boncuk boncuk birikti. Yaşadığı gerginlik nedeniyle titrek çıkan sesiyle "Yine de size izin veremem, kayın biraderi olsanız bile" derken arkasından açılan kapının senin duydu. Karşısındaki genç adamla birlikte arkasına baktı.

Kapıdan çıkan misafirlerini yolcu ettikten sonra Mehmet'in bakışları sekreterin masasına kaydı. Gözleri Tolga ile buluşunca kaşlarını hafif çattı. Yüzündeki anlaşılmaz ifadenin bir şeylere gebe olduğunu hissederken gerildi. Onun bir şey söylemesini beklemeden sabırsızca "Odama geçelim" deyip toplantı salonun çıktı. Mehmet odasına girerken kapıyı açık bıraktı. Tolga masada oturan sekretere ters bir bakış attıktan sonra Mehmet'in odasına ilerleyip, içeri girdikten sonra kapıyı kapattı.

Mehmet masasına sırt çevirerek geriye yaslanıp, avuç içlerini destek aldığı ahşap zemine bastırarak ayakta duruyordu. Bedeni rahat dursa da ne yazık ki içindeki gerilim anbean artıyordu. "Ne oldu?"

Tolga Mehmet kadar gerginliğini gizleyemiyordu. Babasının neler yaptığını düşününce kalbi öfke ve utançla yanıyordu. Bir baba, onun babası nasıl böyle bir şeyi yapardı aklı almıyordu. Mehmet'e birkaç adım daha attıktan sonra durdu. Yüzüne bakarken zorlanıyordu, bunu ona nasıl açıklayabilirdi! Babam nasıl mahvettiyse ben de düzeltmek zorundayım. Burnundan soluk alıp tek nefeste "Rüzgar bulundu" dedi.

Mehmet elini aniden masadan çekip genç adama yaklaştı. "Nerede?" diye sorarken, içinden bu haberin doğru olması için dua ediyordu.

"California'da bir yetimhanede". Tolga hayatında ilk defa bu kadar zorlanıyordu. Özellikle Mehmet'in gözlerinde oluşan derin kederi gördükten sonra hayatında etmediği küfürleri içinden savurdu. "Babam onu bir yetimhaneye yerleştirmiş" derken gözlerini karşısındaki adamdan kaçırmamak için kendini zorladı. Mehmet'in gözleri dehşetle açılırken konuşmasına hızla devam etti. "Merak etme, evlatlık verilmemiş. Oğlunuz hala orada"

KALBİMİN SAHİBİ / Davetsiz Aşklar ~ 2Where stories live. Discover now