specialis mono ☕️

9.4K 503 382
                                    

Yoora, oturma odasından gelen hafif tondaki müziğe eşlik eden gülüşme sesleriyle gülümserken onları daha fazla bekletip acıktırmamak adına elini çabuk tutmaya karar verdi. Domatesleri küp küp doğrayıp yandaki kaba boşalttığı esnada bacağında hissettiği kollarla bakışlarını aşağı çevirdiğinde, küçük oğluyla karşılaşmayı beklemiyordu. Jung Hee, siyah gür saçları dağılmış ve kahkülleri gözlerine doğru uzanmış halde babasını oldukça andıran tatlı görüntüsüyle üzgünce annesine bakıyordu. Elindeki bıçağı bırakan Yoora ufaklığa dönüp "Ne oldu tatlım?" diye sorduğunda küçük adam dudaklarını büzerek mırıldandı.

"Yemekten önce Byeol'ü gezdiymek istedim ama babam izin veymedi."

Dört yaşında olmasına rağmen oldukça zeki ve hareketli bir çocuk olan Jung Hee, Byeol'ü aşırı şekilde seviyordu, ancak hala onu tek başına dışarı çıkaracak ve onu zapt edecek kadar güçlü değildi. Oğlunu kırmak istemeyen fakat bir taraftan da onu engellemesi gerektiğini bilen Yoora ellerini yıkayıp kuruladıktan sonra oğlunun ellerini bacağından çekti ve dizlerinin üzerine çökerek boylarını eşitledi.

"Byeol senin için fazla yaramaz ve ağır bu yüzden tek başına onu gezdiremezsin..." Elini küçük yanağına koyup okşarken gülümsedi. "...bunun yerine bana yemek yapmamda yardım eder misin bebeğim?"

"Ama ben yemek yapmasını bilmiyoyum ki!"

Gülümseyerek oğlunu öpen Yoora onun bu tatlı isyanını bastırdı.

"Sadece tezgaha oturup domateslerin yeşil kısımlarını koparman yeterli tatlım. Eğer bana şimdi yardım edersen yemekten sonra baban ve kardeşinle birlikte Byeol'ü gezdirebiliriz."

Önce düşünüp ardından gözlerine saçılan parlamayla birlikte teklifi kabul eden Jung Hee, annesine sarılarak onu kucağına alıp tezgaha oturtmasına müsaade etti.

Bu sırada oturma odasında yemeğin hazırlanmasını beklerken babasının karnına oturmuş Jung Hei oldukça keyifli dakikalar geçiriyordu. Hafta sonu olduğundan tüm günü ufaklıklarla geçirmenin güzelliği Jungkook için paha biçilemezdi. Küçük kız ellerini babasının yüzünde gezdirip "Tenin jelibon gibi yumuşacık!" diye haykırdığında Jungkook ufaklığın elini öperek gülümsedi.

"Jelibondan yapıldığı için öyle olmasın?"

Küçük kız gözlerini kocaman açarak babasının yüzünü incelerken, uzun saçları babasının yüzünü gıdıklıyordu.

"Gerçekten jelibondan mı yapıldı?! Sana inanmıyoruuum."

Jungkook küçük bir kahkaha atarak kızına şakadan "Demek bana inanmıyorsun?" diye kızdığında Hei kafasıyla onu onayladı. Bunun hemen ardından küçük kızı gıdıklamaya başlayınca Hei babasına durması için yalvarıyor fakat Jungkook dinlemiyordu."BANA İNANMAMANIN BEDELİ BU PRENSES!" İkisinin de gülmekten karnı ağrıyınca Hei babasının göğsüne yasladığı başını kaldırarak bir şey sormak istiyormuş gibi beklentiyle babasına baktı. Jungkook bu durumu anladığından Hei'nin yüzüne düşen saçını kulağının arkasına sıkıştırarak çenesini okşadı.

"Babacığım?"

"Hmm?"

Küçük kız alt dudağını dişleyerek bakışlarını aşağı çevirerek düşündükten sonra tekrar babasına dönerek merakla sordu.

"Annemi hiç ağlattın mı?"

Jungkook ani gelen bu soru karşısında afallarken artık bir mazi gibi gelen anıları düşünüp Yoora'nın ağlamasına sebebiyet verdiği zamanları düşündü. Karısına istemeden yaptığı hataları hatırlamak eskisi kadar acı vermiyor aksine artık olgunlaşmasına büyük katkı sağlıyordu. Kızının meraklı bakışları karşısında ufak elini alarak kendi yanağına yaslayıp öylece tutarken "Ağlattım." diye karşılık verdi. Yalan söyleyip onu kandıracak değildi, çünkü böyle toz pembe bir dünya olmadığını bilmesi gerekiyordu.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin