6☕️ quo fata ferunt

13.1K 1K 430
                                    

kader nereye götürürse

Jungkook

Yapılan her şeyde neden aramak ne kadar doğruydu? Bazen sadece iç güdüsel olarak, yapmak istediğimiz için bir şeyler yapmaz mıydık sanki. Vicdanımız rahat etsin diye ya da. Onu kendi başına evine yollarken, kafamda sürekli birbiriyle tartışarak ortalığı velveleye veren düşüncelerimi susturamıyordum. Sinirli olmam, belki azıcık aşağılanmış olmam, o aptal kız için endişelenmemi ne yazık ki engelleyemiyordu.

Ben de farkındaydım, onu öylece yalnız göndermemem gerektiğinin, ancak maalesef ki inadım tutunca hareketlerime söz geçiremiyordum.Şimdi de öylece gidebilmeyi ummuştum ama vicdanım beni susturarak en ön sıraya geçmiş ve parmağını gözüme batıracak kadar havaya kaldırarak zorla söz hakkını almıştı. Adımlarımı tereddütle onun gittiği tarafa çevirirken yaptığım şeyi sorgulamıyor, sadece yapıyordum.

Hızlanırken aynı zamanda takip mesafemi korumaya çalışarak yaklaşık yüz metre arkasından yürümeye başladım. Ona yetişip "Bak ben geldim" deme gibi bir düşüncem elbette yoktu, ama en azından eve sağ salim gittiğine kendi gözlerimle şahit olmak benim sorumluluğumdaydı. Ve ben iyi bir çocuk olduğumdan verdiğim sözleri tutmalıydım değil mi?

Yaklaşık beş dakika yürüdükten sonra, kabanına sıkıca sarılmış Yoora'nın sağ sokağa saptığını fark ettim. Şüphelensem de yürümeye devam ettim ve geçtiği yolları arkamda bıraktıkça şüphelenmekte haklı olduğumu ortamın iyice ıssızlaşmasından anladım.Burası, ucuz bir korku filminden fırlamış gibiydi ve lambaların arasında çok fazla aralık olduğundan neredeyse zifiri karanlıktı.Ben bile, gece yarısı burada olsam muhtemelen korkabilirdim, onun korkmamasını beklemek tuhaf olurdu.

Yürüyüp dursak da bir türlü bitmeyen bu yolda Yoora'nın da buradan oldukça korkuyor olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Ancak bir insanın neden korktuğu bir yerde kaldığına anlam veremiyordum.Zeki Yoora işte ne bekliyordum ki. Öylece devam ederken, bir anda adımlarını yavaşlatarak durduğunda ben de onunla eş zamanlı durarak dikkatle hareketlerini izledim. Şu durumda arkasına dönmemesini dilemekten başka çarem yoktu, çünkü eğer böyle bir şey yaparsa saklanacak herhangi bir ağaç ya da duvar falan olmadığından muhtemelen kabak gibi karşısına çıkacaktım.

Sırt çantasının kollarını sıkarak ellerini montunun içine yerleştirdi ve kafasını aşağı eğdi.O, ağır çekimde hareket ederken tereddüdünü ve kararsızlığını buradan bile hissedebiliyordum. Dönmemesi için çaresizce dua ederken, köpeklerin duası kabul olsaymış gökten kemik yağarmış misali duam tersine tepti ve Yoora aynı hantallıkla benden tarafa dönerek sadece bana odaklandı.Onun tepesinde ışık olduğundan her hareketini netçe görebiliyordum ama benim yanımdaki sokak lambası yanmadığından o beni tanıyamamıştı. Belki de sapık olduğumu düşünüyordu kim bilir.Gerçi bu saatte böyle siyahlara bürünmüş, takip mesafesinde kimi görsem ben de böyle düşünürdüm.

Tepkisizce bir çıkış yolu düşünürken o sırada filmlerde olan şey benim başıma geldi ve üstteki sokak lambası birkaç kez yanıp sönerek en sonunda tüm ışığını yüzüme sundu. Şimdi podyumdaydım. Yoora'nın bakışları beni görmesiyle büyük bir şaşkınlık bulutuna bürünürken birden hareketlendi ve az öncekine oranla çok daha hızlı bir şekilde bana doğru yürümeye başladı. Ben de girdiğim transtan çıkarak ona doğru adımladım ve birkaç dakika içinde ortada buluştuk.

Küçük siyah gözleri beni görmesiyle birlikte mutlulukla ışıldarken, bense onu bu kadar mutlu edecek ne yaptığımı gerçekten merak ediyordum.

"Demek geldin." diye sitemkar biçimde çıkan kırılgan sesiyle konuşurken kızaran burnunu çekti ve hızlanan nefeslerini düzenlemeye çalıştı. Heyecanlanmış mıydı? Ya da ürkmüştü. "Beni sattığını düşünmüştüm."

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin