41☕️ bis repetita placent {m}

11K 595 172
                                    

tekrar eden baştan çıkartır


#DİKKAT! Birazdan okuyacağınız bölüm +18 sahneler içermektedir. Rahatsız olacak okuyuculardan bu bölümü geçmelerini rica ediyor ve bu bölümü okumadıkları takdirde herhangi bir şekilde anlam kopması olmayacağının garantisini veriyorum.


Yoora

Hisler...

En ufağından en büyüğüne, fiziksel bir hazdan ziyade ruhumuza işleyen kalıcı mürekkeplerdi. Kalbin göğüs kafesinden kurtulmak için can attığı anlardakine, kötü bir durum varsa; korku, beklenmedik veya bizde duygu değişimine yol açacak şeyle karşı karşıyaysak; heyecan, gülümsemesini kanımızda akan kana karıştırıyorsa; sevinç diyorduk. Bir sürü yan etkiyle sayılamayacak kadar fazla isimle betimlenebilen bu şeylerin arasında ne yazık ki bazı hislerin tanımı yoktu.

Kim ne derse desin, aksini iddia ederse etsin, yaşadığımız dipsiz hislerden bir kısmı hala bilinmezlik oyununda başı çekiyordu. Mesela bir anda bastıran yağmurun ardından haz veren toprak kokusunun bizde uyandırdığı şeyin hislerimiz arasında belirli bir adı yoktu, ya da kar tanelerinin hükmettiği sessizlikte kafa dinlemenin de.

Sevdiğin adamla birlikte olmanın, tam anlamıyla bir his tabiri yoktu.

Ruhen onun olmuşken, bedenen de onun terine karışmanın, tek vücut olup güçlenmenin, hisler kitabında belirli bir başlığı yoktu. Şehvet, arzu, sevinç, haz, rahatlama... Hiçbiri tam anlamıyla bunu karşılayamazdı. Bu yüzden yalnızca yaşardık, adlandırmak kimyayı bozuyordu.

Bu gece, karar verdiğim şeyin sorumluluğunun bu ismi olmayan garip hisle tanışmama vesile olacağını bilmeden Jungkook'un kucağında yatak odasına gidiyordum. Aceleci tavrı hareketlerine yansırken kalp atışlarımın hız trenine binmişim gibi yolundan sapması ürkütücü geliyordu. Dudaklarımdaki hakimiyeti ay ışığıyla aydınlanan odasına girip kapıyı ayağıyla kapatmasıyla daha da arttığında, beni taşımaktan zorlanmadığını bildiğim kolları daha da sıkılaşmıştı.

Yatakla buluşan sırtımı geriye doğru ittirerek yastıkların olduğu kısma ulaştığımda, Jungkook bir çırpıda üzerindeki kazaktan kurtularak üzerime eğildi ve aramızda mesafe kalmayacak şekilde bedenini konumlandırdı. Dudaklarımdan boynuma doğru yola çıkan öpücükleri elbisemin kumaşından ilerleyemezken küçük bir kahkaha atarak yüzünü benimkiyle buluşturdu.

"Sanırım bundan bir an önce kurtulmamız gerekiyor." Nefes nefese kalmış halde bana baktıktan sonra dudaklarıma minik bir öpücük bıraktı.

Deneyimsizliğim karla kaplı alanda yere dökülen koyu kırmızı bir kan lekesi gibi belirdiğinde, utancımı gizleyemedim. İçimdeki korkunun hakimiyetini sözlerime yansıtmamaya çalıştım fakat başarısız olmuş gibiydim.

Yanaklarına bastırdığım ellerimle yüzünü geriye çektim. "Seni istiyorum Kookie, fakat..."

Çatılan kaşları şehvetin hakimiyetine zıt düştüğünde  "Tekrar hastayım demeyeceksin umarım." diye beni imalar çukurunda boğuşu kötü hissettirmişti. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak "İlk deneyimim." diye onu düzelttiğimde yüzündeki çatık ifade yerini gülümsemeye bırakmıştı.

"Canını acıtmayacağım."

Bunu biliyordum. Jungkook'un öylesine pamuktan bir kalbi vardı ki, acı çektiğimi görmek yerine bunu yapmamayı tercih ederdi. Fakat benim asıl korktuğum, beni beğenmeyecek olmasıydı, saçmaydı fakat korkuyordum.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin