48☕️ grata infantem!

8.6K 629 392
                                    

hoş geldin bebeğim


Yoora

Kendi canınla birlikte başka bir can taşımanın ne demek olduğunu hiçbir kadın yaşamadan anlayamazdı. Kendi kalp atışlarına ek olarak ufacık bir fetüsün kalp atışlarını aynı bedende hissetmenin hazzını, hiçbir kadın yaşamadan bilemezdi. Bir iken iki olmanın güzelliğini keşfetmek dünyadaki tüm güzelliklere bedel olabilirdi belki de.

Özellikle bu şey, bize en sevdiğimizden bir hediye iken, ister istemez canımızdan çok seviyorduk onu. Karnımızda büyüdüğü her saniyede varlığı için daha çok şükrediyor, bağlanıyorduk iyiden iyiye. Zordu epey, fakat müthişti aynı zamanda. Erkendi belki, ihmal sonucuydu fakat her şeye rağmen bizimdi ve paha biçilemeyecek kadar değerliydi.

Altıma geçirdiğim daha doğrusu geçirmeye çalıştığım kot pantolonum yarı yolda tıkanıp şişen bacaklarımdan yukarıya çıkamadığında az önce düşündüğüm her şeyin bir anda zıttını düşünmeye başladım. Ah, neden hamilelik bu kadar zordu? Üç hafta önce aldığım hiçbir kıyafetim olmuyor, yalnızca beş aylık olmasına rağmen bana her gün kilo kazandırıyordu.

Yanaklarım iyiden iyiye tombişleşmiş, kalçalarım hiç olmadığı kadar belirginleşmişti. Fok balığına benziyordum ve geceleri uyuyamama sorunum olduğundan yüzüm patates gibiydi. Hamileliğin o güzel sayfalarına kara kalemle yazılı şeyler de vardı işte, bu olaya her zaman dolu tarafından bakamıyordunuz.

"Yoora, cepleri fermuarlı deri ceketimi gördün mü?"

Altımdaki aptal pantolonu atıp Hee Sung anneyle aldığımız, normalde giymeyi hayal bile edemeyeceğim kumaş pantolonu bir çırpıda giyiverdiğimde Jungkook odaya girmişti. Üzerinde asker yeşili kazak ve altında boru paça pantolon olan Jungkook, az önce sorduğu soruya cevap beklercesine bana bakarken kirli sepetini göstererek mahcupça ona baktım.

"Şey..." diye mırıldandım utana sıkıla. "Sanırım ben onu yıkamayı unutmuşum."

Bu sıralar sürekli bir şeyleri unutuyordum ve unuttuğum şeyler nedense genel olarak Jungkook'la alakalı oluyordu. Her zaman anlayışlı yaklaşan beyefendi bugün ters tarafından kalkmış olmalıydı ki bakışları beni yiyecek kadar sertti.

"Ben böyle işin..." Ona üzerimde yalnızca sutyen ve altımdaki kumaş pantolonla bakarken, o gözlerini birkaç saniyeliğine kapayıp bir şeyler düşündü ve ardından gardıroba gidip farklı bir ceket alarak önüme geldi. Bir dakikalık göz temasının ardından dizlerinin üzerine çökerek beni şaşırtan bir şekilde başının sol tarafını karnıma yaslayarak ellerini belime sardı.

"Anneye babayı arada hatırlatma görevini sana veriyorum kızım, bu aralar oldukça unutkanlaştı." Ben ona öylece bakarken kafasını yukarı kaldırıp pis bir şekilde sırıtarak devam etti. "Akşama benim için güzel yemekler pişirmezse ona ceza vereceğiz anlaştık mı?"

Ağzımdan ufak bir kahkaha koptuğunda o da gülümseyerek karnımı öptü ve sağ tarafımdan uzanıp kahverengi bol kazağımı alarak sanki bunu giyeceğimi biliyormuş gibi üzerime geçirdi. Kafam dışarı çıkar çıkmaz da dudaklarıma tatlı bir öpücük kondurarak geri çekildi.

"Özür dilerim hayatım, cidden nasıl unuttum bilmiyorum."

Yanağımı kibarca okşayıp, "Sorun değil, sadece senin için endişeleniyorum." dedi. "Balık, et yemiyorsun ve unutkanlığın hat safhaya çıkıyor. Sen sadece anne ve eş değil aynı zamanda eğitmensin bu yüzden sağğına," karnımı tutarak devam etti "Sağğınıza dikkat etmelisin."

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin