3☕️ tenebris

15.8K 1.2K 90
                                    

karanlık

Yoora

On dokuz yıllık, bana göre uzun başkalarına göre oldukça kısa hayatım boyunca birçok badire atlatmış, çok olay yaşamıştım ama hiçbiri beni olmak istediğim şeyler konusunda durdurmayı başaramamıştı. Dalga misali zorluklar gemime çarpsa da ben güçlü bir kaptandım ve inatla o dalgalara karşı koymayı öğrendim. 

Hayat her zaman filmlerde gösterildiği kadar pembe olmuyordu. Ya da her şey yolunda gitmiyor, ortaya çıkan yaşam güllük gülistanlık olmuyordu.Benim hayatımın rengi de bu doğrultuda  griydi. Ben neyi istiyorsam, nasıl yaşıyorsam ona bürünüyordu. Bazen oldukça karanlık olup beni boğuyor, bazense bembeyaz olup garip bir mutluluğa sürüklüyordu. Dengesiz ama bir o kadar da dengeliydi.

Benim hikayemde ana karakter sıcacık evinde  yaşamamıştı doğduğunda. Anne veya baba sevgisinin ne olduğu hakkında en ufak bir fikri de yoktu. Benim karakterimin hayatında, ağladığında sırtına ve poposuna büyük şaplaklar atarak onu susturmaya çalışan büyük ablaları olmuştu.Oyun oynama konusunda oldukça usta olan ama günahlarını bile paylaşamayan küçük çocuk arkadaşları olmuştu. Gizlice yemek aşırırken, onu azarlayan aşçı amcalarla büyümüştü.

Erken tanışştım ana karakter olarak bu dipsiz karanlıkla bu yüzdendir ki karakterim de griyi aşındırıp kararmıştı.Sevgiyi de çok fazla tatmadığım için kırıntılarıyla aşina olduğum bir duyguydu. Yetimhanenin soğuk duvarları ruhumu acımasızca titretirken, oradaki yapay insanların beni işlerine alet etmesine izin vermiştim. Bazen birinin para fonu oluyor bazense başka biri için azar işitiyordum.Çünkü bu uçsuz bucaksız dünyada tek istediğim, bu yükü beraber sırtlayabileceğim bir dosttu. Ama lavanta kokulu hayatım(!) buna da müsaade etmemişti. Ettiğindeyse de keşke yapmasaydın dedirtmişti.

Yalnızlar kraliçesi olarak on sekiz yaşımda, çoğu insanın kendini tanımaya bile yeni başladığı bu dönemde cebime sıkıştırılan üç kuruşla sokaklara atılmıştım.

Evet, devlet de bi süre sonra bırakıyordu, bunu unutmak mümkün müydü?

Yeterince şanslıysanız eğer, bazen bir eviniz oluyordu. Ancak benim gibi şansı sözlükte okuduğunuzla kalmışsanız, vah halinize.  Evsiz kalıyordunuz. Bunca yıl asık suratımdan beni evlat edinmemelerine hiç şaşırmamıştım, hala da şaşırmıyordum. Ancak yine de reddedilme, kabullenilmeme duygusu küçüklüğümden beri aşağılık sendromu oluşturmuştu kalbimde.

Bu girdabın içinde boğulurken, küçük bir umut ışığıyla çaresizce iş aradım. Fakat kimse doğal olarak benim gibi deneyimsiz birine iş vermek istemiyordu. Bu sıralarda evim yoktu, işim yoktu ama aptal bir üniversite sınavım vardı. Cebimdeki üç kuruşu yatırarak girdiğim, bana ev veya iş vaadetmeyen bu sınavda kendimi bile şaşırtarak iyi bir okulda Sosyoloji bölümü kazandım. Bunu büyük oranda lisedeki çalışmama borçlu olsam da çok önemli bir şeyi atladığımı unutuyordum.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin