44☕️ ab imo pectore

8.5K 644 107
                                    

kalbin derinliklerinden


07 Ağustos 2016

Yoora

Tüylü beden onu bırakmamam için ısrarla diretirken, gözlerime biriken yaşları geri savurarak havlamalarını sindirmeye çalıştım. Bu ondan ilk ayrılışım olmasa da, zordu işte. Varlığına öylesine alışmıştım ki, bir uzvum gibi yokluğunu her daim hissedebiliyordum.

"Artık onu bıraksan da akşam olmadan yolculuğumuza başlasak hayatım?"

Jungkook benim duygularımı anlamadığını belli edercesine arkamdan söylendiğinde, resmen yüzünü buruşturarak bana bakan tüy yumağının alnının ortasına küçük bir öpücük bırakarak beni yalamasına müsaade etmeden kendimden ayırdım ve bizi dikkatle izleyen bakıcı teyzeye uzattım.

"Kendine iyi bak Byeol-ah, annen seni çok özleyecek!"

Elim başka bir el tarafından sarmalanıp sıkıldığında teyzeye birkaç şey söyleyip köpeğimle vedalaştım. Jungkook beni birkaç ay önce aldığı ihtişamıyla göz dolduran siyah range rovera doğru sürüklerken bir taraftan da köpeği bana o almamış gibi söyleniyordu.

"Yıllardır değişmeyen bir şey varsa o da Byeol'ü benden daha fazla sevmen..."

İçimde dışarı çıkmak için baskı uygulayan gülme isteğini bastıramadan dışa yansıttığımda, onun da benim gibi güldüğünü biliyordum. Bir insan köpeği nasıl kıskanabilirdi? Özellikle onu bana kendisi almışken...

"Birileri ufacık köpüşü mü kıskanıyor yoksa ben mi yanlış algılıyorum?"

Yolcu kapısını açarak oturmam için işaret verdiğinde içeri geçmeden yüzündeki o komik ifadeyi inceledim. Bugün Busan'a gidiyor olduğumuzdan mı bilmem ayrı bir şık olmuş, enerjisi tavan yapmıştı.

Ağustos'da olduğumuzdan üzerine giydiği buz mavisi sade tişört ve diz kapaklarında biten krem renkli kaprisiyle oldukça çekici görünüyordu. Artık ünlü olduğundan giyim tarzı daha ön plana çıkmış, bakımına on kat daha fazla önem vermeye başlamıştı. Haliyle kız hayranları da artıyor, beni çileden çıkarıyordu.

"Yol boyunca yalnızca caz mı dinlemek istiyorsun Yoora?"

Hah! Tehdit yöntemi öylesine saçmaydı ki kendisi bile biraz üzerinde düşünse bunun ona da ceza olduğunu algılayabilirdi.

Uzun boyuna dolgu topuklarımla hafifçe ulaştığımdan gözlerim burnuna hizalanıyordu. Düşünmeden hafifçe burnunu sıkarak, "Byeol'ü neden bu kadar seviyorum biliyor musun aptal kurabiye?" diye onu sorguladım.

Kaşlarını çatarak neden dercesine kafasını salladı.

Yolcu koltuğuna kurulup kapıyı çekmeden evvel gülümseyerek ters bakışlarına karşılık verdim.

"Çünkü onu bana sen aldın."



Bilincim, havada asılı kalan bir tüy parçası gibi uçuşurken, yarı hayal yarı gerçek algıladığım şey birinin kollarında taşınıp oldukça yumuşak bir yere bırakıldığımdı. Uykum ağırdan bastırıp göz kapaklarımı esir aldığında bunu engellemeye mecalim de yoktu.

Ne kadar geçtiğini anlayamadığım bu süre içerisinde gözlerimi açtığımda kendimi mum ışıklarıyla aydınlatılmış orta büyüklükteki ferah bir odada, oldukça pofuduk çift kişilik yatakta yatarken bulmuştum. Seul'den buraya yaklaşık üç saat süren bu yolculuğun en son küçük bir petrol istasyonunda benzin almak için durduğumuzdaki anını hatırlıyordum. Ardından Jungkook kendine kahve, bana da regl olduğum için karın ağrımı azaltması amacıyla papatya çayı almıştı.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin