8☕️ dum spiro spero

12K 1K 542
                                    

nefes aldığım sürece umut ediyorum

BİR YIL SONRA

Yoora

Hayat bir durağa benziyordu. O soğuk ve içini titreten metal oturağa oturmuş seni almaya gelecek olan otobüsü bekliyordun sabırla. Zaman öylece geçiyor, yanındaki insan topluluğu tek tek otobüsüne binerken seninki ısrarla gelmiyordu. Acaba kaçırdım mı diye korku sarıyordu içini bu defa. Bıkkın gözlerinle son umut otobüsünü beklerken artık yorulduğunu hissediyordun.

Oldukça azalan umudun son kırıntılarını da güvercinlere yem edecekken karşıdan tüm hızıyla gelen otobüsün ile heyecandan gözlerin kocaman oluyordu birden. İçinden haykırmak istiyordun nihayet diye. Ama aptal sorunların burada çözülmüyordu henüz. Yorgun otobüs, büyük bir kibirle yanına yaklaştıkça içindeki kalabalık yoruyordu beklemekten bıkan gözlerini. İğne atsan yere düşmeyecek kadar dolu oluşu yıkıyordu hayallerini. Sana uyarı kornası çalarak duraktan uzaklaşırken son gücünle haykırıyordun dursun diye, ancak paslı kulakları işitmiyordu ve bırakıp gidiyordu seni.

Yok olan o küçük umudunla banka oturup ağlarken, bahtsızlığına küfrediyor ve düştüğün hal için isyan etmeye kalkışıyordun hemen. Pes ediyordun. Ama işte o sırada, her şeyin bittiğini düşünüp ağlamaya başlarken kaybettiğini sandığın umudun aslında seni yeni buluyordu, farkına varamıyordun. Bomboş bir otobüs hantalca yaklaşıyordu yanına ve açıyordu kapılarını cömertçe, sonuna kadar. Sen anlamayan gözlerle bakarken o tüm içtenliğiyle binmen için ısrar ediyordu. Sana istediğin durağı bahşetmiyor, güvence veremiyordu belki ancak, hayatın farklı bir durağına bırakabileceğini söylüyordu. Sen de daha iyi bir seçeneğin olmadığını bildiğinden son çare biniyordun bomboş otobüse. Ama o dakika, bilmiyordun ki asıl umut, yaşam ve hayat o otobüste saklıydı.

Benim de hayatla bağlarımı kopardığım, kapılarımı sonuna kadar kapattığım o günlerde, beklemediğim bir durakta karşıma çıkmıştı Jungkook. Başta sadece kavga edip birbirimizi kırdığımızdan, ihtiyaç duyduğumuz arkadaşlık bağını çok geç fark ettik. Çıktığımız bu çetin ve engebeli yolda yalnız olmanın sadece daha fazla yoracağını anlamamız uzun sürdü. Eziyet ettik kendimize.

Fakat ona güvenmeyip, arkadaş olarak görmeyişim beni her gün evime bırakmayı teklif ettiği o gün büyük bir mutlulukla sonlanmıştı. Yerini saf güvene ve teslimiyete bırakan bu duygu ona bağlanmamı ve kalbimi ona açmamı sağlamıştı. Beraber yürüdüğümüz her akşam birbirimiz hakkında daha çok şey öğrenmiş, böyle kabullenmiştik. Onu içtenlikle sevişim, aşk anlamına gelmiyordu ve zaten onun da böyle düşünceler beslemediğini gayet tabii biliyordum. Biz sadece, birbirini her an kollayan, dertlerini paylaşabilen ve birlikte gülebilen iki yakın dosttuk.

İlişkimiz artık kafedeki zorunlu görüşmelerle sınırlı kalmamıştı, okulda da yalnız değildim. Sürekli sohbet edip geçmişimi onunla paylaştım. Onu da dinledim her fırsatta. Hayatım hakkında ona her şeyi anlattığımda o iri gözlerini daha da büyüterek geçen sefer ailemle alakalı ettiği laf için milyonlarca kez özür diledi. Samimiyetime karşılık bu saf ve duygulu hallerini bir tek bana yansıtıyordu. Jungkook, göründüğünden çok daha farklı bir çocuktu. Dışarıdan odun, kimseyi umursamaz görünen ancak pür ve kirden tamamen arınmış bembeyaz bir kalbe sahipti. Bu yüzdendir ki içine kapanan ve kimseyle muhatap olmayacağına yemin etmiş beni bile sadece bir yılda kendine bağlamıştı. Hayatın bana sunduğu umut otobüsümün kaptanı, tek ailem ve arkadaşım Jungkook'tu artık.

Jungkook ve Yoora yerine "biz" olmuştuk.

Mekan değiştirerek daha da büyüyen ve işlek bir caddeye yerleştirilen kafemize doğru hızlı adımlarla yürürken, kulaklığımdan gelen hareketli müzik sesleri bana eşlik ediyordu. Okul tatilinin bitmesine ne yazık ki çok az kalmıştı. Bunun haricinde, iki haftalık iş tatilimizeyse sadece bir hafta vardı. İşimde koca iki buçuk yılımı dolduruyordum ve her ne kadar sevsem de artık sıkılmaya başlamıştım. Mekan iyice büyüse de patron bunu görmezden gelerek hala daha yeni bir çalışan almamakta ısrar ediyordu. Bu yüzden de tüm sorumluluk Jungkook ve benim omuzlarıma biniyordu.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin