23☕️ fide, sed cui vide

9.3K 784 387
                                    

güven, ancak önlemini de al


Yoora

Elimdeki eşek yükü ağırlığındaki kitapları umursamadan hızla derslik binasına girerken hem koşturuyor hem de ne kadar geç kaldığıma bakmak için saatimi yokluyordum. Yirmi dakika çoktan geçmiş olsa da son bir umut tüm gücümle üçüncü kata ulaştığımda nefeslerimi düzenlemeye kalmadan arka kapıdan sınıfa girip hararetle ders anlatan profesörle göz göze geldim. Beni görmemiş gibi davranarak ders anlatmaya devam ederken daha fazla orada dikilmeden gözlerimle yer arıyordum ki, normalde tek tük gelen canım sınıfımın vize korkusuna oturacak yer bırakmadığını fark ettim.

Amfinin arasından üçüncü katın soldan en son sırasında boş olan iki kişilik yeri gördüğümde arkadan dolanarak hızla orayı kaptım. Not almak için çantamdan telli defterimi çıkardığım sırada benim geldiğim kapı tekrar açıldı ve profesör bundan bıkmışçasına derin bir nefes vererek tekrardan görmezden geldi.

Kimin gelmiş olduğuna bakmadan derse konsantre oluyordum ki başıma ölüm meleği gibi dikilen bedenle tüm dikkatim dağılarak ürktüm.

Tabii ya, tek boş yer benim yanımdı, ne bekliyordum ki?

Kafamı kaldırmadan hafifçe kenara çekildiğimde yanıma oturan kişinin kokusu oldukça tanıdık geldiğinden kafamı çevirmemle burnumun beni yanıltmadığını anlamıştım. Gelen Jungkook'tu.

Ahmakça gözlerimle onu tararken sebepsizce hızlanmaya başlayan kalp atışlarıma engel olamıyor ona selam vermeli mi yoksa susup işime mi bakmalı bilmiyordum. Ben kararsızlığın sandalında sarsılırken, gözlerim dün sargılı olan ancak şu anda sargıdan kurtulmuş eline gitti. Benim onu izlediğimi fark etmişçesine bana döndüğünde gözlerindeki baygın bakış ve beni görmekten olduğunu düşündüğüm çatılan kaşları kalbimi kırmıştı.

Sadece onun duyacağı bir tonda "Günaydın" dediğimde tek bir duygu zerresi barındırmayan bakışlarını benden çekerek dinleyecekmişçesine derse odaklandı ve karşılık vermeye tenezzül etmedi. Bu tavrına karşılık üstelemeyerek önüme döndüm ve karşılık vermemesinin sebebinin hayatına aldığı yeni insanlarla olan mutluluğuna bağladım.

Tahmin ettiğim gibi beş dakika sonra Jungkook kafasını masaya koymuş bilmem kaçıncı rüyasını görmeye başlamıştı bile. Yeni yıkanmış görünen nemli saçları hafifçe birbirine yapışmış dağınıktı ve ben emindim ki, kesinlikle kalktığı gibi duşa girmiş ve aynı benim gibi derse koşmuştu.

İki blokluk geçmek bilmeyen dersin ardından ben de kafamı sıraya koyup yatacaktım ki Jungkook'un sesiyle yerimde zıplayarak çoktan ayağa kalkıp kapüşonlusunu giymiş bedene döndüm.

"Konuşmamız gerekiyor."

Dalgınca suratına bakarken benimle ne konuşacağını gerçekten merak ediyordum. Artık hayatımdan tamamen defoldun falan mı diyecekti? Eğer böyle bir şey yapmaya kalkışırsa onu dövmeye hazırdım, yemin ederim ki bunu yapabilirdim.

Alt dudağımı gergince dişlerken sorgularcasına tek kaşımı kaldırarak "Ne hakkında?" diye sordum.

Dediğim şeye karşılık gözlerini devirerek kollarını kavuşturdu.

"Önemli bir konu hakkında Yoora." diye sızlandı ve bileğindeki saatin üzerine baş parmağıyla vurdu. "Fazla vaktimiz yok acele et."

Ardından cevap vermeme kalmadan merdivenleri ikişerli üçerli tırmanarak arka kapıdan çıkıp gözden kaybolduğunda ben de küçük cüzdanımla telefonumu yanıma alarak onu bulmak için dışarı fırladım.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin