19☕️ festina lente!

9.8K 798 405
                                    

yavaşça acele et



Yoora

Neden para kazanmak zorundaydık ki sanki? Ya da neden zenginler paralarını har vurup harman savururken fakirler her şeyi enselerinde hissettikleri her an bitecek korkusuyla kıt kanaat kullanmak zorundaydı? Onlar en basitinden bir kulaklığa bile milyarlar verirken biz neden yediğimiz yemekten kullandığımız suya kadar her şeyi hesaplayıp ölçüp biçmek durumundaydık? Dünyanın adaletsiz bir yer olduğu kesindi de, kimsenin bunu umursadığı yoktu.

Fakat en azından hala yaşayabiliyor, nefes alabiliyordum. Haberleri okudukça dünyanın her geçen gün nasıl daha fazla kötüye gittiğine şahit oluyorduk ve ben her ne kadar yakınsam da gayet iyi olduğumu görerek halime şükredebiliyordum.

Saat neredeyse bire yaklaşırken ikinci el laptopumdan kafeyle birlikte yürütebileceğim ek iş ilanlarına bakmayı sürdürüyor bir yandan da soğumaya başlayan kahvemden yudumluyordum. Dikkatim telefonumdan gelen melodiyle dağılırken endişeyle doğrularak bu saatte kimin aradığına bakmak için telefonu elime aldım.

Ancak gördüğüm isim önce basit bir şok dalgasını tüm bedenime yaydı ardından bu şoka korku eklentisini katarak bekletmeden açmamı sağladı.

"Alo?"

Karşıdan hafif bir gülme sesi gelirken hala adamakıllı bir cevap gelmemesi beni geriyordu.

Tekrardan seslendim. "Alo? Jungkook orada mısın?"

Sadece nefes alış veriş seslerini duyduğum adam yayvan bir şekilde konuşmaya başladığında sarhoş olduğunu anlamıştım.

"Yooraa!" diye bağırarak ağlamaklı çıkan sesini sonlara doğru kıstı. "Ben..Ben çok kötüyüm..."

Vücudumdaki endişe çığ gibi büyürken bir saniye bile düşünmeden laptopu hızla kapatıp ceketimi almak için vestiyere koştum. Bu sırada daha fazla bilgi almak için onu zorlamaya çalışıyordum.

"Şimdi sakin ol ve bana nerede olduğunu söyle tamam mı?" Fakat o hiç oralı değildi. Aniden sinirli sesi kulaklarımı çınlattı.

"Haa—yığr, gelme Yoora!"

"Aish cidden!" Sinirle saçlarımın arasına elimi daldırırken olduğum yerde tepinmemek için kendimi zor tutuyordum. "Nerede olduğunu söyle Kookie, lütfen."

Derin derin nefes alıp verirken aklımdaki kötü senaryoları def etmeye büyük bir özen gösteriyordum.

"Ben..." deyip duraksadı. Tekrardan hatta döndüğünde olduğu yeri algılamaya çalıştığını anlamıştım. "Değişik bir b-bardayığm."

Ayakkabılarımı hızla ayağıma geçirip cüzdanımı cebime atarken tam ismi öğrenmek için biraz daha sorguladım. Neresi olduğunu bilmezsem Seul'deki yüzlerce bardan hangisinde bulacaktım bu çocuğu?

"Nasıl bir bar olduğunu söyle bana Kookie, hadi en azından tarif et?"

Tekrardan gevrek bir kahkaha atarak "Bilmiyoruğm kiii~" diye normalde duyduğumda yanaklarını mıncırmak isteyeceğim aegyo dolu bir sesle yanıt verdiğinde sakinliğimi koruyarak kafamı toparlamaya çalıştım.

"Konumu da atamazsın sen şimdi." Ona söylediğim şeyi aslında kendime kabullendirmeye çalışıyordum ama tepkisi gecikmemişti.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin