26☕️ age quod agis!

9K 823 370
                                    

ne yapıyorsan onu yap


Yoora

Telefonum yirminci kez çalarken göz ardı etmekten yorulsam da tekrardan meşgule attım ve en sonunda sessize alarak en azından susmasını sağladım. Sabahtan beri Yoongi ısrarla nereden bulduğunu anlamadığım bir yüzle beni arıyordu. Bense bıkmamasına hayret ederek aynı işlemleri uyguluyor ve görmezden geliyordum. Neler yaşattığının, güvenimi nasıl sarstığının farkındaydı ancak bana nasıl iz bırakacağını da bilecek kadar zekiydi. Bileğimdeki küçük ama anlamı büyük o dövmeyi her gördüğümde aklıma geliyor ve ihanetinin bıçaklarını o dövmeyle aynı yaranın olduğu yere tekrar saplıyordu. Acı vericiydi ama atlatacaktım, atlatmak zorundaydım.

Aslında ondan çok kendime kızıyordum. Yaşadığım hiçbir şeyden ders çıkaramıyor aynı hatayı sürekli tekrarlıyordum. Bu da bana cezaydı işte.

Canımı yakan diğer şeyse Jungkook tarafından hiçbir anlamımın olmaması ve görmezden gelinmekti. Sabah derslikte ardından yemekhanede yaşananlardan sonra yüzünü görememiştim ve bunun da kafede sonlanacağının farkındaydım.

Adımlarımı hızlandırıp sıcak mekana giriş yaptığımda kafenin tıklım tıklım dolu olduğunu ve tezgahın arkasında hızlı bir şekilde sipariş alıp hazırlayan Jungkook'u gördüm. Tüm çabalarımızla kafeye self servis sistemi getirmiştik ve sonunda her masada siparişin hazır olduğunu işaret eden küçük alarm cihazları vardı. Bu elbette iş yükümüzü on kat azaltmıştı.

Selam vermek için gülümsemiştim ki soğuk bir sesle "Hızlı ol ve sipariş alma kısmına geç" demesiyle cevabımı tokat gibi almış ve hızla odaya gidip eşyalarımı bırakmıştım. Bu ciddiyeti ve kabalığı umursamamak için üstün bir çaba harcasam da üzülmeden edemiyordum. Önlüğü takarak tezgahın arkasına gittiğimde paketleme yerine sipariş hazırlama kısmına geçmiştim ki beni fark eden Jungkook yanıma gelerek "Neden oradasın?" diye sordu ve sorgulayan bakışlarla kaşlarını çattı.

Ellerimin içini suç işlemiş gibi önlüğümün cep kısımlarına bastırırken soru sorar bir tonda, "Kahve yapmak için." diye cevap verdim.

Dudağının kenarını ısırarak bunu onaylamadığını belli edercesine kafasını salladı. Sanki bu yaptığım kanunlara aykırı bir hareketmiş gibi davranıyordu ve hal hareketleri birazdan beni tutuklayacak kadar katıydı.

"Sen siparişleri al baristalığı ben hallederim." diyerek onun yerine geçmem için beklerken bense direniyordum.

Sürekli siparişleri hazırlamak siparişleri almaktan çok daha yorucuydu ancak bugün kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden düşünecek vakit bırakmamaya çalışıyordum kendime. Omuz silkerek "Bugünlük yapsam olmaz mı?" diye sorduğumda bir süre gözlerini kısarak beni inceledi sonra tekrardan buz küpü haline dönerek kasadaki yerini aldı ve müşterilere döndü.

"Hızlı olsan iyi edersin, herkesin sabrı benimki gibi değil."

Zorlukla yutkunarak acıyan gözlerimi kapattığımda o da çoktan siparişleri almaya başlamış bana söylüyordu.

Ondan nasıl af dilerdim,eskisi gibi olmasını sağlardım bilmiyordum ancak, Jeon Jungkook'u tekrar kazanmak göründüğü kadar kolay değildi.



Elimden geldiği kadar hızlı bir şekilde Jungkook'un söylediği siparişleri hazırlıyor teslim ediyordum. Kafeye bugün şansıma o kadar çok kişi geliyordu ki iki dakika dinlenemeden sıraya giren insanlarla ilgilenmeye çalışıyordum. Oturacak yer kalmadığından insanlar genelde kahvesini paket olarak yaptırıyordu ve bu daha fazla kafa yormama neden oluyordu.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin